Mesajı Okuyun
Old 17-02-2006, 14:06   #43
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Çığlığını duymamışlar:

Hayatı acılarla geçen S. vahşice öldürüldükten sonra arkadaşları oturduğu sıraya çiçek koydu ve tahtaya 'Seni seviyoruz' diye yazdı.

13'ünde faili meçhul cinayete kurban giden S.nin öyküsü yürek burkuyor. Okula, polise, savcıya, SHÇEK'e 'Tacize uğradım' diye feryat etmiş. Aile dahil kimse derdine çare bulmamış

17/02/2006 Radikal


NEŞET KARADAĞ FATİH KARAÇALI

DHA - ADANA - Evinde elleri çamaşır ipiyle, ağzı ise eşarpla bağlı halde bıçaklanarak öldürülmüş bulunan 13 yaşındaki S.G.'nin ölümündeki sır perdesi aralanmadı. S.nin kısacık hayatı ise yürek burkuyor.
İlköğretim Okulu 6'ncı sınıf öğrencisi S. geçtiğimiz salı günü tek katlı müstakil evlerinde bıçaklanarak öldürüldü. Öğlen okul dönüşü geldiği evlerinde okul üniformasını çıkarmaya dahi vakit bulamayan S., ellerini çamaşır ipiyle, ağzını da eşarpla bağlayan saldırgan tecavüze yeltendi. S.nin direnmesi üzerine saldırgan talihsiz kızı bıçaklayarak öldürdü.
S.nin cesedi saat 18.50'de eve gelen ağabeyi M.G. tarafından oturma odasında bulundu. Katil zanlısı olarak kurbanın ablası R.'nin eşi A.D. gözaltına alındı. A.D. hakkında talihsiz kızın diğer ablası Z.İ.'nin 'Kardeşimi taciz ediyor' şikâyeti üzerine dava açıldığı, savcılığın yürüttüğü soruşturma sırasında da evlerine yaklaşmama yasağı getirildiği belirlendi.
İlk ifadesinde suçsuz olduğunu söyleyen A.D.'nin kan örneği alınıp İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Otopside S.nin 10 yerinden bıçaklandığı belirlendi. Tırnaklarında herhangi bir madde bulunamayan, vücudunda darp izi olmayan küçük kızın tecavüze uğramadığı da saptandı.

Ablaları: Kardeşimiz yalancı
Öte yandan polisin ifadelerine de başvurduğu ailenin fertleri S.nin taciz iddialarının yalan olduğunu savundu. A.D. hakkında 16 Aralık 2005'te savcılığa taciz iddiasıyla şikâyette bulunan Z.İ., 3 Ocak 2006'da kız kardeşinin yalan söylediğini belirledikleri iddiasıyla şikâyetinden vazgeçti. Ancak her iki başvuru tarihi arasında Z.İ.'nin birkaç kez adliyeye geldiği, şikâyetinden vazgeçip vazgeçmeme konusunda tereddüt yaşadığı öğrenildi.
Dün öğle saatlerinde A.D.'nin mahkemeye çıkarılacak olması nedeniyle zanlının eşi olan ablası R.D. ile birlikte adliyeye gelen Z.İ., "Eniştemden şüphelenmiyorum. Kardeşim bana yalan söylediği için şikâyetten vazgeçtik. Kardeşimin öldürülmesiyle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Yalnız evden 500 YTL de alınmış. Ne olduğunu bilmiyoruz, konuşmak istemiyoruz. Dilekçeyi geri almaktan pişmanlık duymadık" dedi.
R.D. de, katil zanlısı eşi A.'nın suçsuz olduğunu belirterek, "Eşimin öldürmüş olduğunu sanmıyorum. Şok içindeyiz" diyerek konuşmak istemedi. Anne N. G. ise cinsel tacizin ardından cinayetle de suçlanan damadından şüphelenmediğini, böyle bir şey yapacağını sanmadığını söyledi.


