Mesajı Okuyun
Old 09-08-2012, 07:47   #43
Akademiker

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,

aslında yüksek mahkeme kararı genel hukuk mantığına baktığınızda yerinde ve doğrudur. Zira haciz mahallinde icra memuruna eşlik etmek avukatın görevi değildir. Bu örneklem yoluyla acınacak halimizde ortaya çıkmaktadır. Esasen gitmememiz ve yer almamamız gereken bir çok yerde talep ve dilekçelerimiz (ayağıma gel mantığı) işlem görmeyeceği için gidip bizzat başında durup ilgili memur ve görevlilerin işlerini yapmalarını sağlamak durumunda kalıyoruz.

En son olarak tarafımdan hazırlanan ve imza edilen bir dilekçe stajyer avukat meslektaşımca İstanbul'dan Gebze adliyesine götürüldüğünde, ilgili memurun aynen " git avukatın gelsin, öyle büroda oturmakla avuktlık olmaz" denilmiştir.

Taraf olduğumuz ve takip ettiğimiz bir dosyada mahkeme başka bir yerdeki dosyanın bekletici mesele yapılmasını öngörmüştü. Ben de o ilgili dosyanın numarasını UYAP'tan girerek dosyayı incelemek üzere talepte bulundum. Bu işlem için "onay beklenmektedir" yazıyordu. Sonra hakimin red ettiğini öğrendim. Mahkemeye dilekçe yazdım ve mektupla gönderdim, olayı kısaca anlatarak vekaletnamemi sundum. kalemi aradım ve dilekçemin hakime ulaştığını teyid ettim. Sonra UYAP'tan tekrar dosya incelemek istedim. Hakim yine onay vermedi. Akabinde HSYK'ya uzun bir dilekçe yazarak hakimi şikayet ettim. Kısaca "UYAP'ın dosyaları online takip etmek ve bürokrasiyi azaltmak üzere geliştirildiğini, ciddi eksiklleri bulunduğunu ve bir çok evrak ve belgenin de zaten UYAP sistemine atılmadığını ve esasen dosyanın içinde de olsa olsa bir iki belge bulunabileceğini" yazarak devamla" bu kadar içi boş olan bir UYAP dosyasını inceletmeyen ve avukata -ayağıma gel ve dosyayı öyle incele- dayatması yapan hakimin kötü niyetli olduğunu, bu nedenle hakkında disiplin işlemi yapılmasını" talep ettim. HSYK ise 1 yıldan fazla geçmesine rağmen cevap verme zahmetinde dahi bulunmadı . Bu arada dosya gizlilik vs. kararı bulunmayan adi ve sıradan bir özel hukuk dosyasıydı !

Sonuç kısmında ise icra meselerinde Almanya örneğini vereceğim. Almanya'da bir alacağı avukat olarak şöyle takip edersiniz:

1. Avukat yardımcısı ( Almanya'da Meslek liselerinde 3 yıllık eğitimle, ortaokul mezunu insanlar ciddi bir eğitimden geçirilerek avukat yarımcısı olarak ara iş gücü olarak hazırlanırlar, bu avukat yardımcıları avukatın mesela kayıt aletine sözlü olarak okuduğu dava dilekçesini sonra on parmak olarak hızlıca bütün yazım kurallarına dikkat ederek yazıp avukatın masasına imza için hazır ederler) takip talebini online olarak hazırlar ve sistemden gönderir.
2. Bütün icra takipleri merkezi bir yerden gider.
3. Sistem takibi açar, harçları belirler ve avukatın bürosuna harçlar bildirilir. Avukat yardımcısı bunları büronun banka hesabından öder.
4. Sistem borçluya otomatik olarak ödeme emri gönderir.
5. Borçlu itiraz etmezse ödeme emrinin kesinleştiğine dair avukatın bürosuna yazı gelir.
6. Bu kere Avukat yardımcısı (avukatın imzasını alarak) yeni yazı ile haciz talebinde bulunur (bizdeki gibi icra daireleri "talep"le çalışıyor) ve haciz harçları yine banka üzerinden ödenir.
7. İlgili yerdeki haciz memuru (Gerichtsvollzieher) kendisi hacze çıkar ve işlemleri yapar, gerekirse borçluya süre verir vs. Sonra bu haciz tutanağının kopyası avukata ulaşır.
8. ...
9..

Daha da devam etmeyeceğim. Oldukça uzadı. Ama gördüğünüz üzere avukat gidip borçlunun başında durmadı, onunla tartışmadı, ödemesi konusunda kavgaya tutuşmadı. Haciz memuru da (ve haciz mahalline çağrılan Polis de ) bizdeki gibi bir köşeye çekilip avukatla borçlunun tartışmasını seyretmedi.

Sonuçta avukatın haciz mahallinde işi yoktur ve bu nedenle mahkeme kararı doğrudur. Mahkeme kararını tartışacağımıza meslek komiteleri olarak sistemin yukarıdaki şekilde işlemesi için çaba göstermeliyiz.

Selamlar,