Mesajı Okuyun
Old 23-08-2008, 17:25   #3
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas No : 2001/21-1176 Karar No : 2002/3 Tarih : 23.01.2002
Mahkemesi: Balıkesir İş Mahkemesi
Günü: 18.10.2001
Sayısı: 2001/144 E. 2001/275 K.
Davacı: Ahmet vekili Av. …
Davalı: S.S.K. Genel Müdürlüğü vekili Av. …
Taraflar arasındaki "ödeme emrindeki faiz isteminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir iş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.12.2000 gün ve 75-117 sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.06.2001 gün ve 2001/4373-4633 sayılı ilamı ile; (… S.S.K. nun, işveren davacı için tahakkuk ettirdiği 11/1995 dönemine ait prim borcu ile bu borcun 31.05.1999 tarihine kadar ödenmemesinden kaynaklanan gecikme zammı tutarını gösteren yazı işverene 17.05.1999 tarihinde tebliğ edilmiş, yazı da "borcun 7 gün içinde ödenmesi gerekir. Ödenmeyen borcun aslına ödendiği tarihe kadar gecikme zammı, gecikme zammına ise tebliğ tarihinden "itibaren faiz tahakkuk ettirilecektir" denilerek tebliğ tarihinden sonra ödeme yapılmadığı takdirde, bu tarihte temerrüde düşen işverenin, bu tarihten sonra icra takibine esas olan ödeme emrinin düzenlenişine kadar prim için gecikme zammı tahakkuk etmiş ve belirli kurum alacağı haline gelmiş olan gecikme zammına ise faiz yürütüleceği belirtilmiş bulunmaktadır. Böylelikle gecikme zammına yürütülen faiz, gecikme zammının tahakkuk ettiği süreyi içermemekte, gecikme zammının işverene tebliğ edildikten sonraki icra takibine kadar geçen süreyi kapsamaktadır.
506 sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca gecikme zammına gecikme zammı uygulanması, prim ya da konut edindirme yardımlarına faiz istenmesi olanaksızdır. Ancak gecikme zammı faiz olmayıp bir tür gecikme tazminatıdır, Medeni Ceza niteliğindedir. Bu Konudaki yargısal görüşler (Çemberci S.S.K., Şerhi S.637, İşveren Sosyal Politika S.196; 22.11.1991 tarih 5/4 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı) aynı doğrultudadır. Bu nedenle faize faiz yürütülemeyeceği kuralının gecikme tazminatı için uygulanmayacağı açıktır. Tahakkuk ve takip belgesinde belirtilen tarihe kadar tahakkuk ettirilen gecikme zammı tutarı, borçlu işverene tebliğ edilmiş, muaccel hale gelmiş olan gecikme zammı konusunda gecikme zammı tutarının işverene tebliğ tarihinde Borçlar Yasasının 101/1. maddesi gereğince işveren mütemerrit olmuştur. Bu nedenle borç yazısında belirtilen gecikme zammı için borcun tebliğ tarihinden, başka bir anlatımla işverenin mütemerrit olduğu tarihten itibaren faiz istenmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Sonuç olarak borç yazısında belirtilen gecikme zammı tutarına, yazının tebliğ tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir …) gerekçesiyle bozularak dosya verine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Kurum vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme Kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA) , 23.01.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARSI OY YAZISI
506 Sayılı Yasa'nın 80. maddesinde öngörülen primin süresinde ödenmemesi halinde tahakkuk ettirilen "gecikme zammı"nın hukuki niteliğinin ne olduğu konusunda uyuşmazlık bulunduğu açıktır.
Davalı idare, 506 Sayılı Yasa'nın 80. maddesi uyarınca tahakkuk ettirdiği prim borcu ile borç aslının 31.05.1999 tarihine kadar ödenmemesi nedeniyle oluşan gecikme zammı tutarını gösteren yazıyı borçlu işverene tebliğ ettirerek "borcun 7 gün içinde ödenmesi aksi halde ödenmeyen borcun aslına ödendiği tarihe kadar gecikme zammı ve gecikme zammına da tebliğ tarihinden itibaren faiz tahakkuk ettireceğini bildirmiş ve davacı yanca da diğer itirazları yanında gecikme zammına ayrıca faiz yürütülemiyeceği düşüncesi ile bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın konusunun, gecikme zammını süresinde ödemeyen ve temerrüde düşen borçludan ödemediği gecikme zammına ayrıca gecikme faizi yürütülüp yürütülmeyeceği noktasında toplandığı görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmelerde çoğunluk, prim ödemelerindeki gecikmeleri önlemek ve primleri zamanında toplamak amacıyla gecikme zammının öngörüldüğünü, bunun hukuki vasfının bir Medeni Ceza, tazminat olduğu görüşü ileri sürülmüştür. Oysa uygulama ve öğretide baskın görüş olarak Temerrüt (gecikme) faizinin, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir. Bu tarifin aynı zamanda gecikme zammını da içerdiği bir gerçektir. (Bkz. Dr. Becker, İsviçre Medeni kanunu şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, sh.5 Dr. S.Özkök Çevirisi, A.Von Tuhr, Cilt 1-2 sh.617, C.Edeç Çevirisi, Dr. Nami Barlas, Paşa Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 sh.127 vd, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.06.1997 gün E.1997/11-278 K.529).
