Mesajı Okuyun
Old 12-07-2006, 23:34   #3
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Konuya ilişkin yazdığım cevaba karşı sevgili Özlem Durucan bana bir uyarı maili gönderdi.

Alıntı:
elektrk kacağı ile ilgili yanıtınızı okudum ve bunu nasıl idare hukukuna dayandırdığınızı çözemedim.elektrik idaresi sahış arasında tamamen özel hukuka tabi bir abonelk sözleşmesi mevcuttur.bu nedenle özel hukuka dayalı olarak ve sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı, ödememesi gerektiği halde kendisinden fazladan tahsil edilen elektrk bedelinin geri alınması (istirdadı) davası açarak fazladan ödediğini geri alabileceğini düşünüyorum. elbette ispat hıukuku nun gereklerini yerine getrmek kaydı ile.

Bu ihtimal üzerinde durmuş fakat son olarak idare mahkemesine gidilmesi gerektiğini düşünmüştük. Fakat karar taraması yapmadan yani araştırmadan cevap yazdım.Kaçak elektrik kullanımı halinde tahakkuk edilen bedelin para cezası olmadığını düşündüğüme göre aşağıdaki karar doğrultusunda uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözülmesi gerekir.

ADLİ YARGININ GÖREVİ
T.C.DANIŞTAY
( 8.D. E: 1998/1941, K: 2000/4827, T: 20.06.2000 )
ÖZETİ : İçme suyu abonesi olan davacının konutunda kullandığı suyu kaçak olarak bir başkasına kullandırdığı gerekçesiyle suyun kesilmesine ilişkin uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği hk.
Temyiz İsteminde Bulunan : ... Belediye Başkanlığı
Vekili: Av..................
Karşı Taraf:.............................
İstemin Özeti : Davacının oturmakta olduğu konutun içme suyunun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada, davacının kendi konutunda 8384 abone numarası ile kullanmakta olduğu suyu, hortum takmak suretiyle apartmanın zemin katında bulunan kardeşine ait işyerine vermesi fiili Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine göre suyunun devamlı bir şekilde kesilmesini gerektirmediğinden, bu yöndeki işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden Malatya İdare Mahkemesinin 21.11.1997 gün ve 796 sayılı kararının, idarece yapılan tesbitler üzerine kaçak su kullanımım önlemek amacıyla 8384 No'lu abonenin suyunun kesildiği öne sürülerek 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi Ayten Küçük'ün Düşüncesi ; Abonman sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Yücel Irmak'ın Düşüncesi : Dava: ... merkez. ... ...Caddesi No: ... adresinde davacının oturduğu konutun suyunun belediye tarafından kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
idare mahkemesince; davacının oturduğu konuttan, hortum vasıtasıyla alt kattaki işyerine kaçak su verdiği anlaşılmış ise de, bu eylemin, şehir ve kasabalarda abonelere su satışım düzenleyen tüzük hükümlerine göre suyun kesilmesini gerektirmediği belirtilerek işlemin iptaline karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden. davacının oturduğu evin zemin katında bulunan kardeşine ait iş yerine kendi konutundan kaçak su verdiği, bu eyleminin birçok kez tutanakla tesbit edildiği, engel olunamaması üzerine apartmanın giriş vanasının kapatılarak, 8384 abone numarası ile konutunda kullandığı suyun kesildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, konutunda belediye ile yaptığı abonman sözleşmesi ile su kullanmaktadır. Belediyenin abonelere su vermesi bir kamu hizmeti niteliği taşımakta ise de, bu hizmeti sözleşme ile, karlılık ve verimlilik esaslarına ve özel hukuk ilkelerine göre yürütmektedir.
Abonman sözleşmesi, tip sözleşme niteliğinde olup, hizmetten yararlananların bu sözleşmeyi idare ile birlikte düzenlemeyip, katılmak suretiyle oluşturdukları görülmektedir.
Ancak, hizmetin tekel niteliği taşıması ve çok kişiye hizmet verilmesi gibi nedenlerle sözleşmenin bu şekilde yapılması, belediye ile davacı arasındaki ilişkinin özel hukuka bağlı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Davacının sözleşmeye aykırı olarak, kardeşine ait işyerine kaçak su vermesinden doğan uyuşmazlığın çözümü adliye mahkemelerine aittir.
Nitekim sözleşmeye aykırılık veya başka şekilde doğan alacaklar da, idarelerce 6183 sayılı Yasaya göre değil özel hukuk hükümlerine göre takip ve tahsil edilmektedir.
Sonuç olarak, davanın görev yönünden reddi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile, 2577 sayılı Yasanın 49/ l-a maddesi uyarınca kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü :
Uyuşmazlık, davacının 8384 abone numarası ile konutunda kullandığı içme suyunu kaçak olarak bir başkasına kullandırdığı gerekçesiyle suyunun kesilmesine ilişkin işlemden doğmuştur.
İdare mahkemesince, davacının hortum takmak suretiyle oturmakta olduğu apartmanın zemin katında kardeşine ait işyerine su vermesi fiilinin Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Elektrik, su ve doğal gaz gibi bedeli karşılığında dağıtılan kamu hizmetlerinden abonman sözleşmesi ile faydalanılır. Bu sözleşmeler belirli bir konuyu, şartlan, karşılıklı hakları ve borçları belirler. Sözleşmedeki şartların yerine getirilmemesi halinde idare de kendi yükümlülüklerinden (kamu hizmetinin ifasından) kaçınabilir, Hatta gerekirse sözleşmenin cezai şart hükümlerini uygulayabilir.
Bu sözleşmeler idare tarafından yazılı şekilde hizmetten faydalanmak isteyenlere sunulmakta ve onlar da sözleşmeyi kabul ve imza ederek akde katılmaktadırlar.
Özel hukuk ilişkisinden doğan bu sözleşmelerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların da, adli yargı yerinde çözümleneceği tartışmasızdır.

