Mesajı Okuyun
Old 15-01-2013, 14:21   #11
Av.MFD

 
Varsayılan İyi Çalışmalar..

T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/24528

K. 2008/8276

T. 29.5.2008

• İŞ KAZASI ( Maluliyetten Doğan Maddi ve Manevi Tazminatın Ödetilmesi İstemi - Gerçek Anlamda İbranameden Söz Edebilmek İçin Tazmin Edilecek Miktar İle Buna Karşılık Alınan Meblağ Arasında Açık Oransızlığın Bulunmaması Gerektiği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Maluliyetten Doğan - Gerçek Anlamda İbranameden Söz Edebilmek İçin Tazmin Edilecek Miktar İle Buna Karşılık Alınan Meblağ Arasında Açık Oransızlığın Bulunmaması Gerektiği )

• MANEVİ TAZMİNAT ( İş Kazası Sonucu Maluliyetten Doğan - Hukuka Aykırı Bir Eylem Yüzünden Çekilen Elem ve Üzüntüler O Tarihte Duyulan ve Duyulması Gereken Bir Hal Olduğundan Üzüntü ve Acıyı Zamana Yaymak Suretiyle Manevi Tazminatın Bölünmesinin Sözkonusu Olamayacağı/Bir Defada İstenilmesi Gerektiği )

• İBRANAME ( Gerçek Anlamda İbranameden Söz Edebilmek İçin Tazmin Edilecek Miktar İle Buna Karşılık Alınan Meblağ Arasında Açık Oransızlığın Bulunmaması Gerektiği - Oransızlığın Bulunduğu Durumlarda Anılan Belge İbraname Değil Ancak Makbuz Niteliğinde Olduğu )

506/m.19,27,31

ÖZET : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. İş kazası olduğu iddia edilen olayın iş kazası olup olmadığının tespiti ön sorundur. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Oransızlığın bulunduğu durumlarda anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir.

Yapılan ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden anlaşılması halinde, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir hal olduğundan, üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının arttırılması olanağı bulunmadığından bir defada istenilmesi gerekmektedir.

DAVA : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, davacı işçinin iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma geldiği iddiasına dayalı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.

Mahkemece yargılama devam ederken ölen davacının ibranameyle maddi ve manevi zararlarını aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden yargılama devam ederken ölen davacının davalıya ait işyerinde 04.12.2003 tarihinde pres makinesinde delinen demiri alırken sağ el orta parmağının ampute olduğu, iş kazası nedeniyle 4000,00 YTL maddi, 2000,00 YTL manevi tazminatı aldığına dair ibranameyi imzaladığı ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin 21.08.2007 tarihli raporuna göre de ibranamedeki imzanın davacının eli ürünü olduğu, muhasebeci bilirkişinin 21.10.2005 tarihli raporunda da işyeri yevmiye defteri ile defteri kebirde ölen davacı işçiye 6000,00 YTL tazminat ödendiğine dair kayıt bulunduğu ve bu defterlerin yasaya uygun tutulduğunu bildirdiği görülmüştür.

506 sayılı Yasa'nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını en geç iki gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurumca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesiyle kesin hale geleceği bildirilmiştir.

Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda ( tazminat davaları ) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 506 sayılı Yasa'nın 19. maddesinde geçici iş göremezlik hali sonunda Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 31. maddesinde Kurumun, sigortalıya bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tespit ederek ilgililere yazı ile bildireceği, ilgililerin bağlanan geliri bildiren yazıyı aldıktan sonra bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurum kararına itirazda bulunabilecekleri, itirazın reddi hakkındaki mahkeme kararının kesinleşmesiyle Kurum kararının kesinleşmiş olacağı, 109. maddesinde de sigortalıların iş görmezlik hallerinin tespitinde, Kurum Sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar da belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı bildirilmiştir.

Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilip bildirilmediği anlaşılamamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için özellikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur.

Yapılacak iş öncelikle SGK'dan iş kazası ile ilgili bir tahkikat yapılıp yapılmadığını sormak, yapılmamış ise ölen sigortalının mirasçılarına iş kazasını SGK'ya ihbarda bulunmak giderek olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde SGK'yı ve hak alanını ilgilendirdiği için işvereni hasım göstermek suretiyle tespit davası açmak için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici mesele yaparak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Oysa, mahkemece açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır.

Davaya konu olan olayın iş kazası olduğu Sosyal Güvenlik Kurumunca kabul edilip maluliyet oranı tespit edilmiş ise; birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih gözönünde tutularak işçinin gerçek maddi zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, mahkeme yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Bu durumda maddi tazminat istemi yönünden yapılacak iş; olayın iş kazası olduğu olgusunun ve sürekli iş göremezlik oranının yukarda açıklanan şekilde kesin olarak belirlenmesinden sonra kusur incelemesi yaptırılarak kusurun aidiyet ve oranını belirlemek, maddi tazminat miktarına ilişkin ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı bilirkişiye hesaplattırmak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise kazalının maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.