Gecikme zammı, Temerrüt (Gecikme) faizi kavramlarının yasalarımızda itinasız bir şekilde kullanıldığı bir gerçektir. Yürürlükten kalkan MK., BK. ve TK. 506 sayılı yasanın bir çok yerinde,
Temerrüt Faizi (TK. 407 - 529 - 898 - 962)
Gecikme Faizi (TK. 141 Kenar Başlığı)
Geçmiş Günler Faizi (BK. 103 - 104)
Geçmiş gün Faizleri (MK. 860)
Geçen Günlerin Faizleri (MK. 790)
Kanuni Faiz (TK. 141 - 166)
% 10 Hesabı ile Faiz (TK. 637 - 638)
% 10 Faiz (TK. 722)
Vade gününden itibaren Faiz (TK. 1167)
Gecikme Zammı (506 sayılı yasa Md. 80)
Gecikme Tazminatı (634 sayılı yasa 20 md.)
Gecikme Zammı (1512 sayılı yasa 120 md.)
% 1 Gecikme Zammı (625 sayılı yasa 35. md.)
Gecikme zammının, gecikme faizinden farklı olup olmadığının tespitinden önce benzer bazı kuramlarla karşılaştırılması gerekir.
Bilindiği gibi Cezai Şart, esas borca bağlı olarak vücuda gelen ve borçlunun borcunu ifa etmeme veya geç yerine getirmesi veyahut noksan ifa etmesi ve nihayet şart kılınan mahalde ifa etmeme halinde, alacaklıya muayyen bir meblağı çoğunlukla bir miktar paranın tediyesi şartını kapsayan bir taahhüttür (Bkz. BK. 158 - 161) . Gecikme zammı kanun ile kabul edildiği halde, cezai şart bir hukuki muameleye dayanır. Gecikme zammında bir para borcunun geç ödenmesi söz konusudur. Cezai şart ise para borçlarının yanında akdin icra edilmemesi, noksan olarak icrası, akdin muayyen zamanda ve şart kılınan mahalde icra edilmemesi hallerinde de, sözleşme ile kabul etmek mümkündür. Hatta Federal Mahkeme, cezai şartta asıl gayenin teminat olduğunu kabul etmektedir (ATF 41 II 144; jdt 1915/450 ATF 46 II 401 jdt 1921/108.)
Esasen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında gecikme zammının cezai şart olmadığı konusu oybirliği ile kabul edilmiş olup çoğunluk, gecikme zammının yasaya konulmuş Medeni Ceza olduğu görüşünü savunmuştur. Kavram kargaşasının ortadan kaldırılması için bazı kavramların açıklanmasında fayda görülmüştür. Gecikmeden doğan zarardan dolayı gecikme tazminatının isteneceği konusunda da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borçlanılan edimin gecikerek de olsa aynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden uğradığı zararı karşılamaya yetmez. Bu nedenle alacak borçludan aynen ifa yanında gecikme dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazminini isteyebilir. Gecikmiş ifa ile birlikte gecikme tazminatının istenmesine engel yoktur. Burada alacaklının gecikme dolayısıyla uğradığı zarara, gecikme zararı, bu zararın giderilmesi için ödenecek tazminata ise gecikme tazminatı denir. Öğretide Prof. Dr. Akar Önal hariç hiç kimse gecikme zammının gecikme faizi dışında bir tazminat türü olduğunu ileri sürmemiştir (Bkz.Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Baskı, 1993 sh. 911-926, Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5. Baskı 10881092)
Dr. Akar Öcal, Gecikme Faizine İlişkin 1965 baskılı değerli eserinin 35. sahifesinde Gecikme zammı ve gecikme faizini karşılaştırırken "Bazı Kanunlarda gecikme zammı ile gecikme faizi arasında benzerlik varsa da, gecikme zammı gecikme faizi değildir; Gecikme zammında da bir para borcunun geç ödenmesi bahis konusudur. Zam, işte bu geç ödemesi önleyecek bir tedbir mahiyetindedir. Bu zam bir hukuki muamele ile kabul edilmişse, cezai şart mahiyetinde olur. Fakat böyle bir kayıt kanun tarafından kabul edilirse cezai şart bahis konusu olamayacağından buna gecikme zammı tabirini kullanıyoruz. Gecikme zammında bir zaman unsuru bulunmadığından faiz karakteri yoktur. Gecikme faizi talebinde bulunabilmek için borçluyu temerrüde düşürmek gerektiği halde, gecikme zammında buna lüzum yoktur demektedir. Bu görüş yukarıda anılan değerli öğretim üyeleri dışında Dr. Nami Barlas a.g.e. Sh. 167 ve "Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 14.05.1985 tarih ve 3203 sayılı kanunla değişik 80. maddesinde kurumu prim alacakları için genel kuruldan ayrılan bir temerrüt faizi düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre işveren işçinin ücretinden keseceği prim tutarını kendi payına isabet eden prim miktarı ile birlikte en geç ertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemek zorundadır (md. 80/f.I) Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen işveren, sürenin dolumundan itibaren borcun ödenmesine kadar geçen süre için Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda kabul edilen gecikme zammı oranı üzerinden gecikme zammı ödemek durumunda kalır (md. 80/f. III, IV). Her ne kadar burada gecikme zammından söz edilmekte ise de, prim borcunun zamanında ödenmemesi halinde kurumca talep edilebilecek karşılık, Kamu Hukuku karakteri bir para alacağı için öngörülen temerrüt faizinden ibarettir"
