Mesajı Okuyun
Old 08-07-2015, 16:51   #7
av__emrah

 
Varsayılan

Son çıkan kararlardan bir tanesi.



Alıntı:
T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 10867
Karar: 2015 / 3555
Karar Tarihi: 05.03.2015


ÖZET: Mahkemece; öncelikle, dosyanın önceki bilirkişi dışında dava konusunda uzman başka mühendis bir bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden davacının davalı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı kurul kararı hükümlerine göre ve tahakkuk bedeline; kayıp-kaçak, dağıtım, iletim ve perakende satış hizmeti bedelleri dahil edilmeden hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün açıklanan nedenlerle taraflar lehine bozulması gerekmiştir.(2709 S. K. m. 73) (Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği m. 13, 15) (YHGK 21.05.2014 T. 2013/7-2454 E. 2014/679 K.)

Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalının, mesken abonesi olduğunu; müvekkili tarafından tahakkuk ettirilen bedellerin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek; davalı borçlu tarafından takibe yapılan itirazın iptaline karar verilmesini, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile, davalı borçlu tarafından takibe yapılan itirazın 3.046,13 TL üzerinden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiştir.

Kararı, taraflar temyiz etmektedir.

Davacı vekilinin, temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 25 Eylül 2002 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak 1.3.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. maddesi hükmünde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından, mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiş, 15. madde hükmünde de, kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımına ilişkin tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama, tahakkuk, ödeme yöntemleri ile diğer usul ve esasların dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma sunulacağı ve kurul onayı ile uygulamaya konulacağı açıklanmıştır.

Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından, 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından uygulanacak “Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında 622 sayılı karar alınmıştır.

Somut olaya gelince; davacı taraf; elektrik tüketim bedeli ile kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan enerji bedelinin tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlatmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 622 sayılı kararına göre değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece, bu bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Talep edilen kaçak tahakkuk bedelinin yönetmelik ve yukarıda açıklanan 622 sayılı kurul kararında açıklanan yöntemle hesaplanması gerektiği kuşkusuzdur. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak verilen hükmün bozulması gerekmiştir.

Davalı tarafın, temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ise;

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, kanunla verilen yetkiye dayanarak; 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede; “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”, “Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ” ve “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği” ni yayımlamış, sonrasında ise yönetmeliklerin uygulanması için çıkardığı kurul kararları, tebliğ ve ikincil mevzuat uyarınca lisans sahibi şirketler elektriği kullananlardan davaya konu edilen bedelleri tahsil etmişlerdir.

Ancak, yukarıda açıklanan mevzuatın dayanağı olan 4628 ve 6446 sayılı Kanunlarda, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu'na sınırsız bir tarife ve fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.

Elektrik dağıtım şirketlerinin; EPDK kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde, elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları, kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlara (sanayi, ticari ve mesken abonelerine) aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiği izahtan varestedir. Oysaki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesi gereğince; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı da ortadadır. Nitekim, elektrik faturalarına yansıtılan %2 TRT payı da kanunla getirilmiş ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edilmektedir.

Elektrik Piyasası Kanununun verdiği yetki uyarınca çıkarılan EPDK kurul kararları ve tebliğleri gereğince alınan; kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, ayrıca Elektrik Piyasası Kanunun düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasası oluşturulması ilkelerine uygun düşmemektedir.

Nitekim; kayıp-kaçak bedeli hakkında verilen ve Dairece de benimsenen HGK'nun 21/05/2014 gün ve 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak (hırsızlanmak) suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaştığı da söylenemez.

Öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi davacı dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaflık bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Ne var ki, davaya konu bedeller ile ilgili olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulü de mümkün değildir.

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek; (kayıp-kaçak), dağıtım, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilmelidir.

Somut olayda, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; hesaplama, psh, iletim, dağıtım bedelleri de dahil edilmiş, kayıp kaçak bedelinin ise dahil edilip edilmediği anlaşılamamıştır. Mahkemece; bu hesaplama şekli benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre ve anılan bedeller dahil edilmeden hesaplama yapılması gerektiği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, mahkemece; öncelikle, dosyanın önceki bilirkişi dışında dava konusunda uzman başka mühendis bir bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden davacının davalı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı kurul kararı hükümlerine göre ve tahakkuk bedeline; kayıp-kaçak, dağıtım, iletim ve perakende satış hizmeti bedelleri dahil edilmeden hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün açıklanan nedenlerle taraflar lehine bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 05.03.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)