Mesajı Okuyun
Old 05-02-2013, 12:39   #1
avsezgin

 
Varsayılan Özel Belge Niteliğinde Görülen Belgeler, Sahte Tanzim Edilen Bono, Ceza Yargılaması

Unsurları bakımından resmi belge sayılması olanaklı olmadığı halde, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmi belge düzeyinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK 210/1. maddede gösterilmiştir. Bunlar; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, tahvil, hisse senedi, emtiayı temsil eden belge, ve vasiyetnamedir. Belirtilen türdeki belgelerin, resmi belge sayılabilmesi için, kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.

TCK 210/2. maddede belirtilen, kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının
gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu,özel nitelikli özel belgede sahtecilik suçu vasfındadır. Fakat cezalandırma yönünden resmi belgede sahtecilik hükümlerine atıf yapılmıştır

Bu iki fıkra arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. Birinci fıkrada sayılan belgeler mahiyeti itibariyle özel belge olmasına rağmen söz konusu madde gereğince resmi belge hükmünü taşımaktadır. Dolayısıyla resmi belgede sahtecilik suçunun sadece ceza kısmı değil, resmi belgede sahtecilik suçunun bütün unsurları uygulanmalıdır. Fakat ikinci fıkrada, özel belge, resmi belgede sahtecilik suçunun cezasıyla cezalandırılmaktadır.

Bu durumda bono üzerinde yapılan sahtelik resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturur. Fakat sadece ceza miktarı değil resmi belgede sahtecilik suçunun tüm unsurları bu suça uygulanır. O halde bononun sahte olarak tanzim edilmesi suçun oluşması için yeterlidir. Ayrıca kullanılmasına gerek yoktur.

Dolayısıyla suç tarihi senedin tanzim tarihidir. Senedin icra takibine konulma tarihi değildir.

Senedin tanzim tarihi 2004 icraya konulma tarihi 2006 dır. Savcılık iddianamede senedin icraya konulma tarihini suç tarihi olarak belirtmiştir. Bu durumda yargılama YTCK maddeleri gereğince yapılacaktır. Fakat yukarıda anlatılanlar çerçevesinde tanzim tarihi suç tarihi olduğu düşünüldüğünde davaya 765 sayılı ETCK. hükümleri uygulanacak, dava zamanaşımı süresi geçtiğinden ceza verilemeyecektir.

Fakat bu hususu hakime anlatmakta sıkıntı yaşayacağımı düşünüyorum. Bu konudaki düşüncelerim doğru mudur? Doktrin ve Yargıtay'ın görüşlerine örnek verebilir misiniz?

Saygılarımla...