Konu: Tehdit
Mesajı Okuyun
Old 27-12-2008, 16:44   #3
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

CEZA GENEL KURULU

E. 1992/2-355

K. 1993/39

T. 1.3.1993

• TEHDİT SUÇUNUN UNSURLARI VE OLUŞMASI

765/m.191

ÖZET : Bir eylemin suç teşkil etmesi için yasada belirlenen suç tipine uygun olması gerekir. Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vukubulacak bir kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzunınu bozmalı, onu endişeye düşürmelidir. Mağdur haksız yere zarar goreceğini düşünerek huzursuz olmalıdır. Failin sözleri mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa, sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.
DAVA VE KARAR : Tehdit, etkili eylem ve sövme suçlarından sanık Ünal Taş'ın TCY.nın 456/4, 482/3, 191/1, 55/3, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 246.666 lira, sanık Ahmet Güneş'in TCY.nın 456/4, 191/1, 482/3, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 375.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezatarının teciline ilişkin Hacıbektaş Sulh Ceza Mahkemesince verilen 9.7.1991 gün 232/96 sayılı hükmün sanıklar ve C. Savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 2. Ceza Dairesi 27.2.1992 gün 1659/2419 sayı ile:
Etkili eylem suçundan tayin olunan cezanın nevi ve miktarı itibariyle temyızi mümkün olmadığından bu suça yönelik temyiz isteğinın reddıne karar vermiş, hakaret ve tehdit suçlarına yönelik incelemede "Sanıklar Ahmet Güneş ve Ünal Taş'ın kavga sırasında tehevvüren sarfettikleri tehditamiz sözlerin muhatabı üzerinde ciddi bir korku ve endişe yaratmaktao uzak niteliği itibariyle atılı tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığı nazara alınmadan mahkûmiyetleri cihetine gidilmesi" isabetsizliğinden doğmuş,
Yerel Mahkeme 28.4.1992 gün 34/31 sayı ile:
"Taraflar arasında kavga yoktur. Sanıklar, mağduru dövmüşler, tehdit etmişlerdir. Pasif durumda olan magdurun bağırması, kavga yapıldığı anlamına gelmez, Gece önüne çıkıp tehdit edilmesi de cıddi bir korku ve endişe yaratır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmişlir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi C. Savcısı tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli 7.12.1992 tarihli tebliğnamesiyle Bir.inci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, etkili eylem suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazları Özel Dairece CMUY.nın 317. maddesi gereğince reddolunarak kesinleşmiş bulunduğündan bozmadan sonra bu suçtan kurulan hüküm hukuki nitelikten yoksun bulunduğu cihetle incelemenin temyiz dilekçesi kapsamına göre tehdit suçuyla sınırlı olarak yapılmasına; karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
Olay gecesi sanıklar ile, sanıkların gıyaplarında aleyhte konuşan ve kahvehanelerine müşteri gitmesine engel olan mağdur arasında münakaşa çıkmış, karşılıklı olarak birbirlerine vurmuş ve bağırmışlardır. Mağduru üç gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralayan sanıklar, bu kavga sırasında ona hakaret etmişler ve ayrıca "seni öldüreceğiz. köyde yaşatmayacağız" demişlerdir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; yukarıda açıklanan olayda sanıkların eylemlerinin "tehdit suçunu" oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
1 - Bir eylemin suç teşkil etmesi için yasada belırlenen suç tipine uygun olması gerekir. Tehdit ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vukubulacak bir kötülüğıjn gerçekleşecek gıbi gösterilmesidir. Tehdit, mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzurunu bozmalı onu endişeye düşürmelidir.
Mağdur, haksız yere zarar göreceğini düşünerek huzursuz olmalıdır. Failin sözleri, mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa sonuç almaya elverişlı, yeterli ve uygun değilse, tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.
2 - Öğretide tehdit fiilinin bilerek, isteyerek işlenmesi gerektiği kabul edilmiştir;
"Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatça kabul edilen prensip, tehdit fnlinin taammüden vukua ğelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren tehdit eden bir kimseyi bu madde hükmüne göre cezalandırmak doğru değildir" diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip etmiştir. Bu mütalaalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi hürriyet aleyhine bir cürüm telaki ediliyorsa, bu bır şahsı yapmak istedıği şeyi yapmaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir." ( Majno, Ceza Kanunu, c.2, sh.124 ve dv. )
"... Failin mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır. Bu takdirde ancak tehdidin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. ( A. Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, c.2, Sh.519 ).
"Şu hale göre failin cürmün icrasındaki cürüm kastı suçun manevi unsurunu teşkil etmekte ise de, vuku bulan tezahürler bu kastın vücudunda şüphe bırakmayacak derecede ve mahiyette olmalıdır. Bu itıbarla failin hareketindeki ciddiyet esasa müessir bir unsurdur. Fail tarafından düşünülüp taşınılarak icrasına niyet edildiği hususunda şüphe kalmaması lazımdır. Tezahür eden hallerin maksada nüfuzu mümkün halde bulunması şarttır. ( Nejat Öztürk, Türk Ceza Kanunu Şerhi ve Tatbikatı, c.1, sh.188 ).
