Mesajı Okuyun
Old 10-07-2012, 11:30   #5
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat1980
Değerli meslektaşlarım Yargıtay HGK 16.10.1996 T, 1996/14-435 E, 1996/692 K. sayılı içtihata ihtiyacım var.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1996/14-435
Karar: 1996/692
Karar Tarihi: 16.10.1996


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - TAŞINMAZIN BİRLİKTE YAPILDIĞI İDDİASI - AYNA İLİŞKİN DAVANIN REDDİ - TAZMİNAT İSTEMİNİN HÜKÜM ALTINA ALINMASI GEREĞİ

ÖZET: Davacının, dava konusu taşınmazın alınmasında ve üzerindeki binanın yapımında, emek ve para sarfı suretiyle katkısının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, mevcut delillerin değerlendirilmesiyle, mümeyyiz R yönünden ayına ilişkin istek kabul edilmediğinden, R. hakkında davacının, tazminat istemi, ile ilgili olarak araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi icap eder.

(1086 S.K. m. 92, 238, 287) (743 S.K. m. 923, 933, 934) (818 S. K. m. 18)

Dava: Taraflar arasındaki "Tapu iptali, Tescil, Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 13.7.1994 gün ve 1993/313, 1994/403 sayılı kararın incelenmesi davalılardan R vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 31.10.1994 gün ve 1994/7327 - 10121 sayılı ilamı:

(... Dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı dava konusu taşınmazın 210/46080 hissesini 1982 yılında iki kardeşi ile birlikte aldıklarını ve üzerine ev yaparak kullandıklarını, yaşı küçük olması nedeniyle adına tapuya tescil yapılmadığını 210/46080 hissenin 1/3'nün tapusunun iptali ile adına tescilini talep etmiştir.

Davacı, davalı R ve davalı M kardeştirler. 1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca inançlı muamelelerde taraflar kardeş olsalar dahi tescile karar verilebilmesi için aralarında yazılı delil veya davalılar elinden çıkmış aleyhlerine delil olabilecek yazılı bir belgenin bulunması gerekir. Bu tür davalar tanıkla ispat edilemez.

Davalılardan H mirascısı M asaletin ve çocuklarına velayeten 19.4.1994 tarihli celsede davayı kabul etmiş ve bu beyanını imzası ile tasdik etmiştir. Kabul halinde 1947 tarihli İçtihadı Birleştirme uygulanmaz. H mirasçıları yönünden davanın kabulüne ve diğer davalı yönünden de reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tapu iptali, tescil ve tazminat istemlerine ilişkindir.

Davada, 1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nın uygulanması gerektiği ve bu nedenle de, iddianın açık yazılı belge ile kanıtlanabileceği, tanık dinlenilemiyeceği hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık mevcut değildir.

Keza, davalılardan H mirasçısı (Eşi) M'nin davadaki kabul beyanının temelde geçerli olduğu hususu da tartışmasızdır.

Uyuşmazlık, bu kabulün kapsamında toplanmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki; M'ün kendisine asaleten ve küçük çocuklarına velayeten 19.4.1994 günlü oturumda, imzası tahtında tutanağa alınan kabul beyanı, ancak kendisini bağlar. Vekili veya yasal temsilcisi bulunmadığı davaya karşı çıkandiğer davalı R'i de bağlayacağı düşünülemez. Bu yön vazgeçilemez bir usul kuralıdır. Ancak, kabul kesin hükmün tüm sonuçlarını doğuracağından mahkemece H mirasçıları yönünden davanın kabul edilmesi doğrudur. Temyize konu davada, davacı, payı ile ilişkili olarak ayın isteğinde bulunmuş, ancak, bu olmadığı takdirde tazminat talep etmiştir.

Davacının, dava konusu taşınmazın alınmasında ve üzerindeki binanın yapımında, emek ve para sarfı suretiyle katkısının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, mevcut delillerin değerlendirilmesiyle, mümeyyiz R yönünden ayına ilişkin istek kabul edilmediğinden, Recep hakkında davacının, tazminat istemi, ile ilgili olarak araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi icap eder.

Bu husus düşünülmeksizin, davalı R payı yönünden de, iptale karar verilmesi doğru değildir.

O halde; Usul ve Yasa'ya uygun bulunmayan davalı R payı hakkındaki iptale dair direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç:Davalı R vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 16.10.1996 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı