Mesajı Okuyun
Old 20-04-2008, 20:31   #6
av.pergamon

 
Varsayılan

Önceki mesajımda tapuya kayıtlı yer olarak düşünüp cevap vermiştim. Ancak aşağıdaki Yargıtay kararı ışığında önce; şatları mevcutsa ; mülkiyet hakkını tescil edecek bir dava açılması gerektiğini düşünüyorum. Selamlar
................................................

T.C.
YARGITAY
Ondördüncü Hukuk Dairesi
Esas No
: 2005/06052
Karar No
: 2005/07244
Tarih
: 14.07.2005


Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.05.2005 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:


YARGITAY KARARI
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu'nun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;


Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;


Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

İmar parselinin oluşturulması sırasında şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 ve 18/b-c maddeleri uyarınca düzenleme ortaklık payının kesilmesi zorunludur. Bu yasal düzenleme davacıyı da bağlayıcı niteliktedir. Bu nedenle davacıya tahsis edilen miktardan bölgede uygulanan düzenleme ortaklık payının tesbit edilerek bu miktarın düşülmesi sonucu kalan miktarın davacı adına tescili gerekirken bu yön üzerinde durulmadan davanın kabulü doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent gereğince hükmün davalı yararına (BOZULMASINA) , 14.07.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.