Yine Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20. maddesinin 13.04.1983 tarih ve 2814 sayılı kanunla değişik ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hükme göre, kendi payına düşen genel gider veya avans tutarının tamamını zamanında ödemeyen kat maliki, ödemede geciktiği günler için aylık yüzde on oranında gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür hükmü getirilmiştir. Gecikme karşılığında ödenmesi gereken meblağ kanunda "gecikme tazminatı" olarak adlandırılmış ise de, burada söz konusu olanın temerrüt faizi olduğu kabul edilmektedir. (Bkz.Prof. Dr. Abdulkadir Arpacı, Türk Hukukuna göre Kat Mülkiyetinde Yönetim, Doktora Tezi İst. 1984 sh. 279, Prof. Dr. Hayri Domaniç, Ticaret Hukukunun Genel Esasları 4. Baskı İst. 1988 sh. 44)
Konu daha öncede Yargıtay'da gündeme gelmiştir. Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi istenip istenmeyeceği konusunda Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı doğmuş ancak Y.İ.B.K.nun 19.11.1993 gün E.1991/6 K.1993/1 sayılı kararı ile İçtihadı Birleştirmeye gerek bulunmadığına karar verilmiştir. Bunda Yargıtay uygulamasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Y.11.H.D.si 06.10.1987 gün, E.1987/485 K. 1987/5057, Aynı dairenin 15.10.1990 gün, E. 1989/5957 K. 1990/6508 sayılı kararlarında özetle "TEK Tarifelerinde sözü edilen gecikme zammı, cezası, hukuki yönden özel bir temerrüt faizi niteliğindedir. Gecikme zammı uygulanan devre için ayrıca temerrüt faizi yürütülemez denilerek uygulamaya yön verilmiş, bunun üzerine TEK. Genel Müdürlüğü 17.06.1988 ve 1004 sayılı genelgesi ile borcunu süresinde ödemeyen müşterilere sadece gecikme zammı uygulanması ayrıca temerrüt faizi uygulanmaması benimsenmiş ve bu uygulama bugüne kadar sürdürülmüştür.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Kıyı Emniyeti tarafından 1990 tarihinde yayınlanan ve halen yürürlükte olan Fener ve Tahlisiye Ücretleri Tarifesinin 14. maddesinde Türk Boğazlarından geçen gemilerin ödeyecekleri ücret konusunda hükümler konulmuştur. Buna göre Fenerler ve tahlisiye ücretlerini tarifede gösterilen müddet içinde veya tarife hükümlerinin icap ettirdiği usul, şekil ve tarzda ödemeyen gemiler borçlarını ödememe bakımından kaçak addolunur ve haklarında aşağıdaki yazılı işlemler yapılır. 1- Ödeme süresinin bitiş tarihini takibeden günden itibaren 30 takvim günü içinde yapılan ödemeler esas ücrete % 12 ilavesiyle, 2- Ödeme süresinin bitiş tarihinden itibaren 31-60 güne kadar sürelerdeki ödemelerde esas ücrete % 50 ilavesiyle, müteakip her 30 güne kadar geçen sürelerdeki ödemelerde ise esas ücret üzerinden (% 50 cezaya ek olarak) % 12 ilavesiyle tahsil olunur. Bu Tarifenin yasal bir düzenleme olduğu açıktır. Yargıtay Özel Dairesi "bu gibi hallerde davalıya bildirim yapılmadan (Tarifeye göre esasen bildirime gerek yoktur). Asıl ücret üzerinden hesap edilen ceza ve onlara ilave edilen % 12 oranları bir cezai şart olmayıp madde 14/1-2 maddesinde yazılan ceza ve ilave cezalar bir bütün olarak ağırlaştırılmış gecikme faizi bulunduğundan bu miktarlara ayrıca temerrüt faizi yürütülmez. Yargıtay 11. H.D. 09.11.1995 gün ve 1995/7316-8422, Aynı Dairenin 28.06.1996 gün 1996/3794-4807 Aynı Dairenin 30.09.1996 gün ve 1996/4841-6249)
Bilindiği gibi 3917 sayılı yasa ile değişik 506 sayılı yasanın 80. maddesinde , kurum alacağını geç ödeyenlere uygulanacak gecikme zammı veya gecikme faizi konusunda bir hüküm konulmamıştır. Yasa'da prim dahil Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Yasa kapsamında Kurumca takip de tahsil edilecek alacaklar
  1. Sigorta primlerinden,
  2. İdari para cezalarından,
  3. Sosyal yardım zammından,
  4. Kira sözleşmelerinden,
  5. 3320 ve 3417 sayılı yasalar uyarınca Kurumca takip ve tahsil edilen konut edindirme yardımı tutarları ile tasarruf kesinti ve katkı tutarlarından,
  6. 6183 sayılı yasanın uygulanmasından doğan ilam, haciz, depo vs. masraflarından oluştuğu yasada belirtilmiştir. 07.06.1994 gün ve 3995 sayılı yasanın 4. maddesi ile 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasanın "Kurum gelirlerine ilişkin" 19. maddesindeki düzenlemeye göre, Kurum gelirlerinin süresinde ödenmemesi durumunda bunun Kurum alacağına dönüşeceği ve 6183 sayılı yasanın 51. maddesine göre Kamu alacağı niteliği taşıyan bu gelirlere gecikme zammı uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak yukarıda anılan hiçbir yasada gecikme zammına ayrıca gecikme faizi (temerrüt faizi yürütüleceğine ilişkin bir hüküm yer almamıştır. Yorum yoluyla gecikme zammına ayrıca temerrüt faiz yürütülemez.