Öğretmenler şokta
Bu arada cinayete kurban giden S.nin okulundaki öğretmenler hâlâ olayın şokunu yaşıyor. S.nin cinsel tacizi ilk aktardığı kişi olan resim öğretmeni Z.K. öğrencisinin cinayet zanlısı olarak gözaltında bulunan A.D. hakkındaki cinsel taciz soruşturması sırasında verdiği ifadesinde şunları söyledi: "6 Aralık 2005'te derse geç kaldı ve ağlayarak sınıfa girdi. Koridora çıkardım, 'Sorunun nedir' diye sordum. 'Öğretmenim artık dayanamıyorum. Eniştem bana cinsel tacizde bulunuyor' dedi. İnanmak istemedim. Israrla sorunca eniştesi olan A.D.'nin öğle saatlerinde yemek bahanesiyle evlerine geldiğini, evde kimse olmadığı için kendisine cinsel tacizde bulunduğunu anlattı. Hatta kimseye söylememek için de tehdit ettiğini, şiddet uyguladığını söyledi. Ben de durumu okul müdürüne bildirdim. Nasıl yaptığını sordum, eniştesinin soyduğunu, vücudunu ellediğini, öptüğünü, üzerine çıktığı terimlerini kullandı."
Gerekli hallerde Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi'nde görevlendirilen psikolog T.B., S.ile yaptığı görüşmesini değerlendirirken, "Bana 40-45 defa eniştesinin cinsel tacizine uğradığını söyledi. Ailenin herhangi bir önlem almadığı görülmüştür. Eniştenin evlerine kendi anahtarıyla girmesi de ailenin bu konuda ihmalkâr davrandığını gösteriyor." dedi.
Okulun rehberlik öğretmeni H.D. de S.G.'nin 6 Ekim 2005'te kendisiyle görüşmek istediğini, ancak, o an görüşemediğini belirterek, "Sorunları olduğunu, arkadaşlarıyla iletişim kuramadığını, evde yalnız kaldığını söyledi. O sırada işim olduğu için görüşemedik. Ancak, kendisini takibe aldım. 16 Aralık 2005'te resim öğretmenine olayı anlattı. Sonra S.ile görüştüm. Bana eniştesinin cinsel tacizine maruz kaldığını, hatta ileri giderek cinsel ilişkiye girme olayını anlattı. Ben de durumu müdürümüze bildirdim" dedi.
İddialar Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nce de araştırıldı. Sosyal Hizmet Uzmanı Fatma Cömert ve Fatma Tapçı'nın hazırladığı raporda şöyle denildi: "Yapılan görüşme sonunda psikologla görüştürülmesinin uygun olacağı görüşündeyiz. Görüşmemizde kendisine cinsel tacizde bulunan eniştesi için 'Allah belasını versin' dediği, ablası R.'nin hamile olması nedeniyle bu durumu sakladıklarını, görünüşte rahat, ifadeleri çelişkili görülmüştür. Okulda başarılı olduğu bilinmektedir, arkadaşları tarafından sevilmektedir."


Hukukçular: Korunmalıydı
Gerekli tedbirlerin alınmadığını belirten hukukçular, çocuğun evde yalnız bırakılmasının bile ihmal olduğu görüşünde. Polisin çocuğu en azından aile fertlerinin olmadığı saatlerde koruması gerektiğini anlatan Adana Barosu İkinci Başkanı Soner Çetin, "Koruma konusunda aileden talep gelmesini beklemek yanlıştır. Avrupa'da böyle bir taciz olsaydı, bırakın tacizciyi ailesi bile çocuğa yaklaşamazdı" dedi.
Üç yıldır yürürlükte olan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, içerdiği hükümler bakımından aile içi şiddetin önlenmesi açısından olumlu bulunuyor. Ancak yasa henüz ne mahkemeler ne de polisler tarafından tam olarak anlaşılabilmiş değil. Bu yüzden uygulanamıyor.