Mesajı Okuyun
Old 12-08-2009, 17:12   #14
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Konut kredilerinde, konut kredisi sözleşmesinin imzalanmış olması, tek başına konut kredisinin kullandırılmış olduğu anlamına gelmemelidir. Zira konut kredilerinde kredinin KKDF ve BSMV istisnasından yararlanabilmesi için ortada bir konut satışı olması, satılan taşınmazın konut vasfını haiz olması (KMK anlamında bağımsız bölüm veya üzerinde konut cinsinde yapı bulunan arsa), ve yine 2. el piyasada konut kredilerinin yetkili aracılarca fonlanabilmesi çıkarılacak ipotek teminatlı menkul kıymetler için bu konutlar üzerine konmuş ipotekle temin edilmeleri gereklidir.

Henüz kredi borçlusunun konut kredisi sözleşmesine konu taşınmazı iktisap dahi etmediği bir anda konut kredisi sözleşmesinin imzalanması, konut kredisinin kullandırıldığı anlamına gelmemmelidir; zira mesela satıcının kredi sözleşmesine konu taşınmazı kredi borçlıusu alıcıya devretmekte imtina ettiği ihtimalde; eğer kredi sözleşmesinin önceden hüküm ifade ettiğini iddia edersek bu durumda KKDF ve BSMV istisnasından haksız yararlanma olduğunu kabul etmek gerekir. Yok eğer taşınmaz devredilmediği için KKDF ve BSMV uygulanacak ve kredi herhangi bir kredi gibi hüküm ifade edecek dersek, kredi sözleşmesinin şartları değişmiş olacak, bu defa da kredi borçlusu alıcının hukuki durumu gereksiz yere zarar görebilecektir.

Kredi borçlusu satın almayı ve kullanacağı kredi ile finanse etmeyi düşündüğü konutu satın alamadığı gibi; gereksiz yere yüksek miktarda bir kredi borcu altına girecek; üstelik kullandığı kredinin şartları da KKDF ve BSMV ile ağırlaşacaktır.

4077'nin 10/b maddesinin 9. fıkrasını -ki aslında "0" konutları amaçlamıştır- kredi başvurusuna satın alacağı konutun tapusunu da ekleyerek veren kredi borçlusunun durumuna uyarlarsak eğer; umulan satışın yapılmamasının neticelerinin sadece alıcı/borçluya yüklenmesinin epey ağır olacağı sonucuna varabiliriz.

Sanırım her taraf için en az zararlı ve mantıklı olan çözüm -ki bankalar bundan hoşlanmayacakları için 11 veya 19 HD' nin bu konuda böyle bir çözüme varmasını beklemek safdillik olur - imzalanmış konut kredisi sözleşmesinin imkansız hale gelmiş olası nedeniyle geçersiz olduğunu kabul etmek, imkansızlığın kaynağının banka / kredi borçlusu / 3.kişi olduğu ihtimallerine göre; kredi borçlusunun, ilk masraflardan dolayı sorumsuz / sadece ekspertizden sorumlu / ekspertiz ve dosya ücretinden sorumlu olacağına hükmetmektir.

Ancak kusur durumu ne olursa olsun, geçersiz bir sözleşmeden doğan ve borçlunun malvarlığına hiç katılmayan bir paranın; bankanın bir cebinden bir cebine girer şekilde (bloke edildiği hesaptan tekrar bankanın kasasına kayden yapacağı yolculuk) hareketine doğmamış kredinin erken kapaması adı verilip buna +%2 ceza kesmek pek mantıklı gözükmüyor.

Ama neticede Yargıtay görüşü oturduğunda, bu konuda varılacak çözümün tam olarak bu olacağına da mesleğim üzerine bahse girerim

------------------------------------

Gelelim ilk problemimize:

Biz ne yaptık? Banka her nedense bir türlü benim istediğim tahhüdü vermese de, satıcının bankaya hitaben yazdığı (alıcının kullandığı krediden 1. derece ipoteğin riskini düşün, üstünü bana ödeyin) dilekçeden bir nüshayı aslı gibidir yaparak bana ibraz etti, bir de bana (müvekkile) hitaben 1. derece ipoteğin temin etiği kredinin risk miktarını gösteren ve bu kredi kapandığında ipoteğin 15 gün içinde fek edileceğini bildiren bir yazı verdi. İki yazı yanyana geldiğinde de aşağı yukarı benim istediğim korumayı sağlar gibi oldu Domuzdan kıl koparsan kardır derler; bu kadarına da şükür diyerek attık imzayı...

Hoş, atmasak da ne olacaktı? Biz bankaya ihtarla "krediden vazgeçtik, evi de almıyoruz, kullanmayacağız" diyecektik, banka da krediyi kullandığımızı ihtar ve iddia ederek her ay faizsiz yatan blokedeki paradan yaklaşık 6 yıl kredi taksitlerini çekecek, kredinin bitmesine 4 yıl kala da para bitince temerrüt nedeniyle krediyi kat edecekti.

Sonra da aradan geçen yıllarda yukarıda mesleğim üzerine bahse gireceğimi belirttiğim çözümü o yıla kadar " dairelerinin süreklilik arzeden uygulaması" haline getirmiş olan 11/19 HD lerden biri tarafından; hiç satın almadığımız konutun, hiç ödemediğimiz bedelinin finansmanı için kullandığımız kredinin, hiç cebimize girmeyen parasının taksitlerini ödemede temerrüde düştüğümüzden bahisle;

dünyanın parasının!, tarafımızdan alınıp ... A.Ş. ye yıllık %3857435135 faizi ve vekalet ücreti ile birlikte ödenmesine, ve bunun da bize ders olmasına dair verilen yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun görülmekle

davalı (duruma göre davacı da olabiliriz burada) temyiz nedenleri yerinde görülmeyerek onanacaktı.

Şimdi ise sadece ipoteğin fekkine dair müzekkerenin tapuya verileceği 15 gün boyunca uykularımız kaçacak; diğerinin yanında nedir ki değil mi?

Bir Dip NoT: Her fırsatta TBMM yi bankaların meclisi olmakla itham eden ama ne hikmetse adaleti sadece meclisten bekleyerek diğer aktörler konusunda dikkat çekici şekilde sessiz kalan bilimüm tüketici derneklerine de buradan selam göndermek boynumuzun borcu olsun.