Bakılan davada, davacının abonman sözleşmesi, hükümlerine aykırı olarak kardeşine ait işyerine kaçak su kullandırmasından doğan uyuşmazlığın çözümü adli yargı yerine ait olmaktadır.
Diğer yandan, idare mahkemesi kararında sözü edilen 3611 sayılı Nafıa Vekaleti Teşkilatı ve Vazifelerine Dair Kanununun (1) ve (6) maddelerine dayanılarak 26.5.1943 tarih ve 19992 sayılı Kararname ile çıkarılan Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesinin, 3611 sayılı Kanununun yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 20.7.1972 gün ve 14251 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1609 sayılı Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile dayanağı kalmamış olduğundan, dava konusu uyuşmazlığın yürürlükte olmayan bu tüzük hükümleri yerine abonman sözleşmesi hükümlere göre çözümleneceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Malatya idare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine 20.6.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay kararına göre Özlemdurucanın da belirttiği gibi adli yargı yerinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekir.

"TETAŞ İLE İLETİM SİSTEMİNE DOĞRUDAN BAĞLI TÜKETİCİLER ARASINDAKİ ANLAŞMALARIN UYGULANMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

7) Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Tüketimine Yönelik Ortak Hükümler

e) Kaçak elektrik enerjisi kullandığı tespit olunan tüketici, kendisine tahakkuk ettirilen bedeli tebliğ tarihi dahil 5 (beş) iş günü içerisinde ödemekle yükümlüdür.

Tüketici ancak, söz konusu kaçak tahakkukuna ilişkin tebliğ edilen faturaya, kanıt ve belgeler ile birlikte, 5 (beş) iş günü içerisinde itiraz edebilir. Bu itiraz en geç l (bir) ay içerisinde sonuçlandırılır.

İtiraz sonuçlandırılıncaya kadar tüketicinin mağduriyetinin önlenmesi bakımından itiraza esas tahakkuk tutarı kadar kati ve süresiz banka teminat mektubu alınması kaydıyla elektrik enerjisi bağlanabilir.

Tüketicinin itirazı sonucunda haklı olmadığının tespit edilmesi durumunda, mevcut borcu gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Tüketicinin haklı olduğunun tespit edilmesi durumunda ise, yeniden hesaplanan borcu gecikme zammı alınmaksızın tahsil edilir."

Belirtilen prosedürün yerine getirilmemesi halinde ne olacağı ve işin esasın sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanacak ise bir ve on yıllık zamanaşım süreleri dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı incelenmelidir.

Sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması halinde zamanaşımı süresi zenginleşmenin haksız olduğunun öğrenilmesinden itibaren başlayacağı için 2002 yılından itibaren sürenin başlaması gerektiğini düşünüyorum. Hernekadar ceza davası daha sonra sonuçlanmış ise de kaçak elektrik kullanmadığı iddia edildiğine göre zamanaşımı süresi tebliğ tarihinden itibaren başlamalıdır.