Konu: Neyimiz var?
Mesajı Okuyun
Old 18-07-2009, 17:01   #42
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan ...

Çok uzun ve çetin yollardan geçtim, zorlu sınavlardan geçtim de geldim bugüne. Çok günahlar işledim, çok insan aldattım. Tanıdığım-bildiğim, beni tanıyan herkesi kendime düşman ettim de geldim bu dipsiz yalnızlığa. Kalbim kırıldı, kalpler kırdım, gururum kırıldı, gururlar kırdım, yerlerde süründüm, yerlerde süründürdüm. Yalan söyledim, yalan işittim. İnanmadım, inandıramadım. Rezil oldum, rezil ettim. Sevdim, âşık oldum, âşık ettim. Eğer hayatın sonu; dipsiz gibi görünen bir kuyunun dibiyse bilmem kaçıncı kez ziyaret ediyorum bu dipsiz kuyunun dibini.

Çok da güzel başlamayan hikâyem, bir ara güzel devam ettiyse de güzel sürmedi. Yetmedim, yetmedi. Yıllar önceydi. Sıradan bir hayatı yaşıyor, gidiyordum. Ne olduysa oldu (bunu gerçekten hala bilmiyorum) zihnimde garip ve bana ait olmayan düşünceler belirmeye başladı. Yaşadığım şehri bırakıp gitmek istiyordum. Gidemiyordum, çünkü neden gitmek istediğimi bilmiyordum. Neden gitmesi gerektiğini bilmeyen insan gidemiyormuş, onu gördüm. Gidemedim haliyle. Kaldım mı? Onu da yapamadım, çünkü neden kalmam gerektiğini de bilmiyordum. Yaşamak için bir sebep arıyordum sadece. Bu sebebi bulabilirsem kalmak ya da gitmek mevzuu kendiliğinden çözülecekti, bunu biliyordum. Bu yalnızlık o zaman buldu işte beni. Güzel ve işveli bir peri kızı gibi, pulları gözalıcı güzellikte bir denizkızı gibi aldı beni rüzgârının içine. Ben gittikçe ardından o kaçtı ya da ben öyle sandım, koştum peşinden. Ben kovaladığımı zannettikçe tam da içine giriyormuşum da anlamamışım. “Kendime geldiğimde” mi diyeyim yoksa “gözümü açtığımda” mı bilmiyorum ama bir zaman sonra, kurtulması mümkün olmayan koca bir mengenenin içine kısıldığımı anladım. Bu büyük mengenenin adı yalnızlıktı. Maddi ya da manevi her şeyi, her şeyimi kaybettim. Kimsem ve hiçbir şeyim kalmamıştı. Ölüm o zamanlarda ilişti yanıma. Gırtlağından bitmeyen hırıltılar çıkaran küçük bir kedi yavrusu gibi yanaştı. Masumdu, güzeldi, sevimliydi, sevilesi, alışılası ve yaklaşılasıydı. Sevdim, alıştım ve yaklaştım. Ama korkaktı, nankördü, riyakârdı. Ben sevdikçe korktu, ben alıştıkça uzaklaştı, ben yaklaştıkça kaçtı. Beni, onulmaz yaralara gark eden, terk eden ilk sevgilimdi ölüm.

Vazgeçtiğim ilk sevgilimdi ölüm. Hayatla unutmaya çalıştım ona olan aşkımı. Hayat da tıpkı ölüm gibi güzel, yaşanılası, sevgili ve yakındı. Güzelliğine hayran kaldım, yaşadım sonuna kadar ve sevdim hayatı. Ama eski sevgilimi unutamıyordum bir türlü. Düşlerimde ve hayallerimde aldattığım ilk sevgilimdi hayat. Zaman ilerliyor ve birçok insan ortak oluyordu hikâyeme. Kimini ben ortak ediyordum, kimi kendiliğinden dalıyordu bilmediği bu denizin sularına, boğulabileceğini bilmeden. Kimini uyardım, kimine ses etmedim. Görsün ve kendisi karar versin istedim. Kimi bıraktı gitti, korktu. Kimisi de kaldı sonuna kadar. Giden de pişman oldu sanırım kalan da. Bu cümleleri yazarken onlarca isim geçiyor aklımdan. Kimi masumdu, kimi hiç kimsenin olmayacağı kadar suçlu. Kimi yara aldı, kimi (belki de şans eseri) “burnu bile kanamadan” çekti, gitti. Her giden bir iz bıraktı, her kalan bir yara açtı.

Ve nihayetinde elimde hem herşey hem de koca bir hiç kaldı...