6183 sayılı yasanın değişik 51. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu'nca alınan ve 09.07.1998 tarihli 23397 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 03.07.1998 gün ve 98/11331 sayılı kararda; Yayımı tarihinden geçerli olmak üzere vadesinde ödenmeyen Amme Alacaklarına uygulanacak gecikme zammının, vadenin bitim tarihinden itibaren HER AY İÇİN AYRI AYRI % 12 olarak uygulanacağı öngörülmüştür.
Yine Bakanlar Kurulunun Resmi Gazetenin 05.02.2002 günlü nüshasında yayınlanan 28.01.2002 gün 2002/3550 sayılı kararına göre, " 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı yasayla değişik 51. maddesinin dördüncü fıkrası ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan gecikme zammı nispeti HER AY İÇİN AYRI AYRI uygulanmak üzere % 7 olarak belirlenmiştir" Görüldüğü gibi Bakanlar Kurulu her iki kararında gecikme zammının her ay ayrı ayrı ödeneceğini başka bir ifade ile Asıl borç artı % 7 gecikme faizi toplanıp bu ikisinin toplamı üzerinden yeniden gecikme zammı yürütülemeyeceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme ile Bakanlar Kurulu BK. 104/son maddesindeki ilkeyi tekrar ederek Birleşik gecikme zammını, başka bir anlatımla gecikme zammına ayrıca gecikme zammı yürütülmeyeceğini benimsemiştir. Bu düzenleme dahi Bakanlar Kurulunun gecikme zammını açıkça gecikme faizi, olarak gördüğüne bir kanıt olarak görülmelidir. Ayrıca 1998 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında gecikme zammı yıllık % 144, 2002 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında yıllık % 84 olarak kabul edildiğine göre, bu tutarların 3095 sayılı yasanın 4489 sayılı yasa ile değişik 1 ve 2. maddesi ve bu yasa uyarınca Merkez Bankasının Resmi Gazete'nin 30.12.1999 gün ve 23922 sayılı kararında yazılı ve halen yürürlükte olan hükümlerine göre Temerrüt (gecikme) faizi Reeskont işlemleri için yıllık % 60, Avans işlemleri için yıllık % 70 olarak uygulandığına göre, prim borcunu süresinde ödemeyenlere uygulanacak bu hükümler prim borçlarının zamanında ödenmesi için yeterli zorlayıcı nedenler olarak görülmelidir.
Aksinin kabulü halinde gecikme zammına faiz yürütülmesi durumunda ikisinin miktarının somut olayın meydana geldiği tarih itibariyle % 204 oranında olacağı anlaşılmaktadır.
"Gecikme zammı" kavramı çoğunluğun benimsediği şekilde Genel Kuruldan çıktığına göre uygulamada gecikme zammı Medeni Ceza, tazminat olarak kabul edildiği için, elektrik, telefon, doğalgaz gibi benzeri alacaklara da uygulanması gerektiği sonucuna varılabilecektir. Eğer bu alacaklar için farklı bir yorum getirilirse buT.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas No : 2001/21-1176 Karar No : 2002/3 Tarih : 23.01.2002
Mahkemesi: Balıkesir İş Mahkemesi
Günü: 18.10.2001
Sayısı: 2001/144 E. 2001/275 K.
Davacı: Ahmet vekili Av. …
Davalı: S.S.K. Genel Müdürlüğü vekili Av. …
Taraflar arasındaki "ödeme emrindeki faiz isteminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir iş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.12.2000 gün ve 75-117 sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.06.2001 gün ve 2001/4373-4633 sayılı ilamı ile; (… S.S.K. nun, işveren davacı için tahakkuk ettirdiği 11/1995 dönemine ait prim borcu ile bu borcun 31.05.1999 tarihine kadar ödenmemesinden kaynaklanan gecikme zammı tutarını gösteren yazı işverene 17.05.1999 tarihinde tebliğ edilmiş, yazı da "borcun 7 gün içinde ödenmesi gerekir. Ödenmeyen borcun aslına ödendiği tarihe kadar gecikme zammı, gecikme zammına ise tebliğ tarihinden "itibaren faiz tahakkuk ettirilecektir" denilerek tebliğ tarihinden sonra ödeme yapılmadığı takdirde, bu tarihte temerrüde düşen işverenin, bu tarihten sonra icra takibine esas olan ödeme emrinin düzenlenişine kadar prim için gecikme zammı tahakkuk etmiş ve belirli kurum alacağı haline gelmiş olan gecikme zammına ise faiz yürütüleceği belirtilmiş bulunmaktadır. Böylelikle gecikme zammına yürütülen faiz, gecikme zammının tahakkuk ettiği süreyi içermemekte, gecikme zammının işverene tebliğ edildikten sonraki icra takibine kadar geçen süreyi kapsamaktadır.
506 sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca gecikme zammına gecikme zammı uygulanması, prim ya da konut edindirme yardımlarına faiz istenmesi olanaksızdır. Ancak gecikme zammı faiz olmayıp bir tür gecikme tazminatıdır, Medeni Ceza niteliğindedir. Bu Konudaki yargısal görüşler (Çemberci S.S.K., Şerhi S.637, İşveren Sosyal Politika S.196; 22.11.1991 tarih 5/4 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı) aynı doğrultudadır. Bu nedenle faize faiz yürütülemeyeceği kuralının gecikme tazminatı için uygulanmayacağı açıktır. Tahakkuk ve takip belgesinde belirtilen tarihe kadar tahakkuk ettirilen gecikme zammı tutarı, borçlu işverene tebliğ edilmiş, muaccel hale gelmiş olan gecikme zammı konusunda gecikme zammı tutarının işverene tebliğ tarihinde Borçlar Yasasının 101/1. maddesi gereğince işveren mütemerrit olmuştur. Bu nedenle borç yazısında belirtilen gecikme zammı için borcun tebliğ tarihinden, başka bir anlatımla işverenin mütemerrit olduğu tarihten itibaren faiz istenmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Sonuç olarak borç yazısında belirtilen gecikme zammı tutarına, yazının tebliğ tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir …) gerekçesiyle bozularak dosya verine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Kurum vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme Kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA) , 23.01.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARSI OY YAZISI
506 Sayılı Yasa'nın 80. maddesinde öngörülen primin süresinde ödenmemesi halinde tahakkuk ettirilen "gecikme zammı"nın hukuki niteliğinin ne olduğu konusunda uyuşmazlık bulunduğu açıktır.
Davalı idare, 506 Sayılı Yasa'nın 80. maddesi uyarınca tahakkuk ettirdiği prim borcu ile borç aslının 31.05.1999 tarihine kadar ödenmemesi nedeniyle oluşan gecikme zammı tutarını gösteren yazıyı borçlu işverene tebliğ ettirerek "borcun 7 gün içinde ödenmesi aksi halde ödenmeyen borcun aslına ödendiği tarihe kadar gecikme zammı ve gecikme zammına da tebliğ tarihinden itibaren faiz tahakkuk ettireceğini bildirmiş ve davacı yanca da diğer itirazları yanında gecikme zammına ayrıca faiz yürütülemiyeceği düşüncesi ile bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın konusunun, gecikme zammını süresinde ödemeyen ve temerrüde düşen borçludan ödemediği gecikme zammına ayrıca gecikme faizi yürütülüp yürütülmeyeceği noktasında toplandığı görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmelerde çoğunluk, prim ödemelerindeki gecikmeleri önlemek ve primleri zamanında toplamak amacıyla gecikme zammının öngörüldüğünü, bunun hukuki vasfının bir Medeni Ceza, tazminat olduğu görüşü ileri sürülmüştür. Oysa uygulama ve öğretide baskın görüş olarak Temerrüt (gecikme) faizinin, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir. Bu tarifin aynı zamanda gecikme zammını da içerdiği bir gerçektir. (Bkz. Dr. Becker, İsviçre Medeni kanunu şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, sh.5 Dr. S.Özkök Çevirisi, A.Von Tuhr, Cilt 1-2 sh.617, C.Edeç Çevirisi, Dr. Nami Barlas, Paşa Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 sh.127 vd, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.06.1997 gün E.1997/11-278 K.529).
Gecikme zammı, Temerrüt (Gecikme) faizi kavramlarının yasalarımızda itinasız bir şekilde kullanıldığı bir gerçektir. Yürürlükten kalkan MK., BK. ve TK. 506 sayılı yasanın bir çok yerinde,
Temerrüt Faizi (TK. 407 - 529 - 898 - 962)
Gecikme Faizi (TK. 141 Kenar Başlığı)
Geçmiş Günler Faizi (BK. 103 - 104)
Geçmiş gün Faizleri (MK. 860)
Geçen Günlerin Faizleri (MK. 790)
Kanuni Faiz (TK. 141 - 166)
% 10 Hesabı ile Faiz (TK. 637 - 638)
% 10 Faiz (TK. 722)
Vade gününden itibaren Faiz (TK. 1167)
Gecikme Zammı (506 sayılı yasa Md. 80)
Gecikme Tazminatı (634 sayılı yasa 20 md.)
