Mesajı Okuyun
Old 28-03-2018, 16:45   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Aşağıdaki kararda yazılı olduğu gibi bir olumsuzluk söz konusu olabilir.

T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/777
K. 2017/780
T. 25.4.2017


DAVA : İlk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olması nedeniyle dosya ve ekleri incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkillerin A1 İlçesinde yaşamaması ve yapılan kadastro çalışmalarından haberdar olamamalarından yararlanan davalı K1'in dava konusu A1 İlçesi A2 Köyü 108 ada 3 parsel sayılı taşınmazı, yaklaşık olarak 60 yıldan beri malik sıfatı ile zilyet olarak kullanan davacıların murisi K2 adına tespit yaptırması gerekirken, murisin ölümünden sonraki kullanımına dayanarak taşınmazı kendi adına tescil ettirdiğini, davalı K5'in dava konusu A1 İlçesi A2 Köyü A3 Mevkii 108 ada 24 parsel ve A4 Mevkii 119 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar muris K2'e ait olup davalı ancak diğer mirasçılar ile birlikte miras payı oranında hak sahibi olabilecekken davalının sadece kendi adına yapmış olduğu başvuru üzerine yapılan tescilin yolsuz olduğunu, bu nedenlerle dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazın muris adına tesciline veya müvekkillerin miras payı oranında tapunun iptali ile müvekkillerin miras payı oranında müvekkiller adına tesciline, taşınmazların tapu kaydına üçüncü kişilere devrini önleyici tedbir konulmasına, masrafların davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar cevaben, dava konusu 108 ada 3 parselin murisin ölümünden önce oğlu K3'e senet düzenleyerek hibe edilen bir taşınmaz olduğunu, K3 ile K1'ın karı koca olduğundan dava konusu taşınmazın müşterek kullanıldığını ve K3 de öldükten sonra taşınmazın kendisine intikal ettiğini, diğer 108 ada 24 parsel sayılı taşınmazı 2B kadastrosu geçmeden önce 30/01/2008 tarihinde K4 isimli bir şahıstan satın aldığını, 119 ada 6 parsel sayılı taşınmazın muristen intikalen gelen bir taşınmaz olduğunu ancak o bu taşınmazda davacıların hisselerine tekabül eden miktarların bedellerini ödeyerek anlaştıklarını ve davacılardan satın aldığını, yani taşınmazlarda davacıların hak talep edemeyeceklerini, hiç bir şekilde hukuka aykırı davranmadıklarını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davaya konu taşınmazların kullanım kadastrosu sırasında 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılarak Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tescil edildiği, dava tarihinden önceki bir tarihte de davalılara satış yapılarak davalılar adına kaydedildiği, Davacılar vekili dava dilekçesinde davaya konu taşınmazların öncesinde tarafların murisine ait olduğunu iddia ederek mirasçıların miras payı oranında tescilini talep etmiş ise de; söz konusu taşınmazların evveliyatı orman olduğu ve kullanım kadastrosu ile birlikte orman dışına çıkarıldıkları, evveliyatında herhangi bir özel mülkiyet durumu söz konusu olamayacağı, bu gibi hallerde ancak satıştan önceki bir tarihte kullanıcı hanesindeki beyanlara karşı dava açılabileceği, somut olayda ise taşınmazların satışının dava tarihinden önce yapılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6831 Sayılı Kanun kapsamında 2/B kapsamındaki taşınmazları doğrudan satın alabilecek olan kişiler 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya taşınmazın üzerindeki muhdesatın sahibi olan kişiler ile bunların mirasçıları olduğu, yasa ile 2/B kapsamındaki taşınmazların gerçek kullanıcılarına satışının amaçlandığının, dava konusu A1 İlçesi, A2 Köyü, A3 Mevkii, 108 ada 24 parsel sayılı taşınmaz ile A1 İlçesi, A2 Köyü, A4 Mevkii 119 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar davacıların murisi olan K2 tarafından malik sıfatı ile zilyet olarak murisin öldüğü 23/12/2004 tarihine kadar yaklaşık olarak 60 yıl süre ile kullanıldığı, davaya konu taşınmazları da kapsayacak şekilde 6831 Sayılı Orman Kanununun değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi kapsamında yapılan çalışmalar sırasında davalı tarafından dava kousu taşınmazlar hakkında kendisi adına zilyet olarak müracaat edilmiş ve daha sonra da belirlenen satış bedeli ödenerek 6292 Sayılı Kanun kapsamında satış işlemi ile 10/11/2014 tarihinde mülkiyet hakkı kazanıldığı, söz konusu taşınmazlar muris K2'e ait olup davalı ancak diğer mirasçılar ile birlikte miras payı oranında hak sahibi olabilecekken, davalının sadece kendi adına yapmış olduğu başvuru üzerine yapılan tescilin yolsuz olduğu, yerel mahkeme tarafından sırf satın alma işleminin yapıldığı tarih dikkate alınarak, taşınmazın 2/B kapsamı dışındaki hali itibarı ile özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi yasanın amacına açıkça aykırı olduğu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılarak yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın mahkemesine iade edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, kullanım kadastrosuna tabi tutulan ve 6292 Sayılı Yasa gereği satışı yapılan taşınmazların tapu iptali ve tescili isteminden ibarettir.

Tüm dosya kapsamından, dava konusu 108 ada 24 ve 119 ada 6 sayılı parsellerin kesinleşen 2/B alanları iken, 3402 Sayılı Yasanın Ek 4. maddesi uyarınca kullanım kadastrosuna tabi oldukları, kadastro sırasında davalı K5'in kullanımında olduğu şerhi düşülerek Maliye Hazinesi adına tespit yapıldığı, 6292 Sayılı Yasa gereği 10/11/2014 tarihinde yapılan satış işlemi sonucunda davalı K5'in kayden mülkiyeti kazandığı anlaşılmaktadır.

Davacıların iş bu davayı açtıkları tarihte dava konusu yerlerin satılmış olmasına, zilyetlik iddiasıyla kullanıcı şerhinin düzeltilmesini amaçlayan bu tür davaların 6292 Sayılı Yasa gereği satış işleminden evvel, Hazine ve kullanıcı olarak tespit edilen kişi ya da kişilere karşı açılabileceğine, mülkiyet hakkına karşı zilyetlik iddiası ileri sürülemeyeceğine göre ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : K. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NİN 2016/135 Esas 2017/4 sayılı Kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 25.04.2017 günü oy birliği ile karar verildi.