Mesajı Okuyun
Old 07-04-2018, 17:54   #5
imsel

 
Varsayılan

(T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2009/8-405 K. 2009/477 T. 4.11.2009)
"Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 17.08.1992 tarihli "Gayrimenkul Zilyedi Devir Teslim Senedi" başlığını taşıyan harici satış senedi gibi hukuksal sebeplere dayalı olarak TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. ...
Davacı Sevilay, Hazine adına tespit edilen ve daha sonra açılan tapu ve tescil davası sonucu davalı H.Kadir'e geçen 1233 sayılı parselden 17.08.1992 tarihinde 2000 m2 yüzölçümlük yeri haricen satın almıştır. Davacının satın alma tarihi tespitten sonra ancak, kadastro tutanağının kesinleşmesinden önceki evreye denk gelmektedir ( tespit tarihi 02.11.1988, harici satış tarihi 17.08.1992, kadastro tutanağının kesinleşme tarihi ise 17.01.1993'tür ). Dava konusu yer kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayanılarak açılan dava sonucu Hazine'den davalı H.Kadir'e geçmiştir.
Davalı H.Kadir, hükmen hak ettiği taşınmazın bir kısmını zilyet ve tasarrufunda bulunduğu 17.08.1992 tarihinde yapılan harici satış sözleşmesiyle davacı Sevilay'a sattığı ileri sürüldüğüne göre yapılan bu harici satış ve zilyetliğin devri sözleşmesiyle satılan yere ilişkin dava hakkını da davacıya devrettiğinin kabulü gerekir. Harici satışın yapıldığı tarihte taşınmaz Hazine adına tapulu ise de Hazine tapusunun hükmen iptal edilmesi karşısında, dava konusu taşınmaz tapusuz yer haline dönüşmüştür. Tapusuz taşınmazlar menkul mal niteliğinde bulunduğundan TMK'nın 763. maddesi gereğince mülkiyet teslimle alıcısına geçer.

Davalı H.Basri Hazine'ye karşı açtığı davayı 2001 tarihinde kesinleşen hükümle kazandığına göre taşınmazın öncesinin orman-maki sayılan yerlerden olup olmadığı, ya da daha önce verilen kararın yanlış veya doğru olduğu hususları bu davada değerlendirilecek hususlardan değildir. Her şey önceki hükümle tartışılıp karara bağlanmıştır. Mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi bu bakımdan yerinde bulunmamaktadır. Ne var ki; mahkemece dava konusu yer bakımından keşif yapılmamış, iddia ve savunma doğrultusunda delilleri toplanmamıştır. Bundan ayrı TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesindeki koşulların davacı yararına oluşup oluşmadığı da araştırılmamıştır. Dava dilekçesindeki bilgilere göre 1233 sayılı parsel 2006 tarihinde yapılan ifraz sonucu 1644, 1645, 1646, 1647 ve 1648 sayılı parsellere ayrılmıştır. Yerinde yapılacak keşif sonucu dava konusu yapılan 2000 m2'lik yerin hangi parsel içerisinde kaldığının belirlenmesi ve ona göre davanın yürütülmesi gerekmektedir. Sözü edilen parseller dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre davalı H.Kadir adına kayıtlı oldukları görülmektedir
O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların eksiksiz olarak araştırılıp saptanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği halde yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Kısaca zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları davacı yararına gerçekleşmiş ise dava hakkının devri gözönünde tutularak davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi düşünülmelidir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkeme önceki kararda direnilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; 1233 parsel sayılı taşınmazın, 36463 m2 olarak tarla vasfı ile 02.11.1988 tarihinde Hazine adına tespit edildiği, üzerindeki ev ve cam serayı inşa ettiği bildirilen H.Kadir adına beyanlar hanesine şerh konulduğu, davalı Hasan'ın 17.08.1992'de taşınmazın bir kısmının zilyetliğini davacı Sevilay'a sattığı, çap kaydına göre 17.01.1993 tarihinde kadastronun kesinleştiği, davalı H.Kadir tarafından Hazine'ye karşı 11.11.1999 tarihinde açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın adına tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesi'nce onanarak, karar düzeltme istemi de reddedilerek 23.01.2001'de kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, tapusuz taşınmazlarda kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleşme tarihi arasında zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar, diğer koşulların da varlığı halinde geçerli olacaktır. Ancak mahkemece taraflar arasında yapılan harici satışın bu açıdan geçerli olup olmadığı irdelenmediğinden, bu husus araştırılmalıdır.
Öte yandan, davalı ile Hazine arasında görülen Antalya İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.05.2000 tarih, 1999/1508 Esas, 2000/449 Karar sayılı davası sonucunda 1233 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tesciline karar verildiğine göre, artık çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu kesin olarak saptandığından ve taraflar arasında bu konuda niza bulunmadığından artık zilyetlik incelemesine gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca, her ne kadar bozma ilamında, davalı ile Hazine arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda davanın kabulüne dair verilen kararla taşınmazın tapusuz mülk haline dönüştüğü belirtilmişse de, dolu pafta sistemine ve Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesindeki "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." hükmüne göre, mülkiyet mahkeme kararı ile tescilden önce kazanılacağından, bozma ilamındaki bu görüşün hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, Özel Daire'nin bozma kararına yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır."
BU Karara göre tam bilemiyorum ama (müvekkil de bilmiyor)hazine ile tapu konusunda bir tapu iptal tescil davası sürmekte senetlerin yapıldığı sırada.Bu karardan anladığım tapu nizalı olduğundan hisse devride menkul mal devri gibi oluyor.bu durumda eğer bizim olayımızdaki tapu iptalde böyle anlaşılacak ve müvekkilin yaptığı senetler geçerli olacak.ne var ki sözkonusu parselin iddia ettiğimiz hisse oranında ne mirasbırakan ne de mirasçlarınca devredilmemiş 27/03/2018 tarihinde mirasçılarca torun M.Y. ye satılmıştır.
1-Bu durumda davalı taraf kimler olacaktır?mirasçılar ve torun mu yoksa sadece torun mu?
2-Böyle bir durumda dava açmadan önce bu tapunun tedavülleri nasıl öğrenilecek? Şu anda o dönemdeki tapu iptal tescil davasının sebebini bilmediğimden afaki olarak sebep yazıyorum.Eğer öyle ise tapu iptal ve tescil o değilse altının tarafımıza satılması o da değilse sebepsiz zenginleşme.
3-Buna göre 1.talebimizi kabul ettirme şansımız var mıdır?
vakit ayırıp cevap yazanlara şimdiden teşekkürü borç bilirim.