Mesajı Okuyun
Old 27-04-2016, 10:21   #9
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
İyi haftalar, önce hayat hikayesi, sonra iki soru:

Ortaokul 2. sınıfta bir kıza aşık olmuştum. Şimdi ne yapıyordur bilmem ama sanırım o da bana aşıktı.

İpten halka yaptık ve kendi aramızda nişanlanmıştık yaz tatiline girerken aldığımız karne gününde...

Birbirimize söz vermiştik; kimseye söylemeyecektik ve ortaokul bittikten sonra evlenecektik...

Sadece ikimizin bildiği bu "nişanlılık" yaz bitmeden sona erdi. Sebebi çok hazin olduğu için daha sonra anlatırım...

Bu nevi nişanlılığı 18'inden sonra da çok yaşayanları gördüm. Eş söylemle, ailelerin bilmediği, dost ve akrabalardan saklanmış, "nişanlıların" birbirlerinden uzaklaştıkları zaman yüzüklerin çantaya saklandığı vs.

Bana göre, örf ve adetler gereği nişanlılığın sonuçlarından istifade edebilmek için (TMK 120 -121) ilan, tanıtım, emare, merasim vs. olmalı... Bu nedenle, yukarıda anlattığım nevi nişanlılığı tercih edenlerin buna hakkı yok, diye düşünüyorum.

Size göre, bu nevi nişanlıların, bahsettiğim hiçbir örf adet kuralına (toplumsal ritüel) tabi olmaksızın, nişanlanmaları ve akabinde ayrılmaları neticesinde TMK 120 ve 121 maddeleri gereği tazminat alabilirler mi?

Alabiliyorlarsa, adına nişanlılık değil de sevgili olmak diyenler de bundan yararlanabilirler mi?

Saygılar...

Sayın Av.Selim Balku,
Örf ve adet hukukunun hangi durumlarda uygulanacağını Medeni Kanun 1. maddesinde açıkça belirtmiş, Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. demekle. Sözleşmenin ne olduğu ve koşulları da Borçlar Kanununda açıkça belirtilmiş. Bu hükümler ışığında olayımızı incelediğimizde, ortada bir hukuki sözleşme var ve olayın bu hukuki çerçeve içinde incelenip karara bağlanması gerekir demek zorundayız. Örf ve adetler, hakimimizin deyimi ile 'ritüeller' sözleşmenin var olup olmadığı konusunda kıstas olarak göz önünde bulundurulamaz; Hukukun öngördüğü koşulların gerçekleşmiş olması yeterlidir.
Yazdıklarım bütün sözleşmeler için söz konusudur. Nişanlanma sözleşmesi bir 'Aile Hukuku Sözleşmesidir', aile hukuku sözleşmeleri kendine has sözleşmeler olduğu için, hukuken geçerli olabilmeleri için toplumsal ritüellerle veya örf ve adetlerle tamamlanmalıdırlar diyemeyiz. Nasıl ki ergin olan iki kişinin yaptıkları diğer sözleşmeler hukukun öngördüğü koşullar yerine getirildiğinde geçerli olabiliyorsa, nişanlanma sözleşmesinin de geçerli olabilmesi için aynı koşulların yerine getirilmesi yeterlidir. Nişanlıların 'evlenmek istiyoruz bu sebepten nişanlanıyoruz demeleri yeterlidir, aile büyükleri bir araya gelip 'Allah'ın Emri, Peygamberin Kavli' demeseler bile. Böyle olunca da bu nişanlanma sözleşmesinin bozulması Medeni Kaunu'un 120 ve devamı maddelerinin gerektirdiği sonuçları doğurmalıdır. Nişanlılık sözleşmesinin gerektirdiği yüklenimleri yerine getirmeyen taraf, diğer sözleşmelerde olduğu gibi, bozmanın sonuçlarına katlanmalıdır.