Gecikme Zammı (1512 sayılı yasa 120 md.)
% 1 Gecikme Zammı (625 sayılı yasa 35. md.)
Gecikme zammının, gecikme faizinden farklı olup olmadığının tespitinden önce benzer bazı kuramlarla karşılaştırılması gerekir.
Bilindiği gibi Cezai Şart, esas borca bağlı olarak vücuda gelen ve borçlunun borcunu ifa etmeme veya geç yerine getirmesi veyahut noksan ifa etmesi ve nihayet şart kılınan mahalde ifa etmeme halinde, alacaklıya muayyen bir meblağı çoğunlukla bir miktar paranın tediyesi şartını kapsayan bir taahhüttür (Bkz. BK. 158 - 161) . Gecikme zammı kanun ile kabul edildiği halde, cezai şart bir hukuki muameleye dayanır. Gecikme zammında bir para borcunun geç ödenmesi söz konusudur. Cezai şart ise para borçlarının yanında akdin icra edilmemesi, noksan olarak icrası, akdin muayyen zamanda ve şart kılınan mahalde icra edilmemesi hallerinde de, sözleşme ile kabul etmek mümkündür. Hatta Federal Mahkeme, cezai şartta asıl gayenin teminat olduğunu kabul etmektedir (ATF 41 II 144; jdt 1915/450 ATF 46 II 401 jdt 1921/108.)
Esasen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında gecikme zammının cezai şart olmadığı konusu oybirliği ile kabul edilmiş olup çoğunluk, gecikme zammının yasaya konulmuş Medeni Ceza olduğu görüşünü savunmuştur. Kavram kargaşasının ortadan kaldırılması için bazı kavramların açıklanmasında fayda görülmüştür. Gecikmeden doğan zarardan dolayı gecikme tazminatının isteneceği konusunda da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borçlanılan edimin gecikerek de olsa aynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden uğradığı zararı karşılamaya yetmez. Bu nedenle alacak borçludan aynen ifa yanında gecikme dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazminini isteyebilir. Gecikmiş ifa ile birlikte gecikme tazminatının istenmesine engel yoktur. Burada alacaklının gecikme dolayısıyla uğradığı zarara, gecikme zararı, bu zararın giderilmesi için ödenecek tazminata ise gecikme tazminatı denir. Öğretide Prof. Dr. Akar Önal hariç hiç kimse gecikme zammının gecikme faizi dışında bir tazminat türü olduğunu ileri sürmemiştir (Bkz.Tekinay / Akman / Burcuoğlu / Altop Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Baskı, 1993 sh. 911-926, Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5. Baskı 10881092)
Dr. Akar Öcal, Gecikme Faizine İlişkin 1965 baskılı değerli eserinin 35. sahifesinde Gecikme zammı ve gecikme faizini karşılaştırırken "Bazı Kanunlarda gecikme zammı ile gecikme faizi arasında benzerlik varsa da, gecikme zammı gecikme faizi değildir; Gecikme zammında da bir para borcunun geç ödenmesi bahis konusudur. Zam, işte bu geç ödemesi önleyecek bir tedbir mahiyetindedir. Bu zam bir hukuki muamele ile kabul edilmişse, cezai şart mahiyetinde olur. Fakat böyle bir kayıt kanun tarafından kabul edilirse cezai şart bahis konusu olamayacağından buna gecikme zammı tabirini kullanıyoruz. Gecikme zammında bir zaman unsuru bulunmadığından faiz karakteri yoktur. Gecikme faizi talebinde bulunabilmek için borçluyu temerrüde düşürmek gerektiği halde, gecikme zammında buna lüzum yoktur demektedir. Bu görüş yukarıda anılan değerli öğretim üyeleri dışında Dr. Nami Barlas a.g.e. Sh. 167 ve "Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 14.05.1985 tarih ve 3203 sayılı kanunla değişik 80. maddesinde kurumu prim alacakları için genel kuruldan ayrılan bir temerrüt faizi düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre işveren işçinin ücretinden keseceği prim tutarını kendi payına isabet eden prim miktarı ile birlikte en geç ertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemek zorundadır (md. 80/f.I) Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen işveren, sürenin dolumundan itibaren borcun ödenmesine kadar geçen süre için Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda kabul edilen gecikme zammı oranı üzerinden gecikme zammı ödemek durumunda kalır (md. 80/f. III, IV). Her ne kadar burada gecikme zammından söz edilmekte ise de, prim borcunun zamanında ödenmemesi halinde kurumca talep edilebilecek karşılık, Kamu Hukuku karakteri bir para alacağı için öngörülen temerrüt faizinden ibarettir"
