Mesajı Okuyun
Old 04-05-2010, 20:47   #14
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Hasan Uğur
Mimarın ücreti ile ilgili yazılanlara katılıyorum. Proje kullanılmadığı sürece ücret isteyemeyecektir.
Sözleşmenin feshi durumunda müspet değil, menfi zarar istenebilir. Yargıtay'ın da kökleşmiş görüşü bu doğrultudadır.
İşe başlanmadığına göre fesih için özel hüküm olan BK. m.358 i iyi incelemek gerekir. Bu konu ile ilgili sitede bir makale de var.
Saygılar.

Akdin feshi BK.106'ya dayalı ise Müspet zarar, BK.108'e dayanıyorsa (rücu=dönme) menfi zarar istenebilir. Genel kural budur. Eser sözleşmelerinde ise BK.357 vd. uygulanmaktadır. Saygılar.



Alıntı:
T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/3723

K. 1997/5352

T. 12.12.1997

• TAZMİNAT DAVASI ( Sözleşmenin Haksız Feshedilmesi Nedeniyle Uğranılan Zarar )

• YÜKLENİCİNİN SÖZLEŞMENİN HAKSIZ FESHİ NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Arsa Sahibinin Kusurlu Olması Nedeniyle Yüklenicinin Müspet Zararının Tazmini )

• ARSA SAHİBİNİN KUSURLU OLMASI ( Yüklenicinin Müspet Zararını Ayn Olarak Değil Para Olarak Ödemek Zorunda Olmaları )

• MÜSPET ZARAR ( Arsa Sahibinin Zararı Ayn Olarak Değil Para Olarak Ödemek Zorunda Olmaları )

818/m.369,325

ÖZET : Sözleşmenin feshinde davalı arsa sahibi ( kooperatif ) kusurludur. Geriye etkili fesihte haksız olan davalı arsa sahibi kooperatif; yüklenicinin müsbet zararını, ayn olarak değil, para olarak ödemek zorundadır. Herne kadar, arsaların tescili suretiyle zararın tazmini talep edilmişse de "çoğun içinde az da bulunur" kuralı uyarınca bu talebin, bedel olarak, parayı da içerdiğini ve dolayısıyla dava ekonomisi yönünden, davaya, parasal zararın tazmini olarak bakmak gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı müdahil Nurullah .. vekili ile davalı-karşı davacı vekili taraflarınca temyiz edilmiş davalı-karşı davacı vekili duruşma istemiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-karşı davalı ve vekili avukat Muammer ... ile müdahiller Dündar .. ve davalı karşı davacı vekilleri avukat ... ve avukat Kenan Coşar geldiler. Müdahil Nurullah ... vekili ile müdahil Mehmet .. gelmediler. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı yüklenici vekili; davalı arsa sahibinin sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle 29.6.1988 tarihli "Düzenleme Arsa Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi" uyarınca müvekkiline kalması gereken 597 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6 nolu, 595 ada 1, 2 nolu, 592, 593, 594 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 nolu parsellerin BK.nun 369. maddesi uyarınca müvekkili adına tapuya tesciline, davalıya isabet eden parsellere de alacağı ödenmediği için elatmanın önlenmesine ve 16.4.1990 tarihli ek sözleşme uyarınca yaptıkları ek ve değişik inşaatlar için ödenmeyen 338.594.600 Tl. alacaklarının ayrıca tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı arsa sahibi ( kooperatif ) vekili ise; teslim süresi geçmesine rağmen tamamlanmayan ve yarım bırakılan inşaattaki eksik ve hatalı işlerin başka kişilere yaptırıldığını savunarak, davanın reddini istemiş ve açtığı karşı dava ile de -fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak- fazla ödenen 5 milyon lira bedel ile 5 milyon lira gecikme cezasının tahsilini talep etmiştir.

Nurullah .., Mehmet .. ve Salih .. isimli kişiler de, satış vaadi sözleşmeleriyle, yükleniciden aldıkları villaların adlarına tescilini müdahale yoluyla istemişlerdir. Mahkemece; davanın kabulü ile anılan parsellerin davacı adına tapuya tesciline, diğer parsellere vaki elatmanın önlenmesine, 338.594.600 Tl.nın reeskont faiziyle tahsiline ve karşı dava ile müdahillerin davalarının da reddine hükmetmiştir.

Kararı, davalı arsa sahibi ( kooperatif ) vekili ile asli müdahillerden Nurullah .... vekili temyiz etmişlerdir.

