Mesajı Okuyun
Old 14-01-2013, 11:02   #7
ilhan13

 
Varsayılan

Müvekkilinizin tacir, ticaret şirketi ya da tüzel kişi olması, 4077 sayılı Yasadan faydalanamayacağı anlamına gelmemektedir. Önemli olan satın alınan ürünün ticari ve mesleki olmayan amaçla edinilmemesi ve nihai kullanım amacıyla alınmasıdır.
T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 1999/2835

K. 1999/4623

T. 6.7.1999

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, davalı şirket elemanlarının davacı şirkete gelerek yaptıkları kitap tanıtımı sonucunda 1.7.1998 tarihli 205.840.000.-TL. miktarlı sözleşme ile satış yapıldığını, 42.750.000.-TL. peşin ve 27.140.000.-TL. ilk taksidin ödendiğini, aldatıldıklarını anlayınca 15.7.1998 tarihli cayma ihtarnamesi gönderdiklerini ve 4077 Sayılı Yasanın 8. maddesine göre sözleşmeyi feshettiklerini, aynı yasanın 9. maddesi gereği kendilerine cayma bildirim tutanağının verilmediğini iddia ederek sözleşmenin feshiyle peşin ve taksit olarak ödedikleri toplam 69.890.000.-TL.nın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve geriye kalan 135.700.000.-TL. için borçlu olmadıklarının tesbitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.

Mahkemece, taraflar arasında sözleşme 4077 Sayılı Yasanın kapsamında kalan aynı yasanın 8. maddesine göre kapıdan satış olup, 9. madde gereği alıcıya cayma hakkı olduğunu belirtir imza karşılığı belge verilmesi gerektiği halde söz konusu belgenin verilmediği, davacının ihtarname ile sözleşmeden döndüğünü belirttiği de dikkate alındığında sözleşmenin geçersiz hale geldiği anlaşıldığından davanın kabulüyle taraflar arasındaki sözleşmenin 4077 Sayılı Yasa 8 ve 9. maddeleri gereği sözleşmenin feshine, davalıya peşinat ve taksit olarak ödenen 69.890.000.-TL.'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, geriye kalan 135.700.000.-TL. davacının davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle 8.3.1995 tarihli RG.'de yayınlanarak yürürlüğe giren 4077 sayılı TKHK.nun 1 inci maddesinde kanunun çıkarılma amacının "ekonomi gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek" olarak açıklandığı ve 3 ncü maddesinde ise tüketicinin "bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlandığı; maddenin lafzının herhangi bir ayırıma tabi tutmaksızın ticaret şirketleri dahil bütün tüzel kişilerin tüketici olabileceklerini gösterir açıklıkta olduğu; AT yönergelerinde ve bazı yasalarda tüketicinin, bazen nesnel, bazen kişisel, ardından eylemsel kıstaslara göre belirlenmiş, böylece bazen nihai tüketici, bazen aynı zamanda küçük esnaf ve TÜZEL KİŞİ korunmuş olup, Avrupa Konseyince kabul edilen 24.7.1990 tarihli direktifin 2 nci maddesinin 3 üncü bendinde "tüketiciden gerçek kişilerin anlaşılacağı" belirtilmiş ve başlangıçta üye ülkelerin iç hukuklarında yapılan düzenlemelerde de genelde bu husus gözetilmiş ise de, öğretideki eleştiriler ile uygulamadaki gereksinimlerin etkisi sonucunda 1993-1995 yıllarını kapsayan AT Komisyonunun İkinci Eylem planında bir tüketici tanımlaması yapılıp, tüzel kişiler de tüketici kapsamına ithal edilerek, tüketicinin; mal ya da hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla davranan, alım gücü az ya da çok gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlandığı; bu hususun İsviçre Federal Mahkemesince de, verdiği bir kararda, benimsenmiş olduğu (Bkz. Yard.Doç.Dr.Çağlar Özel, Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, Sh: 29 vd.); bütün bunların, yasa koyucunun tüzel kişi tabirini, yasa metnine hiç bir ayırıma tabi tutmaksızın koyarken, bilinçli hareket ettiğini ve batı ülkelerindeki ilk düzenlemelerden ayrıldığını açıkça göstermekte olduğu; kaldı ki yasa koyucunun, tüzel kişi tabirinin ticaret şirketlerini de kapsadığını gözden kaçırdığının düşünülemeyeceği; ticaret şirketlerinin tüketici kavramı içinde mütalaa edilmesinin 1. maddede öngörülen amacın gerçekleşmesini olanaklı kılacağı; ticari şirketlerin ekonomik bir varlığı temsil edip korunmalarına gerek bulunmadığının savunalamıyacağını; nitekim AT Komisyonunun İkinci Eylem planında bu konuda oluşması muhtemel duraksamaların önlenmesi amacıyla "... alım gücü az ya da çok..." tabirleri ile konunun vurgulandığı; bir tacirin borçlarının niteliğini düzenleyen TTK.nun 21 nci maddesinin, tüzel kişi tacirlerin özel amaçla nihai tüketici olmalarını engelleyen bir anlam taşımadığı; tamamen kendine özgü etkin, kısa ve ekonomik bir prosedür içinde tüketicinin hakkına kısa koldan kavuşmasını amaçlayan kanunun, işletmesinin tüketim ihtiyacı kadar (lastik temizlik eldiveni, temizlik malzemesi, kırılan kapı kilidinin yenisi, soğutma cihazı vs. gibi) malı almak suretiyle nihai tüketimde bulunan bir tüzel kişi taciri korunmanın kapsamı dışında bırakmış olamayacağı; kaldı ki hiçbir ayırıma tabi tutulmaksızın nihai tüketici olan gerçek kişi tacirler koruma kapsamında iken tüzel kişi tacirlerin koruma kapsamı dışında bırakılmalarının anayasanın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil edebileceği; öte yandan olayda Kanunun 9 uncu maddesindeki koşullara uygun olarak yapılmış olmayan sözleşmeden, davacının 8 inci maddedeki 7 günlük ihbar süresi ile bağlı olmaksızın dönebileceği; kitap satışlarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılıp 21.12.1995 tarihli RG.'de yayımlanan, Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğin 19 uncu maddesindeki istisnalar arasında bulunmadığı; Davanın, aracın nihai tüketim amacı ile faturaya bağlanmasından itibaren iki yıllık süre içinde açıldığı gibi hususlar gözetildiğinde davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılıp, zaman aşımı defi red olunarak, yazılı şekilde hüküm oluşturulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 6.7.1999 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3 üncü maddesinde "bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişiler tüketici" olarak tanımlanmıştır. TTK.nun 21 nci maddesine göre tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan tacir, yaptığı işlemin ticari işletmesi ile ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işlemin niteliği itibarıyla ticari sayılmasının mümkün olmadığı takdirde borcun ticari ilişkiden doğmadığının kabulü gerekir. Anılan maddede sadece gerçek kişi tacirler öngörülmüş, dolayısı ile tüzel kişi tacirler bu kuralın dışında bırakılmıştır. 4077 Sayılı Yasanın anılan maddesinde bahsi geçen tüzel kişilerden dernek veya vakıfların amaçlanmış olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle taraflar arasındaki satışın, 4077 Sayılı Kanunun uygulanma alanına ve dolayısıyla tüketici mahkemelerinin görev alanına girmediği gözetilmeden işin esası incelenip yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenle kararın bozulması gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.