Mesajı Okuyun
Old 12-12-2006, 13:02   #60
mehmetseyrek

 
Varsayılan

Sayın Av. Suat Ergin,
Öncelikle sizi kutluyorum.Böyle bir soru ortaya atmakla herkese bir "fikir jimnastiği" yapma olanağı sağlamışsınız.
İzninizle yanıtımı sona saklayıp önceki yanıtlar arasında küçük bir gezintiye çıkmak istiyorum.
Hemen belirteyim ki, sorunuza bağlı kalarak tüm yanıtlayıcılar hemen hemen ayni şeyi söylemekteler."Vatandaş" ve "Borçlu". Bu iki nitemeden ilki ikinciyi de kapsar.Yani borçlu da bir vatandaştır.O zaman adlandırmayı şöyle yapabilir miyiz? "Trafik suçu işleyenvatandaş-şüpheli" ve "Borçlu vatandaş-şüpheli"Ancak burada her ne kadar borçlu yurttaş ilk başta İcra İflas Yasasına göre nitelendirilmekte ise de bıçaklama olayının faili olduktan sonra artık borçlu değil, şüphelidir.Çünkü CMK'nın nitelendirmesi böyledir.

Yorum yapan arkadaşların çoğu tutuklamayı işlenen suçla ilişkilendirip tutuklama kararı vermeye çalışmaktadırlar.Oysa tutuklama kararı işlenen suçla doğrudan ilgili değildir.Başka gerekçeleri vardır.(CMK m:100)
Trafik suçu işleyen kişinin iyiniyetli olup olmamasının tutuklanmayla doğrudan ilgisi olamaz.Kötüniyetli olarak da bu suçu işlemiş olabilir.Tutuklama gerekmez.
Av.K m:57 uygulanacaktır kuşkusuz.Ancak eylemi gerçekleştirenin bu maddeden yargılanacak olmasının da tutuklama ile doğrudan bir ilgisi yoktur.Tutuklama bir önceza değil bir önlemdir.
Yaralama olayını gerçekleştiren kişiyi derhal tutuklamak isteyen sayın meslektaşıma:Her suçun bir cezasının olduğunu ve bunun yargılama sonucunda ortaya çıkacak duruma göre mahkemece karar altına alınacağını ve suçlunun sonunda cezasını mutlaka çekeceğini hatırlatmak isterim.Cezasını çektirmeye derhal başlamanın bir yararı olacağını düşünmüyorum.Genellikle , hukukçu olmayan halkımız serbest bırakıldığında artık suçların cezasız kalacağını düşünür.Ama hukukçular bilir ki: suçlu eninde sonunda cezalandırılır ve cezasını çeker.En azından teorik olarak bu böyledir.
Belki siz de başta söylediğiniz için , gelen yanıtların hemen hiç birinde CMK m:100'den söz edilmemekte.Oysa tutuklamaya dayanak oluşturan madde budur.Tutuklamalar bu maddeye göre yapılır.100. maddenin yazılış biçimine baktığımızda "tutuklanır" sözü kesinlik kazanmaz.Yasa "tutuklama kararı verilebilir", " tutuklama nedeni var sayılabilir" "tutuklama kararı verilemez" ibareleriyle yazılmıştır.Yani metnin hiçbir yerinde "tutuklanır"denmez.Çünkü tutuklama zorunlu değil "ihtiyari" bir durumdur.Esasen tutuklama yalnızca bir önlemdir.Peşin bir cezalandırma biçimi değildir.Aslolan kişinin tutuksuz yargılanmasıdır.(Suçsuz bir kimsenin tutuklanması ve sonunda beraat etmesi sonucu ortaya çıkan durum ise ayrı bir yazı konusudur.Bir dakika özgürlükten yoksun kalmanın bedelini hiçbir maddi tazminat ödeyemez).Ancak mahkeme kimi zaman yasadaki koşullar varsa ve mutlaka gerekiyorsa tutuklama kararı verebilmelidir.Bu ise günümüzdeki kadar sık başvurulan bir yöntem olmamalıdır.
Gelelim sorulan soruya:
Burada her iki durumda da tutuklama kararı vermenin koşulları yoktur.Şüpheliler kaçamaz.Delilleri karartma durumu söz konusu değildir.Devlet bu kişileri yargılamaya va suçlu iseler mahkum edip cezalarını çektirmeye muktedirdir.Her iki olayda da şüphelilerin tutuksuz yargılanmaları için serbest bırakılmalarına karar verilmesi gerekir.Hakimin ne yaptığını bilmiyorum.Bir yorum da yapmam.Ne ki olay önüme gelse elbette tutuklama kararı vermezdim.

NOT:Bütün bu yazdıklarımdan"meslektaşlarımın ve kendimin can güvenliğine önem vermiyorum" sonucu çıkarsa çok üzülürüm.Elbette suçlunun yargılanıp "en şedit biçimde" cezalandırılmasından yanayım.Ne ki tutuklama konusunda ayrık oyu kullanıyorum.
Av. MEHMET SEYREK