Mesajı Okuyun
Old 15-06-2016, 18:14   #5
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Sayın Bülent Akçadağ bu forumda hepimiz mesleki dayanışma anlayışı içerisinde yeni ufuklar açılır gayesiyle fikir teatisi için zaman zaman belki cevabını da bildiğimiz sorular sormakta veya aynı gayelerle sorular cevaplandırmaktayız. Bu soruya karşılık zaten uyguladığımız değerli önerinizi geç farkettim.Hukukçular olarak hepimizin biraz değil herzaman çokça usul dahil okumamız gerektiğinde hiçbir tereddüt bulunmamakta...

Soruyu şu şekilde açmakta zaruret doğdu;

Feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatına bağlı değil. Zira feragat beyanı etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile gösterir.Yalnız Yargıtay da bazı kararlarında örneğin;


"Hemen belirtilmelidir ki, HUMK'ya göre bir dava açıldıktan sonra, istisnai haller dışında davadan feragat edilebilir (md 91) ya da davayı takipten sarfınazar edilebilir, yani dava geri alınabilir.(md 185/1) Yasa da, davadan vazgeçme adı altında düzenlenmiş herhangi bir kurum yoktur. Bununla birlikte uygulamada gerçekte davadan vazgeçilmesinin amaçlandığı durumlarda, davacı tarafın veya vekilinin davadan vazgeçtiğine dair beyanda bulunduğu ve bu beyanın genellikle mahkemelerce davadan feragat şeklinde nitelendirildiği bilinmektedir. Davacı tarafın " davadan vazgeçme" olarak adlandırdığı ve bu ad altında bildirdiği iradenin gerçekte davadan feragat niteliğinde olduğunun çekişmesiz bulunduğu hallerde herhangi bir sorun yaşanmamasına rağmen, bazı durumlarda terim kargaşasından kaynaklanan sorunlar yaşanabilmektedir.Bilindiği üzere; feragat davaya son veren bir işlemdir. Davasından feragat eden davacı, dava dilekçesinin talep sonucu bölümüne konu ettiği haktan vazgeçmiş olur ve feragat davalı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı değildir ve kesin hükmün sonuçlarını doğurur."Buna karşılık, davanın geri alınması, davaya konu haktan vazgeçilmesi anlamında değildir, ilerde aynı yönde bir davanın açılması hakkını saklı tutmaktadır ve bu nedenle de geri alma davalının kabulüne bağlıdır."Somut olaya gelince; 2006/118 esas sayılı davadaki davacı vekilinin beyanının hakkın özünden feragat anlamını taşıdığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu beyan davanın atiye terki niteliğindedir. O halde mahkemece vazgeçme nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması sonuca etkili değildir, ve kesin hüküm oluşturmaz."

"Davacı vekili, davalı İ.. O..'nun vefat etmesi sebebiyle, anılan davalı hakkındaki davadan vazgeçtiğini bildirmiştir. Davacı vekilinin söz konusu beyanından anlaşılması gereken, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır. Anılan kanun maddesinde düzenlendiği üzere, davanın geri alınmasının hukuki sonuç doğurabilmesi, karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır.....davanın geri alınmasına muvafakatlarının bulunup bulunmadığı sorulmalıdır
[/i]." şeklinde "vazgeçmeyi" geri alma olarak nitelendirerek karşı tarafın muvafakatine bağlı kılmakta...

"Temyiz yerel mahkeme kararının doğruluğu/yanlışlığı konusunda bir davadır" saptaması doğru ise karar temyiz edildikten sonra temyizden vazgeçme de geri alma gibi nitelendirilerek karşı tarafın kabulüne bağlı tutulabilir mi?

Ayrıca ek bir soru olarak; Temyizden feragat/vazgeçme dilekçesi hakkında yerel mahkeme mi karar verecektir yoksa Yargıtay tarafından mı bir karar verilmesi gerekir.?

(Somut olayda davalı hazine Kadastro mahkemesi hükmünü temyiz etmiş ,temyiz dilekçesi davacılara tebliğ edilmiş fakat bilahare davalı Hazine temyizden vazgeçtiğine ilişkin dilekçe vermiş ve Yerel Mahkemece temyiz dilekçesi vazgeçme nedeniyle reddedilerek hüküm kesinleştirilmiştir.
Hükmün kesinleşme tarihi 2 B kapsamındaki Hazine taşınmazlarında muhdesat kullanıcısı haksahibinin idareye satın alma başvurusu süresini etkilediğinden hükmün kesinleşme tarihi önemli bulunmaktadır)
Saygılarımla...