Mesajı Okuyun
Old 26-01-2011, 17:18   #5
avtayland

 
Varsayılan

sayın Kapbana;taraflar arasında akitte belirtilmemmisse (akti faiz) bu faiz oranını istemesi hukuka aykırıdır sözleşme yoksa kanuni faiz geçerli olacaktır.

Esas No : 2003 / 6364 Karar No : 2004 / 3764
Merci : Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Tarih : 06/07/2004
Sözlük(F10)


Özü : TEMERRÜT FAİZİNİN SINIRI ( ORANI ) TARAFLARIN ANLAŞMASIYLA SERBESTÇE BELİRLENEBİLİR. BORÇLAR YASASI, BU KONUDA EN YÜKSEK BİR SINIR KOYMAMIŞTIR. SÖZLEŞME SERBESTLİĞİ İLKESİ GEREĞİNCE, BİR SÖZLEŞMENİN KONUSU, YASANIN GÖSTERDİĞİ SINIR İÇİNDE SERBESTÇE SAPTANABİLİR. YASAYA UYMAYAN SÖZLEŞMELER, ANCAK YASANIN KESİN OLARAK UYGULANMASINI ÖNGÖRDÜĞÜ HUKUKSAL KURALLARA VEYA AHLAKA VEYA KAMU DÜZENİNE YA DA KİŞİLİK HAKLARINA AYKIRI OLMADIKÇA GEÇERLİDİRLER. HUKUKSAL İLKE BU OLMASINA KARŞIN, SÖZLEŞME İLE SAPTANACAK FAİZ KONUSUNDA KÖTÜYE KULLANMALARIN ÖNLENMESİ, KAMU DÜZENİ YASALARIYLA OLABİLİR. TÜRK TİCARET KANUNU TAMAMEN KORUYUCU AMAÇ TAŞIYAN KAMU DÜZENİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ İÇERMEKTEDİR. BU YASANIN İLGİLİ HÜKÜMLERİ UYARINCA, SÖZLEŞME HÜKMÜNE GÖRE YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN EDA HAKKINDA YASA YADA YETKİLİ YERLERİN KABUL ETTİĞİ EN YÜKSEK SINIRI AŞAN SÖZLEŞMELER, EN YÜKSEK SINIR ÜZERİNDEN YAPILMIŞ SAYILIR. FAZLA EDALAR, HATA İLE YAPILMASA BİLE GERİ ALINIR.



DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Yanlar arasındaki 17.5.1999 günlü sözleşmenin 2. maddesindeki "...Bu hallerde aylık %8 vade farkı yürütülecek, yasal işlemler (mahkeme ve icra takibi) konusu yapıldıklarında da aylık %14 vade farkı işleyecek ve yürütülecektir." Hükmü uygulanarak, 20.2.2001 tarihli bilirkişi raporunda, icra takip tarihi olan 25.11.1999 tarihi itibariyle davacının 6.998 USD asıl ve 690 USD işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam (7.688) USD tutarında davalıdan alacaklı olduğu; ancak, 19.11.1999 tarihinde davalı tarafından ödenen 1.640.441.409 TL.nın karşılığının da 3.280 USD tutarında bulunduğu, bu miktara icra takip tarihinden ödeme tarihine kadarki süre için aylık %14 faiz oranına göre 897 USD faiz hesaplandığı ve 7.688.USD alacağa 513 USD eklendiğinde faiziyle birlikte toplam alacağın (8.201) USD tutarını bulduğu, bu miktardan ödenen (3.280) USD indirildiğinde de davalının bakiye borcunun (4.921) USD olduğu bildirilmiş, 27.10.2002 günlü bilirkişi kurulu raporunda ise, ayıp bedeli olan 300.000.000 TL. davalının mahsubu gereken alacağının karşılığı olan (654.46) USD 'nin (4.921) USD tutarındaki davacı alacağından mahsubu sonucu davacının (4.266.54) USD tutarında asıl alacak isteyebileceği açıklanmış ve mahkemece de bu raporlar esas alınarak hüküm verilmiştir. Ayrıca, nasıl hesaplandığı hükümde açıklanmadan (204) USD işlemiş faiz tutarı üzerinden borçlu davalının itirazının iptaline de mahkemece karar verilmiştir. Yanlar arasındaki sözleşmenin 2. maddesinde kademeli olarak kararlaştırılan aylık %8 ve %14 oranları "vade farkı" olarak gösterildiği halde, davacı, sözleşme hükmü ile kararlaştırılanın "akdi temerrüt" faizi olduğunu bildirerek icra takibinde de aylık %14 oranında akdi temerrüt faizi isteminde bulunduğu gibi, davada da aynı yönde bildirimde bulunmuştur. Davalı taraf ise faiz oranının yıllık olarak kararlaştırıldığını,sözleşmede "aylık" yazılmasının maddi hatadan kaynaklandığını, çünkü yıllık %168 oranında Amerikan dolarına temerrüt faizi uygulanmasının olanaksız bulunduğunu savunmaktadır. Ancak, yanların özetle açıklanan bu bildirimleri, B. Yasasının 18. maddesi gereğince "amaca göre yorum" kuralı uyarınca yorumlandığında; sözleşmede kararlaştırılan oranların "vade farkı" olmayıp "akdi temerrüt faizi" olduğu yönünde taraf iradelerinin birleştiği sonucuna varılmaktadır. Bilindiği gibi, temerrüt faizinin sınırı (oranı) tarafların anlaşmasıyla serbestçe belirlenebilir. B. Yasası, bu konuda en yüksek bir sınır koymamıştır. Sözleşme serbestliği ilkesini düzenleyen B. Yasanının 19.maddesi gereğince, bir sözleşmenin konusu, yasanın gösterdiği sınır içinde serbestçe saptanabilir. Yasaya uymayan sözleşmeler, ancak yasanın kesin olarak uygulanmasını öngördüğü hukuksal kurallara veya ahlaka veya kamu düzenine ya da kişilik haklarına aykırı olmadıkça geçerlidirler. Hukuksal ilke bu olmasına karşın, sözleşme ile saptanacak faiz konusunda kötüye kullanmaların önlenmesi, kamu düzeni yasalarıyla olabilir. Örneğin, Türk Ticaret Kanununun 1466. maddesi, tamamen koruyucu amaç taşıyan kamu düzeni ile ilgili hükümleri içermektedir. BU yasa hükmü uyarınca, sözleşme hükmüne göre yerine getirilmesi gereken eda hakkında yasa yada yetkili yerlerin kabul ettiği en yüksek sınırı aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır. Fazla edalar, hata ile yapılmasa bile geri alınır. Temerrüt faizi ile ilgili düzenlemeleri içeren B. Yasasının 72. Türk Ticaret Yasasının 9 ve 1461 nci maddeleriyle; 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Yasanın 1. maddesi hükmü, miktarı sözleşme ile tespit edilmemiş ise, yasal faiz ve ticari işlerde uygulanacak yıllık temerrüt faizinin yukarı sınırını belirlemektedir. Görüldüğü üzere, yasal düzenlemelerde kural olarak temerrüt faizi "aylık" değil "yıllık" olarak öngörülmektedir. Somut olayda ise, dava ve icra takibine dayanak alınan yanlar arasındaki sözleşmede, dava ve icra takibinden sonra Amerikan Doları cinsinden olan alacağa aylık %14 oranında faiz uygulaması yapılacağı yazılı olup, yıllık tutarı %168 olmaktadır. Davalının savunduğu gibi "aylık" kelimesi "yıllık" yerine maddi hataya dayalı olarak yazılmış ise sözleşmenin yanlarına düşülen bu maddi hata "kazanılmış hak" sağlamaz. O halde, mahkemece, belirtilen düzenlemenin maddi hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi için, öncelikle ticari hayatta benzer faiz uygulamasının ölçülü ve düzenli olarak yapılıp yapılmadığının olağan tecrübe kurallarına göre yabancı para ile yapılan sözleşmelerde aylık olarak bu derecede fahiş oranda akdi temerrüt faizinin kararlaştırılıp kararlaştırılmadığının, yukarıda açıklanan hukuksal kurallarda gözetilerek değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözleşmede yazılı "aylık" kelimesinin maddi hataya dayalı olduğu sonucuna varıldığı takdirde de akdi temerrüt faizinin yıllık %14 olarak kabulü ile mahkemece sonuca gidilmelidir. Aksi durumda ise, ekonomik koşullara, ticari hayattaki uygulamalara ve yanlar arasındaki sözleşmeden yanların ekonomik beklentilerine ve yarar dengelerine göre, sözleşmedeki faiz hükmünün B. Yasasının 19/son maddesi uyarınca kamu düzenine ve ticari ahlaka aykırı olup olmadığını ve dolayısıyla aynı Yasanın 20. maddesi gereğince "batıl" sayılması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi zorunludur. Kaldı ki mahkeme, yargılamanın her aşamasında Medeni Yasanın 2 ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlüdür. Türk Medeni Yasasının 2. maddesi gereğince, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Kabule göre de,mahkemece, hüküm fıkrasında aylık yada yıllık olduğu belirtilmeden %14 oranında temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesi de doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan hususlar gözetilip değerlendirilmeden, mahkemece yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz itiraz-larının kabulüne ve hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 6.7.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.