Mesajı Okuyun
Old 06-11-2019, 10:38   #19
Av.Gh

 
Varsayılan Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü Esas: 2018/ 679 Karar: 2018 / 744

İlgili Uyuşmazlık Mahkemesi kararı

OLAY: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Erzurum Özel Şifa Hastanesinde 02/12/2004-29/01/2016 tarihleri arasında iş sözleşmesi ile çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından nedensiz ve ihbarsız olarak sonlandırıldığını; müvekkiline kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ödenmediği gibi 2016 yılı Ocak ayı ücretinin ve kullanmadığı yıllık ücretli izin ücretinin de ödenmediğim; işverenin 667 sayılı KHK hükümleri uyarınca Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildiğim, bu sebeple alacaklarının tahsili için Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne başvurulduğunu, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ödeme yapmadığım ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 100,00-TL kıdem tazminatının iş sözleşmesinin feshi tarihi itibari ile işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile, 100,00- TL yıllık izin ücreti alacağının, 100 TL ihbar tazminatı alacağının, 3090,10-TL ücret alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesi istemiyle 22.12.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.



ERZURUM 1. İDARE MAHLEKEMESİ: 29.12.2016 gün ve E:2016/3270, K:2016/2092 sayı ile, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi hükmünden sözederek, davacının işçi statüsünde olması, talep edilen kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağının ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağının iş mevzuatından kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15'inci maddesinin 1-a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.



Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi: 24.3.2017 gün ve E:2017/299, K:2017/391 sayı ile, 2577 sayılı Yasa’nın 19. maddesinden sözederek, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararların kesin olması ve dava konusu uyuşmazlık miktarının bu sınırın altında kalması nedeniyle; davacının istinaf yolu başvurusunun incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davacının mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin incelenmeksizin reddine karar vermiş, bu karar üzerine davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuş, Danıştay 12. Dairesi 16.8.2017 gün ve E:2017/2052, K:2017/3594 sayı ile, aynı gerekçelerle temyiz isteminin incelenmeksizin reddine karar vermiştir.



Davacı vekili aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.



ERZURUM 2. İŞ MAHKEMESİ: 2.5.2018 gün ve E:2018/140, K:2018/265 sayı ile, 675 sayılı KHK’nın 16. maddesinde; 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verileceği, bu kararların duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verileceği ve davacılara re'sen tebliğ edileceği, tarafların yapacakları yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılacağı, ayrıca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceğinin belirtileceği, idari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabileceği, İdari yargının verdiği kararın kesin olduğu, uyuşmazlığın adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamayacağı hükmüne yer verildiği gerekçesiyle, davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.



Davacı idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararlan nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.



İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:



I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine OYBİRLİĞİ ile karar verildi.



II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ'nin davada idari yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:



Dava, Erzurum Özel Şifa Hastanesi'nde iş akdine dayalı olarak çalışmakta iken 29.01.2016 tarihinde iş akdi sonlandırılan davacının, anılan işyerinin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca davalı idareye devredilmesi sonrasında kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağının ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağının ödenmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddi üzerine, kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağına ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağına ilişkin olarak toplam 3.390,10-TL'nin faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.



17.8.2016 gün ve 29804 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" başlıklı 5. maddesinde;

(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık); her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamım belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.



(2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutan emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir.



(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.



(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.



(5) Borçların ödenmesinde; malvarlığının aynından doğan vergi borçlan, rehinli alacaklar, çalışanların sigorta primleri, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, enerji, iletişim ve su kullanım borçlan, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır.



(6) 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereğince kapatılan vakıflara ait olup mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eden taşınmazlar üzerinde bulunan eğitim tesisleri kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz, özel hukuk tüzel kişilerine ise bedeli karşılığında tahsis edilebilir.



(7) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar bu madde kapsamında istenilecek bilgi ve belgeleri onbeş gün içerisinde vermek zorundadır. Bu çerçevede talepte bulunulanlar özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar." hükmüne yer verilmiş;



29.10.2016 gün ve 29872 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin "Dava ve takip usulü" başlıklı 16. maddesinde;



"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.



(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.



(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.



(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz." hükmüne yer verilmiştir.