Dava, istısna ( eser ) sözleşmesinden kaynaklanan tescil ve alacak istemlerine ilişkindir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, müdahil Nurullah ... vekilinin tüm ve davalı ( karşı davacı ) arsa sahibi ( kooperatif ) vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-29.6.1988 tarihli "Düzenleme Arsa Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi"inde, 20 adet ikiz nizamda 40 dubleks daire inşaatının 30.5.1990 tarihine kadar anahtar teslimi yapılması karşılığında, dava dilekçesinde numaraları gösterilen parsel tapularının, inşaatların tamamlanmasından sonra bir ay içerisinde yükleniciye verileceği ve ayrıca 400 milyon lira bedelin de bir takvim içerisinde yine yükleniciye ödeneceği kararlaştırılmıştır.

Davalı arsa sahibi ( kooperatif ) 10.6.1991 tarihli ihtarında kusur izafe etmek suretiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Davacı yüklenici de, BK.nun 369. maddesine göre sözleşmenin feshedildiğini kabul ederek, zararının, arsaların adına tescili suretiyle karşılanmasını istemiştir.

Taraflar, sözleşmenin feshedilmiş olduğu konusunda mutabıktır. Dosya içeriğine, bilirkişi raporuna ve mahkemenin doğru tecelli eden kanaatine göre, sözleşmenin feshinde davalı arsa sahibi ( kooperatif ) kusurludur.

Somut olayda, öncelikle halledilmesi gereken husus, bu feshin ileriye mi, yoksa geriye mi etkili sonuç doğuracağıdır. Davalı arsa sahibi ( kooperatif )nin 1991/12 D.İ. sayılı dosya ile yaptırdığı delil tesbitinde inşaat oranının % 67 olduğu saptanmıştır. Mahkemece, yine mahallinde 30.11.1992 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan 20.1.1993 günlü bilirkişi raporunda da bu oran % 68.67 olarak tesbit edilmiştir.

Bu iki rapor, inşaatın oranı yönünden birbirini teyit etmektedir. Bu nedenle, Ankara'da dosya ve video kasetleri üzerinde yapılan inceleme sonucu bulunan % 83 inşaat oranı, inşaatların davalı kooperatif tarafından başka yükleniciye yaptırılması da gözönünde bulundurulduğunda, Dairemizce kabul görmemiştir.

Sözleşmeye göre, yüklenici, inşaatları tamamladığı takdirde, anılan parsellerin tapusuna hak kazanacaktır. Oysa, sözleşmenin fesh edildiği tarih itibariyle inşaatı tamamlama oranı % 67 veya % 68.67'dir. Kaldı ki, bu oran % 83 dahi olsa, feshin ileriye etkili ( ex nunc ) sonuç doğurmasına engeldir. Gerçi, bu konuda, kıstas olarak belli bir oranı kabul etmek doğru değilse de, Dairemiz ve Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu -olayın özelliğine göre- % 90'ın üzerindeki bir oranın, ileriye etkili sonuç doğuracağını kabul etmektedir.

Bu durumda, fesih geriye etkili ( ex tunc ) sonuç doğuracaktır.

Geriye etkili fesihte de haksız olan davalı arsa sahibi kooperatif; yüklenicinin müsbet zararını, ayn olarak değil, para olarak ödemek zorundadır. Herne kadar, arsaların tescili suretiyle zararın tazmini talep edilmişse de "çoğun içinde az da bulunur" kuralı uyarınca bu talebin, bedel olarak, parayı da içerdiğini ve dolayısıyla dava ekonomisi yönünden, davaya, parasal zararın tazmini olarak bakmak gerektiği kabul edilmiştir.

Müsbet zarar ( positive interesse ), sözleşmenin eksiksiz ve ayıpsız yerine getirilmesi halinde, alacaklının mal varlığının erişeceği durum ile eylemli durum arasındaki fark olarak tarif edilebilir ve hiç kuşkusuz yüklenicinin kar mahrumiyetini de içerir ( HGK. 17.1.1990 13/392-1 ). Bu zararın miktarı da, BK.nun 325. maddesindeki "kesinti yöntemi" ile hesaplanır. Davacı zararının bu şekilde hesaplanmaması doğru olmamıştır.

Öte yandan yapılan kısım oranında tescil yerine, sözleşme tam yerine getirilmiş gibi tüm tapunun tesciline karar verilmesi de kabul şekli bakımından doğru bulunmamıştır.

Ayrıca, ayni hak karşısında şahsi hakka üstünlük tanınarak, sözleşme uyarınca kendisine kalması gereken yerler üzerinde zaten mülkiyet hakkı bulunan davalının bu yerlerdeki elatmasının önlenmesine karar verilmesi, yine bir başka bozma nedenidir.