Yine Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20. maddesinin 13.04.1983 tarih ve 2814 sayılı kanunla değişik ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hükme göre, kendi payına düşen genel gider veya avans tutarının tamamını zamanında ödemeyen kat maliki, ödemede geciktiği günler için aylık yüzde on oranında gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür hükmü getirilmiştir. Gecikme karşılığında ödenmesi gereken meblağ kanunda "gecikme tazminatı" olarak adlandırılmış ise de, burada söz konusu olanın temerrüt faizi olduğu kabul edilmektedir. (Bkz.Prof. Dr. Abdulkadir Arpacı, Türk Hukukuna göre Kat Mülkiyetinde Yönetim, Doktora Tezi İst. 1984 sh. 279, Prof. Dr. Hayri Domaniç, Ticaret Hukukunun Genel Esasları 4. Baskı İst. 1988 sh. 44)
Konu daha öncede Yargıtay'da gündeme gelmiştir. Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi istenip istenmeyeceği konusunda Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı doğmuş ancak Y.İ.B.K.nun 19.11.1993 gün E.1991/6 K.1993/1 sayılı kararı ile İçtihadı Birleştirmeye gerek bulunmadığına karar verilmiştir. Bunda Yargıtay uygulamasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Y.11.H.D.si 06.10.1987 gün, E.1987/485 K. 1987/5057, Aynı dairenin 15.10.1990 gün, E. 1989/5957 K. 1990/6508 sayılı kararlarında özetle "TEK Tarifelerinde sözü edilen gecikme zammı, cezası, hukuki yönden özel bir temerrüt faizi niteliğindedir. Gecikme zammı uygulanan devre için ayrıca temerrüt faizi yürütülemez denilerek uygulamaya yön verilmiş, bunun üzerine TEK. Genel Müdürlüğü 17.06.1988 ve 1004 sayılı genelgesi ile borcunu süresinde ödemeyen müşterilere sadece gecikme zammı uygulanması ayrıca temerrüt faizi uygulanmaması benimsenmiş ve bu uygulama bugüne kadar sürdürülmüştür.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri Kıyı Emniyeti tarafından 1990 tarihinde yayınlanan ve halen yürürlükte olan Fener ve Tahlisiye Ücretleri Tarifesinin 14. maddesinde Türk Boğazlarından geçen gemilerin ödeyecekleri ücret konusunda hükümler konulmuştur. Buna göre Fenerler ve tahlisiye ücretlerini tarifede gösterilen müddet içinde veya tarife hükümlerinin icap ettirdiği usul, şekil ve tarzda ödemeyen gemiler borçlarını ödememe bakımından kaçak addolunur ve haklarında aşağıdaki yazılı işlemler yapılır. 1- Ödeme süresinin bitiş tarihini takibeden günden itibaren 30 takvim günü içinde yapılan ödemeler esas ücrete % 12 ilavesiyle, 2- Ödeme süresinin bitiş tarihinden itibaren 31-60 güne kadar sürelerdeki ödemelerde esas ücrete % 50 ilavesiyle, müteakip her 30 güne kadar geçen sürelerdeki ödemelerde ise esas ücret üzerinden (% 50 cezaya ek olarak) % 12 ilavesiyle tahsil olunur. Bu Tarifenin yasal bir düzenleme olduğu açıktır. Yargıtay Özel Dairesi "bu gibi hallerde davalıya bildirim yapılmadan (Tarifeye göre esasen bildirime gerek yoktur). Asıl ücret üzerinden hesap edilen ceza ve onlara ilave edilen % 12 oranları bir cezai şart olmayıp madde 14/1-2 maddesinde yazılan ceza ve ilave cezalar bir bütün olarak ağırlaştırılmış gecikme faizi bulunduğundan bu miktarlara ayrıca temerrüt faizi yürütülmez. Yargıtay 11. H.D. 09.11.1995 gün ve 1995/7316-8422, Aynı Dairenin 28.06.1996 gün 1996/3794-4807 Aynı Dairenin 30.09.1996 gün ve 1996/4841-6249)
Bilindiği gibi 3917 sayılı yasa ile değişik 506 sayılı yasanın 80. maddesinde , kurum alacağını geç ödeyenlere uygulanacak gecikme zammı veya gecikme faizi konusunda bir hüküm konulmamıştır. Yasa'da prim dahil Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Yasa kapsamında Kurumca takip de tahsil edilecek alacaklar
  1. Sigorta primlerinden,
  2. İdari para cezalarından,
  3. Sosyal yardım zammından,
  4. Kira sözleşmelerinden,
  5. 3320 ve 3417 sayılı yasalar uyarınca Kurumca takip ve tahsil edilen konut edindirme yardımı tutarları ile tasarruf kesinti ve katkı tutarlarından,
  6. 6183 sayılı yasanın uygulanmasından doğan ilam, haciz, depo vs. masraflarından oluştuğu yasada belirtilmiştir. 07.06.1994 gün ve 3995 sayılı yasanın 4. maddesi ile 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasanın "Kurum gelirlerine ilişkin" 19. maddesindeki düzenlemeye göre, Kurum gelirlerinin süresinde ödenmemesi durumunda bunun Kurum alacağına dönüşeceği ve 6183 sayılı yasanın 51. maddesine göre Kamu alacağı niteliği taşıyan bu gelirlere gecikme zammı uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak yukarıda anılan hiçbir yasada gecikme zammına ayrıca gecikme faizi (temerrüt faizi yürütüleceğine ilişkin bir hüküm yer almamıştır. Yorum yoluyla gecikme zammına ayrıca temerrüt faiz yürütülemez.