506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar...” denilmiş, aynı Yasarım “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılı Kanunun 3.maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kollan bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.



Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarım düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan “İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı, ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.



Diğer taraftan; 12.10.2017 gün ve 30221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun;



"İş mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 2. maddesinde,



“(1) İş mahkemeleri, Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir.



(2) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. İhtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmi Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.



(3) İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Kanundaki usul ve esaslara göre bakılır." denilmiş,



"Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 3/1. maddesinde;



"(1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır..." denilmiş,



"Görev" başlıklı 5. maddesinde;



"(1) İş mahkemeleri;



a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,



b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,



c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar" denilmiştir.



Aynı Kanun'un "Geçici Hükümleri" başlıklı Geçici 1. maddesinde;



"(1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.



(2) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.



(3) Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dahil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.



(4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 1999 yılından itibaren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu uyarınca Erzurum Özel Şifa Hastanesi'nde iş akdine dayalı olarak çalışmakta iken 29.01.2016 tarihinde iş akdi sonlandırılan davacının, anılan işyerinin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca davalı idareye devredilmesi sonrasında kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağının ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağının ödenmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü İzmir Bölge Müdürlüğünün 17.11.2016 gün ve 7197 sayılı "23 Temmuz 2016 tarih 29779 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesi; “Kapatılan vakıfların her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır”. “Kapatılan vakıf, Yüksek Öğretim Kurumlarının, sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazine’ye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır...” hükmüne amirdi.



17 Ağustos 2016 tarihli 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesinde ise;



Olağanüstü Hal Kapsamında Yürürlüğe konan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne veya Hazine’ye devredilen kurum ve kuruluşlar” sayılarak, bunlara ait taşınır/taşınmaz mal varlığı, alacak ve hakları ile borçlara ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.



670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre Bölge Müdürlüğümüz, “Türkiye Tabipler Vakfı” ve Vakfa ait olan iktisadi işletmelerden, “Türkiye Tabipler Vakfı Şifa Tıp Merkezi İktisadi İşletmesi” ve “Şifa Özel Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri San. Tic. AŞ.” den sorumlu olduğundan ilgililerin taleplerine, muhasebe kayıtlarının tetkikinde alacağın tespit edilmesi halinde, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin borçların ödenmesine ilişkin 5/2 maddesi doğrultusunda Bölge Müdürlüğümüzce değerlendirilebileceği cevabı verilmekteydi.



Ancak, 29 Ekim 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Dava ve Takip Usulü” başlıklı 16. maddesi gereği, talebinizin İdaremizce değerlendirilmesi mümkün olmayıp, söz konusu Madde doğrultusunda yasal haklarınızın kullanılması hususunda;



Bilgilerini rica ederim.” şeklindeki işlemi ile reddi üzerine, kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağıma ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağına ilişkin olarak toplam 3.390,10-TL'nin faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davayı açtığı anlaşılmıştır.



Yukarıda sözü edilen 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, 17.8.2016 tarihinden önce kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında açılmış olan davalarda verilen dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı üzerine, davacının belirli bir süre içerisinde idareye başvuracağı ve bu başvuru sonucu tesis edilen işlemin iptali için idari yargı yerinde dava açacağı açıkça belirtilmiş olmasına karşın, aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 17.8.2016 tarihinden sonra açılmış olan davalarda ise dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verileceği ve bu davanın özellikle idari yargı yerinde açılacağının belirtilmemiş olduğu açıktır.



Olayda, elimizde olan bu davanın da 17.8.2016 tarihinden sonra 22.12.2016 tarihinde açıldığı ve davacının işçi statüsünde olması, talep edilen kıdem ve ihbar tazminatı ile Ocak/2016 ücret alacağının ve 2015 yılı yıllık izin ücreti alacağının iş mevzuatından kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.



Açıklanan nedenlerle, Erzurum 2. İş Mahkemesince verilen 2.5.2018 gün ve E:2018/140, K:2018/265 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



Sonuç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzurum 2. İş Mahkemesince verilen 2.5.2018 gün ve E:2018/140, K:2018/265 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.11.2018 gününde Üyeler Mehmet AKSU, Birol SONER, Nurdane TOPUZ'un KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.