Mesajı Okuyun
Old 07-09-2009, 16:18   #4
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Alıntı:
Nasıl TBB'ye hakim yada savcı üye alımı yapılmıyor ya da meclis tarafından üye seçimi yapılmıyorsa bu kurulda kendi üyelerini seçmelidir.

Bence doğru olan bu.Kimse kimsenin işine karışmasın
demiş sevgili meslektaşım Av.Barış
Bugün Altaylı'nın yazısına istinaden kaleme aldığım yazının bir bölümünü alıntılıyorum buraya. Belki avukatların kurulda niçin yer alması gerektiği konusunda fikir verici olabilir diye düşünüyorum.
Saygılarımla
Alıntı:
Bütün bunları bir yana bırakıp ALTAYLI’nın 06.09.2009 tarihli “Yeni HSYK nasıl şekillenecek” başlıklı ve yazma nedenim olan yazısına geçiyorum.


Adalet Bakanı ile yaptığı görüşmeden sonra kaleme aldığı yazıda yeni HSYK’nun oluşumu ile ilgili “öneriyi beğendiğini” ve bu tasarının genel kabul gördüğünü yazmış ALTAYLI.


Bu yazıdan altı gün önce 01.09.2009 tarihli yazımda, benzer şeyler yazmış ve bu yeni oluşum biçimi ile HSYK’nun daha çağdaş, demokratik, hukuki ve bağımsız olabileceğini belirtmiştim. Bağımsız bir HSYK’nun yargıyı gerçeken bağımsız ve güçlü kılabileceğini, taşradaki hakim ve savcıların oluşumunda kendi katkılarının da bulunduğu kurulu benimseyeceklerini, içselleştireceklerini ve ona güveneceklerini yazmıştım. Adalet Bakanının ALTAYLI’ya ve diğer gazetecilere verdiği detay bilgilere bakınca böyle bir HSYK’nun kurulabilmesi ihtimalinin hala var olduğunu görüyorum.


Ancak;


ALTAYLI yazısının bir yerinde HSYK’da avukat üyelerin olması fikrine itiraz ederek “avukatların kurulda ne işi var” demiş. İşin doğrusu hukukçu dahi olmayan üst düzey yöneticilerin, vali’lerin , bürokratların yargı bağımsızlığının teminatı olması istenen/beklenen bir kurulda yer almalarına itiraz etmediği halde, yargı’ya meşruiyet katan savunma hakkının, olmazsa olmazı avukatların kurulda yer almasına karşı çıkmasının nedenini anlayamadığım gibi, bu itirazını ALTAYLI’nın analitik zekası ile de ilişkilendiremedim.


Oysa kendisinin de bildiği gibi yargılama faaliyetinin amacı suçluyu cezalandırmak değildir. Aslolan suçsuzu ayıklamaktır. Bu yüzden yargılama faaliyetini meşru kılan, savunma hakkının varlığıdır. Yargılamanın sonuçlarını hem toplum, hem birey vicdanında kabul edilebilir hatta katlanılır kılan şey, savunma hakkının varlığı ve dolayısı ile sonuçların adil olduğuna/olacağına duyulan inançtır.


Yine savunma, yargı denen bütünün asla hak ettiği kadar değer verilmeyen parçasıdır. Yargının bu ülkede topallamasının nedenlerinden biri olan kısa bacaktır.


Ancak bütün bunlara ve hak ettiği yerde olmamasına rağmen savunma ve avukatlar hala yargı yapıcılardır. Yargıyı oluşturanlardandır. Yargının siyasallaşmasından en çok etkilenecek olanlar da yine avukatlardır. HSYK’da avukatların yer alması bir çok açıdan hem doğru, hem gereklidir. Savunma daha değerli, daha eşit, daha güçlü kılınacak ve sonuçlar daha adil olacaktır.


Öte yandan,


Kurulda avukat bulunacaksa –ki bulunmalıdır- bunu neden Cumhurbaşkanının atadığını anlayabilmiş değilim. Türkiye Barolar Birliği’nin kurula üye seçecek birikimde olmadığı düşünülemeyeceğine göre, bu yöntemin Cumhurbaşkanı üzerinden sayısal kaygıları giderme yaklaşımı olarak değerlendirilmesi, öküz altında buzağı arama olarak telakki edilmeyecektir.


Ve Sayın ALTAYLI’nın buradaki duruşu da bildiğimiz, bildiğimiz için sevdiğimiz saydığımız Fatih ALTAYLI duruşu değildir.


Ona yakışan kurulda avukat üye veya üyeler bulunacak ise, bu seçimin Cumhurbaşkanı tarafından değil, Barolar Birliği tarafından yapılması gerektiğini altı çizili biçimde söylemektir diye düşünüyorum.


Her gün yüzbinlerce kişi tarafından okunan biri olan Sayın ALTAYLI’nın, Yargı Bağımsızlığının mihenk taşı durumundaki HSYK’nun oluşumuna dair, bireylerin doğru bilgilendirilmesini sağlamakla mükellef olduğuna inanıyorum.


Savunmasız bir yargı’nın içi boşalmış bir faaliyet olacağını hatırlatmayı da görev olarak algılıyorum.


Ve son söz;


Ne zaman adam oluruz?


HSYK’nın siyasallaşmasının, yargı bağımsızlığının tam ortasına atom bombası atmaktan farksız olduğunu anladığımız zaman…