6183 sayılı yasanın değişik 51. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu'nca alınan ve 09.07.1998 tarihli 23397 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 03.07.1998 gün ve 98/11331 sayılı kararda; Yayımı tarihinden geçerli olmak üzere vadesinde ödenmeyen Amme Alacaklarına uygulanacak gecikme zammının, vadenin bitim tarihinden itibaren HER AY İÇİN AYRI AYRI % 12 olarak uygulanacağı öngörülmüştür.
Yine Bakanlar Kurulunun Resmi Gazetenin 05.02.2002 günlü nüshasında yayınlanan 28.01.2002 gün 2002/3550 sayılı kararına göre, " 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı yasayla değişik 51. maddesinin dördüncü fıkrası ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan gecikme zammı nispeti HER AY İÇİN AYRI AYRI uygulanmak üzere % 7 olarak belirlenmiştir" Görüldüğü gibi Bakanlar Kurulu her iki kararında gecikme zammının her ay ayrı ayrı ödeneceğini başka bir ifade ile Asıl borç artı % 7 gecikme faizi toplanıp bu ikisinin toplamı üzerinden yeniden gecikme zammı yürütülemeyeceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme ile Bakanlar Kurulu BK. 104/son maddesindeki ilkeyi tekrar ederek Birleşik gecikme zammını, başka bir anlatımla gecikme zammına ayrıca gecikme zammı yürütülmeyeceğini benimsemiştir. Bu düzenleme dahi Bakanlar Kurulunun gecikme zammını açıkça gecikme faizi, olarak gördüğüne bir kanıt olarak görülmelidir. Ayrıca 1998 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında gecikme zammı yıllık % 144, 2002 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında yıllık % 84 olarak kabul edildiğine göre, bu tutarların 3095 sayılı yasanın 4489 sayılı yasa ile değişik 1 ve 2. maddesi ve bu yasa uyarınca Merkez Bankasının Resmi Gazete'nin 30.12.1999 gün ve 23922 sayılı kararında yazılı ve halen yürürlükte olan hükümlerine göre Temerrüt (gecikme) faizi Reeskont işlemleri için yıllık % 60, Avans işlemleri için yıllık % 70 olarak uygulandığına göre, prim borcunu süresinde ödemeyenlere uygulanacak bu hükümler prim borçlarının zamanında ödenmesi için yeterli zorlayıcı nedenler olarak görülmelidir.
Aksinin kabulü halinde gecikme zammına faiz yürütülmesi durumunda ikisinin miktarının somut olayın meydana geldiği tarih itibariyle % 204 oranında olacağı anlaşılmaktadır.
"Gecikme zammı" kavramı çoğunluğun benimsediği şekilde Genel Kuruldan çıktığına göre uygulamada gecikme zammı Medeni Ceza, tazminat olarak kabul edildiği için, elektrik, telefon, doğalgaz gibi benzeri alacaklara da uygulanması gerektiği sonucuna varılabilecektir. Eğer bu alacaklar için farklı bir yorum getirilirse bu kez kavram kargaşası genişleyecek ve hukuksal olmayan sonuçlar çıkabilecektir. Karz akitlerinde, banka kredi sözleşmelerinde gecikme zammı faiz kabul edilmediğinden cezai şart, gecikme zammı ve Avans faiz oranları ayrı ayrı yer alacak, borçlunun temerrüdü halinde çıkacak miktar borçlunun yıkımına, kredilerin pahalılaşmasına ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesine neden olacaktır. Bunların toplamı % 500'lere varacaktır.
Yukarıda açıklanan gerekçelere ve bugünkü uygulamalara ve öğretide çoğunluğun kabulüne göre gecikme zammı Medeni bir ceza, tazminat olmayıp bir nevi temerrüt faizi olduğundan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. kez kavram kargaşası genişleyecek ve hukuksal olmayan sonuçlar çıkabilecektir. Karz akitlerinde, banka kredi sözleşmelerinde gecikme zammı faiz kabul edilmediğinden cezai şart, gecikme zammı ve Avans faiz oranları ayrı ayrı yer alacak, borçlunun temerrüdü halinde çıkacak miktar borçlunun yıkımına, kredilerin pahalılaşmasına ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesine neden olacaktır. Bunların toplamı % 500'lere varacaktır. Yukarıda açıklanan gerekçelere ve bugünkü uygulamalara ve öğretide çoğunluğun kabulüne göre gecikme zammı Medeni bir ceza, tazminat olmayıp bir nevi temerrüt faizi olduğundan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.