Mesajı Okuyun
Old 21-10-2007, 17:03   #13
Av. Salim

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/9-809
K. 2002/802
T. 9.10.2002
• ISLAH YOLUYLA MÜDDEABİHİN ARTIRILMASI ( Islah Edilen Miktar İçin Faiz Başlangıcı )
• MÜDDEABİHİN ISLAH YOLUYLA ARTIRILMASI ( Islah Edilen Miktar İçin Faiz Başlangıcı )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Müddeabihin Islah Yoluyla Artırılan Kısmı İçin )
• FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIN SAKLI TUTULMASI ( Islah Yoluyla Artırılan Miktara Uygulanacak Faizin Başlangıç Tarihi )
• KISMİ DAVADA FAZLAYA İLİŞKİN HAKKIN SAKLI TUTULMASI ( Müddeabihin Islahla Artırılan Kısmı İçin Faiz Başlangıcı )
1086/m.87,83
ÖZET : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kısmi ıslah yapılmak suretiyle arttırılan alacak kesimi için hangi tarihten itibaren faize hükmetmek gerektiği noktasında toplanmaktadır. Yargı kararları ve öğretide kısmi ıslahta dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı, yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Faiz konusuna gelince; ödeme günü yasa ya da sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi, temerrüt tarihi ve faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Burada uyuşmazlık konusu; açılan davada fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihinin dava tarihi mi, yoksa ıslah tarihi mi olması gerektiğidir. Kısmi davanın dava edilmeyen ve fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği az yukarıda açıklandığı üzere öğreti ve yargısal kararlarda benimsenmiştir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar bakımından davalıyı temerrüde düşürür. Başlangıçta bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporuyla ortaya çıkan kesim için, başlangıçtaki tarihte borçlunun temerrüde düşürüldüğünden söz edilmesine yasal olanak yoktur. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ıslah ile arttırılan alacak kesimi için, davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

DAVA : Taraflar arasındaki ""tazminat"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.12.2001 gün ve 324-337 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 11.3.2002 gün ve 4378-3518 sayılı ilamıyla; ( ...Davacı kısmi dava açarak kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istedikten sonra, yargılama devam ederken dava konusunu ıslah ederek, belirlenen tüm alacaklarına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece belirlenen tüm alacaklar hüküm altına alınmış ise de, kıdem tazminatı dışındaki işçilik alacaklarına ilk talep edilen kısmi miktarlara dava tarihinden bakiyelere ise ıslah tarihinden yasal faiz uygulamasına karar verilmiş ve davacı lehine 4.12.2001 tarihinden önce yürürlükteki avukatlık ücret tarifesine göre vekalet ücreti takdir etmiştir.

Verilen karar aşağıdaki gerekçelerle hatalı bulunmuştur.

1- Islah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemidir. Bu niteliği itibariyle ilk davanın devamı olup, yeni bir dava değildir. Böyle olunca sonuçlarını ilk dava tarihinde meydana getireceğinden ıslah sonucu arttırılan miktarlar için ıslah tarihinden değil, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece bakiye miktarlar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır.

2- Diğer taraftan 4.12.2001 tarihinde yürürlüğe giren yeni Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesi ile ""Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır"" kuralı getirilmiştir. Bu kurala göre karar tarihinde dava konusu kabul edilen miktarlar yönünde yeni tarifeye göre belirlenecek vekalet ücretinin karar altına alınması gerekir. Mahkemece önceki tarifeye göre vekalet ücretinin kabulü ayrı bir bozma nedeni yapılmıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, işçi alacağına ilişkindir.

Davacı vekili işverenin, müvekkilinin maaşını tam ve düzenli olarak ödemediğini, öte yandan hak ettiği fazla çalışma, yıllık izin, ikramiye, nema ve vergi iadesini de ödemediğini, bu nedenle 30.4.2000 tarihi itibariyle iş akdini feshettiklerini belirterek, müvekkilinin çalıştığı döneme ait toplam 520.000.000.-TL. alacağın, fazlaya dair hakları saklı tutulmak koşuluyla kıdem tazminatı açısından iş akdinin fesih tarihinden, diğer alacaklar için 18.5.2000 tarihli ihtarname tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen duruşmaya gelmemiş ve davaya yanıt vermemiştir.

Mahkeme; kıdem tazminatına 30.4.2000 tarihinden, dava dilekçesinde istenilen alacak miktarı için dava tarihinden, ıslah ile arttırılan kısım için ise ıslah dilekçesinin havale tarihinden itibaren faize hükmetmiştir.

Davacı vekilinin tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini belirterek yaptığı temyiz üzerine Özel Daire; yukarıda açıklanan nedenle ıslah ile artırılan miktar için de dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçesi ile hükmü bozmuştur.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kısmi ıslah yapılmak suretiyle arttırılan alacak kesimi için hangi tarihten itibaren faize hükmetmek gerektiği noktasında toplanmaktadır. 4.11.2000 tarihli ve 24220 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 gün ve 1999/1 E. ve 1999/33 K. sayılı kararı ile HUMK.'nun 87. maddesinin son cümlesindeki ""müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez"" hükmü iptal edilmiştir.