Bu durumda, mahkemece yapılması gereken husus; davacı yüklenicinin, 29.6.1988 tarihli sözleşme uyarınca edimini eksiksiz ve ayıpsız olarak yerine getirmesi halinde, dava tarihi itibariyle serbest piyasa rayicine göre malvarlığında meydana gelecek artış miktarının uzman bilirkişiye hesaplattırılarak, bulunacak bu miktardan, eksik kalan ve yapılmayan yapılar için malzeme ve işçilikten tasarruf ettiği giderler ile bu süre zarfında boş kalması sonucu başka bir iş bularak elde ettiği veya elde etmekten kasden kaçındığı bir kar varsa, kanıtlanacak bu kar miktarı düşülmek suretiyle bakiye miktara hükmetmek ve elatmanın önlenmesi isteminin de reddine karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, belirtilen ilke ve esaslar gözden uzak tutularak, sözleşme feshedilmemiş ve yüklenici tüm inşaatları eksiksiz ve ayıpsız tamamlamış gibi, arsa tapularının tamamının -bedel olarak- yüklenici adına tapuya tesciline ve de mülkiyet hakkı sahibinin elatmasının önlenmesine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2. ) bendde açıklanan nedenlerle davalı ( karşı davacı ) kaooperatif yararına BOZULMASINA , davalı ( karşı davacı ) kooperatifin sair temyiz itirazları ile müdahil Nurullah ...... tüm temyiz itirazlarının ( 1. ) bend uyarına reddine, 250.000 Tl. duruşma vekillik ücretinin duruşmada vekille temsil edilen davalı yararına verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacı'ya iadesine, 12.12.1997 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

-M U H A L E F E T Ş E R H İ -

İnşaat sözleşmelerinde müteahhidin kendi kusuruyla işi zamanında bitirmeyerek temerrüde düşmesi nedeni ile sözleşmenin iş sahibi tarafından bozulması halinde, uyuşmazlığın kural olarak BK.nun 106 ve 108. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümleneceği tabiidir.

Nevar ki, böyle bir çözümün çoğu olaylarda adaleti yerine getirmediği tarafların ya da üçüncü kişilerin haklarını etkilediği de bir vakıadır. Bu nedenle de YBGK.nun 25.1.1984 gün ve 3-1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında kusurlu müteaahhidin akdinin feshi halinde bile olayın özelliği ve hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda feshin ileriye etkili sonuç doğuracağı kabul edilmiştir. Olayımızda gerek mahkeme ve gerekse dairece iş sahibinin kusuruyla akdin bozuldğu ve ( yüklenici ) davacının kusurunun bulunmadığı kabul edilmiştir. Öyle olunca davacı yüklenicinin yaptığı işin oranınca sözleşmede kısmen bedel olarak gösterilen arsa tapularının bir kısmını alması gerekir. Zira akdin feshiyle birlikte davacı yaptığı işin bedelini almaya hak kazanmıştır. Bu bedel ise sözleşmelerinde kısmen tapu olarak gösterilmiştir. İşin yapılmayan bölümü içinse mahrum kalınan karın hesaplanması gerekecektir.

Yapılan iş oranında davacı yüklenici tapu alabilir mi? Dairenin çoğunluk görüşüyle muhalefet görüşü arasındaki görüş ayrılığı bu noktada çıkmıştır.

Kanımızca işin özelliği, hakkaniyetin gereği 3/1 sayılı YBGK.nca kusurlu yükleniciye tanınan ileriye etkili fesih hakkının bu olayda kusursuz bulunan davacı yükleniciye tanınmamasının bir anlamı yoktur. Esasen olayda davalıya inşaat yapılan bina arsaları ile davacıya verilecek arsalar birbirinden farklı olup, bu arsalar üzerine kısmen inşaat yapılmış ve üçüncü kişilere de satılmıştır. İleriye etkili feshin kabulü üçüncü kişilerin haklarını da telafi edecektir. Bu nedenle dava konusu olayda davacıya yaptığı işin oranınca arsa tapuları verilmelidir. Hemen belirtelim ki, davacı tüm işi yapmadığından tapuların tamamının iptaline dair mahkeme kararı da yerinde değildir.

Öte yandan, aksi kabul edilse bile davacının yaptığı işin bedeli nedeniyle inşaatta hapis hakkı mevcut olduğundan bu konuda davacının hakkını temin edecek biçimde karar verilmesi de gereklidir.

Bütün bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadığımızdan karara muhalifiz.