Mesajı Okuyun
Old 23-03-2012, 18:35   #373
heidi

 
Varsayılan

Üzerinden o kadar da uzun zaman geçmiş olmasına rağmen yine de bana yaşadığım mutsuzlukları unutturamamış olduğunu görüyorum yılların... 1994 girişliyim fakülteye. Asla bitmeyeceğini düşünmüştüm, bitti. Sayın Emrahcevik'in belirttiklerine benzerdi yaşadıklarım. Muhteşem başarılarla dolu bir lise hayatından sonra girdiğim fakültede daha ilk sene sınıfta kalmanın ne demek olduğunu .. .. .. .. hiç bilmeyin  Sisteme takılıp üç ders yüzünden sınıf tekrarı yaptım. Seçimlik değil zorunlu ders olan Siyasi Tarih ki Gül Hocamız giriyordu (kendisiyle iki sene sonra Türk Hukuk Tarihi dersinde yine karşılaşacaktık); esasen Afgan asıllı bir hoca tarafından (Emin Emini idi yanlış hatırlamıyorsam) yazılmış düşük cümlelerle dolu bir kitabı olan Hukuk Başlangıcı ki sanıyorum o dönem bizden istenen o bozuk cümleleri ezberlememizdi.. Ve daha ilk haftalarda hınca hınç dolu derslikte (amfimiz yoktu o dönem) soru soran bir arkadaşımızı “İki üç hukuki terimi bir araya getirdin de soru sorduğunu mu zannediyorsun, otur yerine!” diye azarlayan Hasan Tunç Hocanın Anaya Hukuku idi sınıfta kalmama sebep üç ders. Şimdi geriye dönüp hem kendimi hem şartları eleştiriyorum ama bir türlü anlayamıyorum bazı şeyleri. Örneğin Türk Hukuk Tarihi dersinde (iki sene aldım) neden satır satır ezberlemek zorunda kaldık meslek hayatımızda belki de hiç karşımıza çıkmayacak olan bir mehir konusunu? Ya da adını hatırlayamadığım İdare Hukuku okutmanı hocamız sınıfta “ne kadar da zor soru sorarmışım yahu” diyerek böbürlenebildiğinde nefsinin esiri olduğunu idrakten nasıl bu kadar uzaklaşabilmişti? (İdare Hukukunu zorlanmadan ilk yılımda verdim. Fakat bu ders yüzlerce insanı gerçek anlamda mağdur eden, bir çok insanın en az 4-5 yıl boyunca aldığı ama bir türlü geçemediği hatta bazılarının atılmasına sebep bir dersti) Onca olumsuz anı arasında sanıyorum sadece Mehmet Ayan Hocamızı hatırladığımda gülümseyebiliyorum. Bir de Felsefe dersimize giren Akif Hocamızı.. Yurt mu, Aman Allahım. 4 sene boyunca kaldım o kampüs yurdunda. Gözlerimin önünde olması bir tarafa koca yurdun gözü önünde siyahi bir arkadaşı tekme tokat dövdüler kendilerine ülkücü diyenler. Onca kapı görevlisi, yurt yetkilisi.. Kimse müdahale etmedi. Belki de her yerde bir reis olduğundandır kim bilir? Her yerde bir reis vardı çünkü evet, kat reisi, sınıf reisi, fakülte reisi. Belki oda reisi bile varmıştır. Reis bolluğu içindeydik yani. Okul kantininde masaları bile ayrıydı. Giyim kuşamları, yürüyüşleri, bakışları.. Bir kinayem var bu noktada evet. Aslında yazmaya başlarken kimseyi rencide etme niyetinde değildim fakat hatırladıkça .. .. müsaade edin en azından sitemimi dile getireyim. Eğitim, öğretim görmek, toplumun genelinden biraz daha ileri düzeyde ufkumuzu genişletip hayata daha aydınlık bakabilmek ez cümle kendimizi geliştirebilmek amacıyla gittiğimiz o yerde bu kadar siyasi bir duruş takınarak herkese her şeye müdahale ettiğiniz, baskı kurmaya çalıştığınız için, o siyahi arkadaşı o gün herkesin içinde dövdüğünüz için kendi adıma sizi hiç bağışlamayacağım.
(Bunca güzel yazı arasında pek şık durmayacak belki yazdıklarım, sitemlerimin ardı da gelebilir düşüncesiyle sonlandırmak en iyisi. Yaşadıklarımızı yeni nesilden hiçbir kardeşimin yaşamaması temennisiyle..)