Manevi tazminat istemine gelince, davalı tarafından yapılan ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden anlaşılmasına göre, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir hal olduğundan üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından ve bir defa da istenilmesi gerektiğinden kazalı manevi zararını aldığından manevi tazminat isteminin şimdiki gibi reddine karar vermektir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı K. mirasçılarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

-kazancı

---------------------------------------------------------------

T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/4200

K. 2011/4267

T. 3.5.2011

• İŞ GÖREMEZLİĞE UĞRAYAN SİGORTALININ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (İş Kazası Neticesinde - Hüzün ve Üzüntü Nedenile Çekilen Acının Zamana Yayılamayacağı/Bir Kısmının Davaya Konu Yapılıp Kalanın Saklı Tutulmasının Olanaklı Olamayacağı)

• MANEVİ TAZMİNATIN BÖLÜNEMEMESİ (İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası - Hüzün ve Üzüntü Nedenile Çekilen Acının Zamana Yayılmasının Mümkün Olmadığı/Bir Kısmının Davaya Konu Yapılıp Kalanın Saklı Tutulmasının Olanaklı Olamayacağı)

• İBRANAME (Davacının Manevi Zararına Karşılık Yapılan Ödemeyi Kabul Ederek İbraname Verdiği - Manevi Tazminat Talebinin Reddi Gereği/Manevi Tazminatın Zamana Bölünemeyeceği/Yerel Mahkemece Manevi Tazminata Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu)

• İBRANAME İLE ALINAN BEDEL (Mahkemce Maddi Tazminata İlişkin Olduğu Kabul Edildiği Halde Maddi Tazminatın Belirlenmesi Sırasında Dikkate Alınmamasının da Hatalı Sayılacağı - Ayrıca Avukatlık Vekalet Ücretinin Tayininin de Hatalı Olduğu)

• YARGILAMA GİDERLERİ (Yerel Mahkemece Avukatlık Vekalet Ücretinin Tayininin Hatalı Olduğu - Avukatlık Ücretinin Fazla Hesaplandığı)

818/m.41,46,47

ÖZET : Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının davaya konu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Davacının manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek manevi tazminat talebinin reddi yerine, manevi tazminatın zamana bölünmeyeceği göz ardı edilerek ve özellikle yapılan ödemenin maddi tazminata ilişkin bulunduğunun kabulüyle yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi hatalıdır. Kabul ve uygulamaya göre de ibraname ile alınan bedelin maddi tazminata ilişkin olduğu kabul edildiği halde, maddi tazminatın belirlenmesi sırasında dikkate alınmaması da isabetsizdir. Mahkemece taraflar yararına hüküm altına alınacak avukatlık ücretinin tayininde de yanılgıya düşüldüğü görülmektedir.

DAVA : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle. 170.274.12TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükümün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili ile karşı taraf vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hakimi B. Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

KARAR : Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükümün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

Dava 16.11.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 78 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar davacı ile davalı tarafça süresinde temyiz edilmiştir.

11.1.2007 tarihinde düzenlenen ibranameye göre, davacının 16.11.2006 tarihindeki iş kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminatlarına karşılık 15.000,00-TL alarak davalı işvereni ibra ettiği, ibranamenin tanıklar ve sendika temsilcileri huzurunda davacı tarafından imzalandığı uyuşmazlık konusu değildir.

Uyuşmazlık davalı işverenin yaptığı ödemenin ne kadarının maddi tazminata, ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğu, davacı avukatının düzenlediği belgenin ibraname olarak kabulünün mümkün olup olmadığı, anılan belgenin ibraname değil kısmi ödemeyi içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde maddi tazminattan indirimin nasıl yapılması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.

Davacı taraf yapılan ödemenin maddi tazminata ilişkin olduğunu, manevi tazminatla ilgili ödeme bulunmadığını, davalı işveren ise ibranamenin manevi tazminata karşılık olduğunu ileri sürmüştür. İbranamede açıkça iş kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminatlara karşılık ödemenin kabul edildiğinin yazılı bulunmasına, tarafların yapılan ödemenin maddi ve manevi tazminatlara bölüştürülmesi konusunda anlaşamamış bulunmalarına ve ödemenin dağılımı konusunda başkaca bir delil de ileri sürülmemesine göre, yapılan ödememin müsavi olduğunun kabulü gerekirse de, davalı tarafça ödemenin manevi tazminata karşılık olduğunun beyan edilmesi karşısında 15.000,00-TL'lık ödeminin manevi tazminat karşılığı olduğu kabul edilmek gerekir.

Öte yandan, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının davaya konu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K'nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 Sayılı kararı da bu doğrultudadır. Hal böyle olunca davacının manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek manevi tazminat talebinin reddi yerine, manevi tazminatın bölünmeyeceği göz ardı edilerek ve özellikle yapılan ödemenin maddi tazminata ilişkin bulunduğunun kabulüyle yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Kabul ve uygulamaya göre de ibraname ile alınan 15.000,00-TL'nin maddi tazminata ilişkin olduğu kabul edildiği halde, maddi tazminatın belirlenmesi sırasında dikkate alınmaması da isabetsizdir.

Mahkemece taraflar yararına hüküm altına alınacak avukatlık ücretinin tayininde de yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Gerçekten maddi tazminat isteminin kısmen reddi katsayı değişiklikleri sonucu sigorta tahsisleri peşin sermaye değerindeki artışlardan ve mahkemece uygulanan takdiri indirimden kaynaklandığı hallerde davacının dava açarken bu hususu bilebilmesi mümkün bulunmadığından, maddi tazminatın kısmen reddi sebebiyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmeyeceği Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri gereğidir. Hal böyle olunca maddi tazminat isteminin kısmen reddi sebebiyle davalı yararına avukatlık ücreti takdirinin isabetsiz olduğu açıktır. Öte yandan kabul edilen miktar üzerinden davacı lehine avukatlık ücretinin tarife hükümlerine aykırı biçimdedir.Tarifenin 10/2 maddesi de gözardı edilmek suretiyle reddolunan miktar üzerinden davalı yararına avukatlık ücretinin fazla hesaplanması da hatalı olmuştur.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, tarafların bu yönleri temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde taraflara iadesine, davacı ile davalı yararına takdir edilen 825.00 TL. duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, 03.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

--kazancı