Mesajı Okuyun
Old 25-06-2011, 21:00   #15
ismailduygulu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
ceza Genel Kurulu
Esas No : 2006/3-25
Karar No : 2006/18
Tarih : 14.2.2006


DEVLET ORMANINDAN AĞAÇ KESMEK ( Sanığın Yüzüne Karşı Karar Verilmiş Olmasına Rağmen Sonradan Müdafie Karar Tebliği temyiz Yönünden Yeni Bir Süre ve Hak Kazandırmadığı )
HÜKMÜN MÜDAFİE TEBLİĞİ ( Sanığın Yüzüne Karşı Karar Verilmiş Olmasına Rağmen Sonradan Müdafie Karar Tebliği temyiz Yönünden Yeni Bir Süre ve Hak Kazandırmadığı )
ceza yargılamasıNDA temyiz SÜRESİ ( Hüküm Tefhim Edilmişse Tefhimden Tefhim Edilmemişse Tebliğinden İtibaren Bir Hafta Olduğu )
HÜKMÜN TEFHİM EDİLMİŞ OLMASI ( Tefhimden İtibaren temyiz Süresi Başladığı - Hükmün Ayrıca Sanık Müdafiine Tebliği Gerekmediği )



ÖZET :

ceza yargılamasında temyiz süresi, hüküm tefhim edilmişse tefhimden, tefhim edilmemişse tebliğinden itibaren bir haftadır. Sanığın yüzüne karşı hüküm tefhim edilmişse. tefhimden itibaren temyiz süresi başlar. Bu durumda hükmün ayrıca sanık müdafiine tebliği gerekmez. Kararın sanığa tefhimine rağmen hükmün sanık müdafiine tebliğ edilmesi temyiz yönünden yeni bir süre ve hak kazandırmaz. Dosya kapsamından sanık müdafiinin yasal süreden sonra temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda temyiz talebinin süre yönünden reddi gerekir.


DAVA :

Devlet ormanından yakacak vasfında ağaç kesmek suçundan, sanığın 6831 Sayılı Yasanın 91/l-son, TCK'nın 59, 81, 647 Sayılı Yasanın 4,5 ve 6. maddeleri uyarınca 24 eşit taksitte ödenmek üzere 2.278.320.000.- Lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine, tazminat, ağaçlandırma gideri, nisbi harç ve yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline ilişkin Sivaslı Sulh ceza Mahkemesi'nce verilen 06.05.2004 gün ve 110/75 sayılı karar sanık müdafiinin temyizi üzerine;

Yargıtay 3. ceza Dairesi'nce 24.11.2005 gün ve 10267/23131 sayı ile;

( ... 5237 sayılı Türk ceza Kanunu'nun 7. maddesinde "zaman bakımından uygulama" 5252 sayılı Türk ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddesinde ise, "lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul" kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 Sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 sayılı Türk ceza Kanunu'nun yürürlükten kaldırılması, 5271 sayılı ceza Muhakemesi Kanunu'nun hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;

5237 sayılı TCK'nun 7. ve genel hükümleri ile 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanığın hukuki durumunun 5271 sayılı ceza Muhakemesi Kanun hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması... )

Gerekçesiyle sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.

Yargıtay C.Başsavcılığı'nca 25.01.2006 gün ve 149950 sayı ile;

( ... Sivaslı Sulh ceza Mahkemesi'nin dosyasının incelenmesinde, sanığın yüzüne karşı, vekilinin yokluğunda tefhim edilen 06.05.2004 günlü karar yapılan tebligat üzerine ( 01.06.2004 )sanık vekili tarafından 08.06.2004 tarihinde temyiz edilmiştir.

CMK'nun 261 ( CM K. 231 )ve 310. maddeleri birlikte incelendiğinde sanığın yüzüne karşı tefhim edilen hükmün ayrıca vekiline tebliğinin gerekmediği ve bir haftalık temyiz süresinin sanığın yüzüne karşı tefhimle birlikte başlayacağı, gerekmediği halde sanık vekiline yapılan tebligat, yeni bir süre başlatmayacağı ve her hangi bir hak doğurmayacağı için sanığın yüzüne karşı tefhim edilen 06.05.2004 günlü kararın en geç 13.05.2004 günü mesai bitimine kadar temyiz edilmesi gerekirken sanık vekili tarafından 08.06.2004 tarihinde temyiz edildiği anlaşıldığından temyiz süresinin yasal sürede olmadığının kabulü gerekir... )

Gerekçesiyle, itiraz yasa yoluna başvurularak, özel dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:


KARAR :

Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. temyiz davasının açılabilmesi için de, 5320 sayılı ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310'uncu maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir.

Bunlardan ilki süre koşuludur. Usul Yasası 310'uncu maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse, tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir. temyiz süresi 1412 sayılı CMUK'nun 310'uncu maddesinin 3. fıkrasındaki ayrıksı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.

temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci koşul ise istek koşuludur. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "Davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. CMUK'nun halen yürürlükte bulunan 315'inci maddesinin l' inci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkumiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden ( re'sen )yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay' ca incelenmesi olanaksızdır.

İncelenen dosyada; re'sen temyiz incelemesine tabi bulunmayan 2.278.320.000.- Lira ağır para cezasına ilişkin hükmün 06.05.2004 tarihli oturumda sanığın yüzüne karşı tefhim edildiği, gerekmediği halde kararın 01.06.2004 tarihinde sanık müdafiine tebliği üzerine bu kez sanık müdafii tarafından 08.06.2004 günlü dilekçe ile temyiz inceleme isteminde bulunulduğu saptanmıştır.

Sanığın yüzüne karşı verilen hükümde, tefhimle başlayan bir haftalık temyiz süresi 13.05.2004 tarihinde sona ermekte olup, hükmün ayrıca gerekmediği halde sanık müdafiine tebliğ edilmesi yeni bir süre başlatmayacağı gibi yeni bir temyiz hakkı da doğurmaz.

Bu itibarla, süreden sonra vaki temyiz inceleme istemi üzerine verilen özel daire bozma ilamı bu yönüyle isabetsiz olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, özel daire bozma kararının kaldırılmasına, CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık müdafiinin yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz inceleme isteminin CMUK'nun 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.


SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. ceza Dairesi'nin 24.11.2005 gün ve 10267-23131 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,

3- Sanık müdafiinin yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz inceleme isteminin CMUK'nun 317'nci maddesi uyarınca REDDİNE,

4- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 14.02.2006 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.