Mesajı Okuyun
Old 03-12-2008, 14:26   #2
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 1990/4-368

K. 1991/36

T. 18.2.1991

• TEHDİT ( Kavgada Kızgınlıkla Söylenen Sözler-Kasıt )

• KAVGADA KIZGINLIKLA SÖYLENEN SÖZLER ( Tehdit Suçunu Oluşturmayacağı )

765/m.191

ÖZET : Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtay'ın kararlılık gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.
DAVA : Tehdit suçundan sanık Yakup'un beraetine ilişkin, ( Buldan Asliye Ceza Mahkemesi )nce verilen 7.2.1990 gün 122/5 sayılı hükmün davaya katılan tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 21.11.1990 gün 4181/5637 sayı ile;
1- Türk Ceza Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi öge tehdit etme bilinç ve iradesi ögelerinden oluşan genel kasttan ibarettir. Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce ( sürekli ) kast, ( dolo di proposite ) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama ( taammüt ) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere bir öfke, taşkınlık kastı ( dolo di impeto ) da olabilir.
2- Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve dolayısıyla sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması sözkonusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca TCY.nın 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bütün ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke kastının da bir kast füru olduğu benimsene gelmiştir.
3- Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehditi içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, bunun olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk mahkemece değerlendirilecek olgusal ( fiili ) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır olmayan ( hafif ) tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren Türk Ceza Yasası koyucusunun bu konudaki duyarlılığına da gözeterek tehditin ciddiliği sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.
Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına, "tartışma ve kavga sırasında tehevvüren işlenen tehdit eyleminde tasarlama unsuru bulunmayıp suç oluşmayacağından hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla karar vermiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 18.12.1990 gün 76 sayı ile;
"Tehdit suçu; kişilerin hareket serbestisini sınırlayan, diğer bir deyimle iç hürriyetini bozan ve emniyet duygusunu kaldıran suçlardandır. Ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi ancak mağdurda gelecek bir tehlikenin oluşturacağı huzursuzluğun doğması halinde amaca ulaşılmış ve suç teşkil etmiş olacaktır. Mağdurda endişe ve korkunun doğması ise tehditi içeren sözlerin ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Bu nedenle ciddi olmayan, belli bir amaç olmaksızın gelişigüzel, kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde tehdit suçunun kast unsuru bulunmamaktadır. Doktrin ve uygulama bu doğrultudadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire bozma kararının kaldırılıp hükmün onanmasını talep etmiştir.
Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tarla ihtilafı nedeniyle çıkan kavgada şikayetçiye, "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" diyen sanığın bu eyleminin, tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Tehdit; bir kimseye, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını bildirmektedir.
Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatca kabul edilen prensip, tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren tehdit eden bir kimseyi bu madde hüküme göre cezalandırmak doğru değildir" diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip etmiştir. Bu mutalaalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsı yapmak istediği şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir ( Majno, Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv. ).
Fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu itibarla failin bilerek mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır. Başka deyişle tehditin tasarlanarak işlenmiş olması gereklidir. Bu takdirde ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. Failin ayrıca niyetini gerçekleştirmeyi isteyip istememesinin önemi yoktur ( A. Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 519 ).
Tehdidin manevi unsuru tasarlamaktır. Bu takdirde tehdit ciddi nitelikte kabul olunabilir. Bu nedenle kavga sırasında öfke ile söylenen sözlerde tasarlama sözkonusu olmadığından tehdit suçu meydana gelmez ( Selami Akdağ Türk Ceza Kanunu Şerhi, Sh. 282 ).
Tehdit, ferdin iç sükununu diğer bir deyimle ferdin hukuki emniyet şuurunu ihlal ettiği için suç sayılmıştır ( Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, C: 2, Sh: 233 ). Failin bu olguyu yaratabilecek, ciddi bir korku doğurabilecek şekilde davranması gerekir. Bu husus da, fiilin istenerek düşünülerek, sonuçlarını görerek işlenmesini gerektirmektedir. Kavgada veya bir tartışmada failin ciddi bir olguyu düşünerek hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle kavgada, tehditi içeren sözlerin söylenmesinde suçun unsuru oluşmamıştır.
Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtayın kararlılık gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.
Öte yandan Yerel Mahkeme, kavgada söylediği sözlerde sanığın ciddi olmadığını kabul etmiştir. Bu nedenle tehditin ciddiliği sorununun Yerel Mahkemece çözülmesi gerektiği de ileri sürülemez.
Açıklanan nedenlerle itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Kavga ve tartışma sırasında öfkeyle söylenen sözlerde tehdit kastının ya da tasarlamanın olmadığı görüşü, İtalya'da bir süre için uygulanmış, 1901 yılından sonra öfkenin, tehdit suçunun oluşmasını önleyemeyeceği yolundaki düşünce egemen olmuştur. Bu tarihten sonra italya ve diğer ülkelerde, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı ve tehditin görünüşte ciddi olmasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Aksi bir karar yoktur.
Oluşum süreci ve yoğunluk açısından kast ani ( öfke ) ve düşünce ( sürekli ) kastı olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincisinde, suç kararı ile işleme anı arasında yok denecek oranda az bir süre geçmektedir. Öfkeli kast kabul edildiği halde öfkeyle söylenen sözlerde kastın bulunmadığı ileri sürülemez. Kastı kaldıran öfke yasada yoktur. Taammüt sadece tehdit suçunda arandığı halde, tehditin araç olduğu koşullu tehdit, memura direnme, kendiliğinden hak alma, yağma suçlarında aranmamaktadır. Tehditte taammüt unsuru aranacaksa bu suçlarda da tasarlama unsuru aranmalıdır.
Tartışmada kızgınlıkla söylenen sözlerin hiç bir zaman ciddi ve korkutucu olmayacağını ilke olarak kabul etmek, suçla korunan değere ve yargılama hukukuna uygun değildir. Tehditin ciddi olup olmadığı, ilk mahkeme tarafından serbestçe takdir edilmelidir. Örneğin, cüce yapılı birinin dev yapılı birini, kavga sırasında dövmekle tehdit etmesi ciddi bir korku yaratmayabilir ve bu nedenle korunan değer tehlikeye düşmediğinden suç olmayabilir. Ancak aynı kişinin mala ya da silahla cana yönelik bir tehditi, tehdit edileni korkutabilir, önlem almaya itebilir. Ayrıca tehditin şaka olması ve bu durumun mağdura söylenmemesi halinde de suç oluşmaktadır. Görüldüğü üzere, tehditin ciddiliği somut duruma göre yargıç tarafından saptanılacak bir durumdur. Şaka ve benzeri saikler tahrik nedeniyle "indirici sebep" olabilirler ve kastı kaldıramazlar" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün ( ONANMASINA ), 18.2.1991 günü oyçokluğuyla karar verildi.