Mesajı Okuyun
Old 23-11-2009, 13:00   #3
E.Polat

 
Varsayılan

Aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu için her bir dava bağımsızdır ve görev yönünden ayrı ayrı değerlendirilir. İyi çalışmalar..

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No: 1990/4-320
Karar No: 1990/478
Tarih: 10.10.1990






DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.3.1988 gün ve 247-211 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.10.1988 gün va 5127-8536 sayılı kararı; ( ... Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 Sayılı Kanunla değişik 7. maddesinin son fıkrasına göre bir dava Asliye Mahkemesinde hükme bağlandıktan sonra davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi içinde olduğu ileri sürülerek üst mahkemede itirazda bulunulamaz. Yargıtay doğru olarak bu hükmün uygulanabilmesini Asliye Mahkemesinde görev itirazı yapılmamış olması şartına bağlamıştır. Böylece kamu düzenine ilişkin olmayan haller dışında aslında Sulh Mahkemesinin görevine giren bir dava, Asliye Mahkemesinde açılmış, orada karara bağlanmış ve davanın görüldüğü sırada Asliye Mahkemesinin görevine itiraz edilmemiş ise artık davanın Sulh Mahkemesinin görevine girdiğinden bahisle hükmün görev yönünden bozulması için temyiz yoluna gidilemez. Buna karşılık davanın Asliye Mahkemesinde görülmesi sırasında davalı, görev itirazında bulunmuş ve bu itiraz Asliye Mahkemesi tarafından reddedilmiş ise Yargıtay Asliye Mahkemesinin görevsiz olduğu kanısına varınca Asliye Mahkemesinin esas hakkındaki hükmünü görevsizlikten dolayı bozar. İnceleme konusu olan bu işte davalı Bakanlık duruşma sırasında görev itirazında bulunduğuna göre anılan fıkra hükmü uygulanamayacağından temyizen ileri sürülen görev itirazının gözetilmesi gerekir. Öte yandan yine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre müddeabih birden fazla ise miktarının mecmuu esas ittihaz olunur. Ancak bu hüküm bir kimsenin diğer bir kimseden çeşitli nedenlerden dolayı alacaklı olması halinde uygulanabilir. Böyle bir halde alacaklı bütün alacaklarını borçlusundan tek bir dava ile isteyebilir. Buna objektif dava birleşmesi denir ki bu durumda görevli mahkeme bütün isteklerin toplamı üzerinden belirlenir. Buna karşılık objektif dava birleşmesi caiz olmadığı halde, birden fazla dava bir dilekçe ile açılmış ise mahkeme bu davaları ayırmaya mecburdur. İhtiyari dava arkadaşlığında birlikte açılan davaların birbirinden bağımsız olduğundan görev her dava için ayrı ayrı belirlenir. İnceleme konusu olan bu işte Bakanlık ve sürücüsünden ayrı bir diğer işleten ile sürücüsünden ayrı bir tazminat istenildiğinden objektif dava birleşmesi değil ihtiyari dava arkadaşlığı vardır. O halde görev itirazında bulunan ve kendisinden tazminat olarak 250.000 lira istenilen davalı Bakanlık yönünden onun hakkındaki davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesine ait bulunduğundan söz edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken delillerin bir dosyada toplanmasında yarar bulunduğundan bahisle görev itirazının reddine karar verilmiş olması usule aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulun`ca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki, kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.