Mesajı Okuyun
Old 27-10-2011, 12:20   #2
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan Bir Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/14550
Karar: 2007/9038
Karar Tarihi: 14.06.2007
...
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin köklü bir şirket olduğunu, taraflar arasında kredi sözleşmesi bulunduğunu, davalı bankanın hiçbir haklı nedene dayanamadan taahhüt bedellerini ödemediğini, kredi hesaplarını kat ederek haksız icra takibi yaptığını, açılan menfi tespit davasının müvekkilinin lehine sonuçlandığını, ancak davalının bu eylemiyle müvekkilinin ticari itibarının sarsıldığını, iş bağlantılarının iptal edildiğini, kredilerin şirket özvarlığı ile tasfiye edilmek zorunda kalındığını ileri sürerek, şimdilik 10'ar milyar TL maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, döviz kredisi kullanan davacının ihracat teşvik belgesi kapsamındaki işlerini, zamanında teslim etmediğini, bu nedenle Merkez Bankası'nca yaptırım uygulandığını, icra takibinde davacı borçlunun bir kısım alacağı kabul ettiğini, riskli kredi müşterisi olduğundan işlemlerin bankacılık uygulamalarına uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın maddi tazminat yönünden kabulüne ilişkin verilen karar tarafların temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan kanıtlara ve bilirkişiler kurulu raporuna dayanılarak, davalı bankanın süresinde kapatılmayan ihracatı teşvik belgesi kapsamındaki döviz ve prefinansman kredisinden dolayı resen Merkez Bankası'na ödediği ve daha sonra idari yargı ilamıyla geri aldığı KKDF ve cezai kesintilerden dolayı davalıya icra takibi yapmasının sorumluluk doğurmayacağı, ancak, kredi borcu için teminat varken icra takibine girişilmesinin davacının itibarını zedelediği, Dünya Bankası ile yapılan sözleşmeden doğan hak edişlere haciz veya temlik konularak sözleşmenin feshine neden olunduğu, verilen teminat ve kefaletlerle borcun kapatıldığı o dönemde davacının bünyesi ve mali yapısının davalının hacizler ve icra takiplerinden olumsuz etkilendiği, davacı şirketin iyi ve profesyonelce yönetilmesine karşın davalı bankaca ileri sürülen ödenmemiş SSK takibi, kaldırılan senet protestoları ve karşılıksız çeklere rağmen tüm ihaleleri alabilen davacının kredi sözleşmelerinin tek yanlı feshi ve kredi hesaplarının kat'ı ve 89/1 haciz ihbarnamelerinden sonra ihale olamamasının tek nedeninin davalı bankanın bankacılık teamüllerine uygun olmayan yaptırımları olduğu, davacının uğradığı zarardan davalının sorumlu bulunduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.

Kararı taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraflar vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Ancak, Dairemizin 16.11.2000 ve 03.07.2003 tarihli bozma ilamlarında belirtildiği üzere, davalı bankanın kredi sözleşmelerini tek yanlı feshi ve hesabı kafinin ardından yaptığı iş ve işlemlerin hakları kötüye kullanılması ve bankacılık teamüllerine aykırılığının ve bundan kaynaklanan zararın varlığının saptanması halinde davacının üstlendiği taahhüt işlerinin İTB'lerin iptali, kredilerin kesilmesi nedeniyle aksaması veya bir kısmının ihale makamlarınca iptalinden dolayı ortaya çıkan somut zarar kalemlerinin ve miktarının belirlenerek davalının sorumluluk kapsamının tayini yoluna gidilmeden önceki iki kararın dayandırıldığı bilirkişi raporlarında olduğu gibi 1991-1996 yılları arasındaki dönemin dava tarihine kadar olan bilanço zararının davalı bankanın haksız eyleminden doğduğuna dair soyut ve zarar verilerinin irdelenmesini içermeyen 30.06.2005 havale tarihli bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesi doğru bulunmamış, karara bu yön bakımından davalı yararına bozulması gerekmiştir.

3- Mahkemece davalı bankanın kredi sözleşmelerini tek yanlı feshi ve hesapları kat ettikten sonra giriştiği haksız takipler ve gönderdiği İİK'ın 89/1 maddesine dayalı haciz ihbarnameleriyle davacının devam eden taahhüt işlerinin feshedilmesine ve yeni ihale alamamasına neden olunduğu kabul ve tespit edildiğine göre, Borçlar Kanunu'nun 98/2. maddesi hükmü yollaması ile aynı Kanunun 49. maddesi uyarınca davalının sözleşmeye aykırı takiplerini ve işlemlerinin sektördeki şöhret ve saygınlığını dava tarihinde yürürlükte bulunan önceki Medeni Kanun'un 24. maddesi anlamında zedeleyici nitelikte haksız eylem olarak tezahür etmesi karşısında uygun ve ılımlı bir miktar manevi tazminat takdiri gerektiği düşünülmeden manevi tazminat isteyebilmenin yasal koşullarının gerçekleşmediğine dair soyut gerekçeyle bu talep kaleminin reddi doğru görülmemiş, kararın bu yön bakımından davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentteki nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, kararın 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ...