Mesajı Okuyun
Old 22-05-2008, 10:44   #3
ali ekmekçi

 
Varsayılan

Sayın Bahar muvazaaya dayandırıldığında başarı ihtimali yoktur.Hataya ve yaş sebebiyle kandırılmaya dayanmak lazım.Örnek karar ekledim.


T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 1998/8883
K: 1998/10883
T:13.10.1998

HATA, HİLE HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI
İPTAL VE TESCİL
ÖZET : Esaslı bir hata sonucu olarak veya karşı tarafın hilesine maruz kalarak aldatılmak suretiyle bir sözleşme yapan taraf yasal koşulların kanıtlanması halinde esaslı hata veya karşı tarafın hilesi sonucunda oluşan bu ilişkiyi isterse iptal hakkını kullanıp makable şamil olacak şekilde ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi yeni isteyebilir.
(818 s. BK. m. 23, 24, 25, 26, 28)
(7435. MK. m. 2)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, yaşlı, hasta, kandırılmaya müsait bir kişi olduğunu; dava konusu 1215 parseli ölünceye kadar bakma koşuluyla ve davalının bu yöndeki taahhüdü üzerine temlik ettiğini; ancak işlemin satış biçiminde gerçekleştirildiğini; işlemin mahiyetini anlamadığını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı kızı, işlemin satış olduğunu, yazılı delil gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak, olayları bildirmek yanlara, hukuksal niteleme hakime aittir. Somut olayda, iddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriği itibariyle hata, hile hukuksal nedenlerine dayanıldığı açıktır.

Bilindiği üzere; sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile. bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 24. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (Subjektif unsur), hemde iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi BK.nun 25. ve MK.nun 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne varki, BK.nun 26. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müsbet zararının ödenmesi gerekir.

Hile ise, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. BKnun 28/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile ve hata her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hata veya hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hal böyle olunca, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak taraf delillerinin değerlendirilmesi; hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.