"Mağduru haksız bir zarara uğratmak için tehdit hususunda şuurlu bir irade, tehdit suçunun manevi unsurunu teşkil eder. Failde hareketinin haksızlığı şuurunun mevcut olması zaruridir." ( Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, c.3, Sh.256 ).
Yargıtay 2. Ceza Dairesinm 17.8.1939 gün 10223/9531 sayılı, 26.12.1939 gün 13994/13731 sayılı kararlarında kavga sırasında hiddet saikasıyla sarfolunan sözlerde tehdit kastı bulunmadığı,belirtilmiştir. Ceza Genel Kurulunun 3.5.1943 gün 86/81 'sayılı kararında da, "gelir gelmez sarfedilen sözlerin" taammüden söylenmesi nedeniyle suçun oluştuğu belirtilmiştir. Tehdit konusundaki bazı Yargıtay kararlarında yer alan "taammüt" kavramı, adam öldürme suçunda olduğu gibi önceden tasarlama, belli bir süre geçtiği halde soğukkanlılıkla düşünüp fikrinden caymama anlamında kullanılmamıştır. Tehdit, bir kimseye ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının bildirilmesi olduğuna ve bireyin iç huzuru ihlal edildiğine göre, Mağdurda ciddi bir korku yaratmalıdır. Söylenen sözlerin ürkütücü, korkutucu, sonuç alıcı boyutta ve ağırlıkta olması gerekir. Tehdidin ciddi olması, korkutuculuğa götürür. Tehditin korkutucu olabilmesi için fiil; düşünülerek, sonuçları öngörülerek, istenerek işlenmiştir. Zarar tehlikesiyle korkutma kastı mevcut olmalıdır. Ortam ve mağdurun iradesini etkileme derecesi nazara alınmalı, bu nedenle eylemde sonuca eiverişlilik, uygunluk, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavga sırasında söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmemiştir. Çünkü kavga esnasında failin, bu yönleri ciddi olarak düşünüp bu sözleri sarfettiğini kabul olanaksızdır. Yapılması olanaksız olan; kızgınlıkla sarfedilen hezeyan niteliğindeki sözlerde tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Fevran söylenen sözlerde ciddilik bulunmadığından mağdur üzerinde korku meydana getirmeyecektir. Önceki kararlarda kavga sırasında söylenen sözlerde taammüt bulunmadığı belirtilirken "taammüt" kavramı yukarıda açıklanan anlamda kullanılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.2.1991 gün 368/36 sayılı kararında "Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Ani oluşan kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşuliar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında rastgele sarfedilen sözlerde bu nitelik bulunmamaktadır. Bu itibarla, sanığın basit bir tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim buraya gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır." denilmiştir. Ancak, Ceza Genel Kurulunun 25.3.1991 gün 66/92 sayılı kararında da açıklandığı üzere "ciddi ve yoğun çekişme nedeniyle araları açık ve kavgalı bulunan katılana karşı sanığın geçmiş ve süregelen olayların etkisinde kalarak suça konu sözleri sarfetmesi ve söylediği şekilde sonradan samanlığın yıkılması, olayında; tehdit suçunun yasal unsurları gerçekleşmiştir.
3 - Tehdit suçunun oluşması için özel kast aranmaz, Failde tehdit kastının bulunması fiilin bilerek ve isteyerek işlenmesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Tehdit kastı, fiilin ciddi olup olmaması ile belirlenir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, elverişlilik, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından sözedılemez. Bir babanın iyiliği için çocuğuna kızmasında; malına zarar vereni uzaklaştırmak için mal sahibinin ağzına geldiği şekilde sözler söylemesinde tehdit suçunun oluşmaması; öfkenin suç kastını kaldırması ve öfkeyle işlenen tehdidin suç olmayacağı nedeniyle değil, söylenen sözlerde ciddiyet bulunmaması sebebiyledir. Zira mağdur, haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamıştır. Söyleyende de böyle bir zarara uğratma düşüncesi nüve halinde bile mevcut değildir.
4 - Maddi olayda, taraflar karşılıklı birbirlerine bağırmışlar, aralarında kavga çıkmış, mağdur üç gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralanmıştır. Bu sırada söylenen "seni öldüreceğiz, köyde yaşatmayacağız" şeklindeki sözlerde yukanda açıklanan niteliklerin hiçbiri mevcut olmadığından tehdit suçu oluşmamıştır. Şıkayet dilekçesinde ve mağdurun duruşmada alınan beyanında tehdit suçundan hiç bahsetmemesi, tanık beyanlarının saptanmasından sonra beşinci oturumda, tehdit edildiğini de söylemesi mağdurun söylenen sözlerin ne olduğunu bile ciddiye almadığını, sözlerin değil korkutucu olmak, herhangi derecede etkileyici dahi oimadığını ve mağdurun söyleneni umursamadığını göstermektedir. Bu nedenle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki üye "Mahkemece gösterilen gerekçeye göre direnme hükmünün onanması" gerektiği düşüncesıyle,
Üç üye ise; "Sanıklar ile mağdurun fiziki ve ruhsal durumları, suçun işlendiği ortam ve söylenen sözlerin niteliğinin yerel mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden hükmün, değişik bu gerekçeyle bozulmasına karar verilmelidir" görüşüyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi ( BOZULMASINA ) oyçokluğuyla karar verildi