Bilindiği gibi artık davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak, müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırılabilir.

HUMK.'nun 83. maddesinde ıslah; taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen ya da kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır. O halde ıslah kısmen yada tamamen yapılabilir. Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren yapılan bütün usul işlemlerin yapılmamış sayılması HUMK.'nun 87. maddesi hükmü gereğidir ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt: IV sayfa: 3695 vd. )

Gerek öğreti gerekse yargısal kararlarda; tamamen ıslahta; yeni bir dava açılmış sayılmayacağı, ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu, bunun sonucu olarak, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılacağı öteden beri yerleşik görüştür ( Y.HGK. 30.01.2002 gün 2002/2-63 E. ve 23 K, Y.H.GK. 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. 572 K. sayılı ilamları ).

Burada; kısmi davada dava edilmeyen kısım ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının ne anlama geldiği üzerinde durulmasında yarar vardır.

Yargı kararları ve öğretide kısmi ıslahta dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir ( Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt: II sayfa: 1541 vd. ). Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir ( Y.HGK. 20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E. ve 151 K., 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. ve 572 K.sayılı ilamları ).

Faiz konusuna gelince; ödeme günü yasa ya da sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi, temerrüt tarihi ve faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Burada uyuşmazlık konusu; açılan davada fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi ve dolayısıyla faizin başlangıç tarihinin dava tarihi mi, yoksa ıslah tarihi mi olması gerektiğidir.

Kısmi davanın dava edilmeyen ve fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği az yukarıda açıklandığı üzere öğreti ve yargısal kararlarda benimsenmiştir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar bakımından davalıyı temerrüde düşürür.

Başlangıçta bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporuyla ortaya çıkan kesim için, başlangıçtaki tarihte borçlunun temerrüde düşürüldüğünden söz edilmesine yasal olanak yoktur.

HUMK.'nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün önce açılan kısmi davaya konu alacak kesimi ile ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yoluyla saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi, usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir. Kısmi ıslahta tam ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder ( Y.HGK. 3.7.2002 gün 2002/9-564 E. ve 572 K.sayılı ilamı ).

Burada ıslahın hangi tarihte yapılmış sayılacağının saptanması gereklidir. Yukarıda açıklandığı üzere davacı, hukuki nitelik itibariyle ek dava niteliğindeki istemini, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra aynı davada ileri sürebilmektedir. O halde ıslahın yapılma zamanının tespitinde genel kuraldan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

Yaygınlık kazanmış, yargısal görüş ve öğreti; harca tabi olmayan davalarda hakimin dava dilekçesini havale ettiği tarihte, harca tabi olan davalarda ise harcın ödendiği tarihte dava açılmış sayılır ( Prof. Dr. Baki Kuru a.g.e.cilt:II sayfa: 1640 ). Buna göre; yapılan kısmi ıslah, arttırılan kısma ilişkin harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır.

Bu anlatılanların ışığında somut olaya baktığımızda; Davacı işçi, işverene gönderdiği 22.5.2000 günlü ihbarname de, kıdem tazminatı ve alacakları toplam olarak 2.425.000.000.-TL. istemiş, dava dilekçesinde ise fazlaya dair haklarını saklı tutarak toplanı 520.000.000.-TL. istemiştir. Bu alacağın, 10 milyon TL.'lık Kıdem Tazminatı bölümüne iş akdinin fesih tarihinden, bakiyesine ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir.

Davacı ıslah dilekçesinde ise, faiz istemine yer vermemiştir. Mahkemenin dava dilekçesindeki kıdem tazminatı dışındaki kesim için dava tarihinden ıslah ile arttırılan kısım için ise ıslah dilekçesinin havale tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki kararını davacı vekili, tüm alacaklar bakımından dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerektiğini iddia ederek temyiz etmiştir.

Hemen belirtelim ki, ıslah isteminde davacı faiz talep etmediğinden kural olarak ıslah ile arttırılan bölüm için faize hükmedilmemesi gerekir. Ne var ki, aleyhe temyiz olmadığından artık bu husus nazara alınamaz. Öte yandan, davacı ilk temyiz dilekçesinde açıkça tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz talep etmiş olduğundan, artık ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki isteminden feragat ettiği kabul edilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ıslah ile arttırılan alacak kesimi için, davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak somut olayın özelliğine göre; ıslah dilekçesinin havale tarihi ile ıslah harcının yatırılma tarihi arasında 1,5 ay kadar süre bulunduğundan, harcın yatırıldığı tarihte ıslahın yapıldığı ve temerrüdün oluştuğu kabul edilerek 5.12.2001 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönünde hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

yarx