Mesajı Okuyun
Old 13-09-2019, 18:41   #8
Avukat75

 
Varsayılan

Hükmün gerekçe kısmında davalılar arasında 4857 İş K. md. 2. gereğince asıl işveren-alt işveren ilişkisinin mevcut olduğunun kabul edildiği belirtiliyor. Muvazaa iddiası veya kabulü de yok. Yani mahkeme, kendisi de, davalılar arasındaki ilişkinin ihtiyari dava arkadaşlığı olduğunu zımnen kabul ediyor.

Sayın Ufuk Bozoğlu, süresinde istinaf eden davalının istinaf dilekçesi diğer davalıya tebliğ edilmemiş. Ancak süreyi kaçıran davalı, “katılma yolu ile istinaf” talepli bir dilekçe vermiş. Dilekçe bize tebliğ edildi. Dilekçede, hangi tarafın istinafına katıldığını da belirtmemiş. Ama bizim istinaf başvurumuz yok zaten.

Bu istinaf dilekçesine cevap verir, hem de mahkemeden bu davalı için kesinleşme talep ederim diye düşünüyordum. Ancak mahkeme, bana tebliğden itibaren iki hafta dolmadan, her iki davalının istinaf talebi yönünden de, dosyayı istinaf mahkemesine göndermiş! İstinafların her ikisi de tehir-i icra talepli ve icranın geri bırakılması kararı getirmek üzere icradan mehil alınmış.

HMK md. 346/1 “İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir…” şeklinde. Bu durumda yerel mahkemenin istinaf dilekçesinin reddine karar vermesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Bu aşamada, HMK md. 346/1 gereği söz konusu istinaf dilekçesinin reddi kararı verilmesini yerel mahkemeden isteyemem sanırım. Çünkü başvuruyu süresinde kabul etmiş ki, istinaf mahkemesine göndermiş! Maddede yerel mahkemece karar verileceği belirtildiği için, bu talebi istinaf mahkemesine de yöneltemem. Sanırım sadece, istinaf mahkemesinden, bu davalı için icranın geri bırakılması kararı verilmemesini talep edebilirim.

Son olarak, sayın Ufuk Bozoğlu’nun “Aksi halde yasada açık bir sınırlama olmalıydı.” görüşüne katılamıyorum. Çünkü, yasada söz konusu hakkın varlığına ilişkin de açık bir düzenleme bulunmamakta. Zaten itirazımızın dayanağı da bu.

Cevaplar için teşekkürler. Saygılar