Mesajı Okuyun
Old 31-12-2013, 15:34   #5
Kenan Çalış

 
Varsayılan

Merhaba Değerli Meslektaşlarım,

İlamda yazılı her bir alacak kalemi hakkında alacaklı vekilinin ayrı ayrı takip başlatması üzerine takiplerin tek bir dosyada birleştirilmesi talebi ile icra mahkemesinde dava açtık. Davanın reddine ilişkin karar Yargıtayca bozuldu. Kararı paylaşıyorum.
Saygılar.

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2780
KARAR NO : 2013/6651

Y A R G I T A Y İ L A M I

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R
Borçlu vekili; Kadıköy 2. İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 Esas sayılı dosyasında iki borçlu için aynı ilama dayanılarak farklı 2 icra emri gönderildiğinden yanlış icra emri düzenlenmesine ilişkin icra memuru işleminin iptalini, alacaklı vekilinin Üsküdar 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/129 E-2012/255 K sayılı ilamında hüküm altına alınan alacağı bölerek 4 ayrı ilamlı takip yaptığını, bunun yerinde olmadığını belirterek diğer icra dosyalarının 2012/13587 E. sayılı takip dosyasıyla birleştirilmesini talep etmiştir

Mahkemece, alacaklının aynı ilamdaki farklı alacak kalemleri için ayrı ayrı takip yapmasına yasal bir engel bulunmadığından ve 2012/13587 E sayılı dosyada tek bir icra emri düzenlendiği, yanlışlıkla 2012/13588 E sayılı takip dosyasının numarasının 2012/13587 E sayılı dosyasına kaşe edildiğinin anlaşılması nedeniyle iki farklı icra emri düzenlenmediğinden şikayetin ve dosyaların birleştirilmesi talebinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm şikayetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nun, "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. "Yargılama Giderlerinin Kapsamı" başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücreti yargılama giderleri içinde sayılmıştır. "Yargılama Giderlerinden Sorumluluk" başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu'nun "Dürüst Davranma ve Doğruyu Söyleme Yükümlülüğü" başlıklı 29. maddesinde, “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında, “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir.” denilmiştir.
4721 sayılı TMK'nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Hakimin Takdir Yetkisi Başlıklı 4. maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir." Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular.” denilmiştir.
2709 sayılı 1982 Anayasası'nın, Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, "Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri" başlıklı 77. maddesinde, “ Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlular hakkında Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/129 E-2012/255 K. sayılı ilamına dayanılarak Kadıköy 2.İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 E sayılı dosyasında dayanak ilamda hükmedilen maddi tazminat alacağı ve yargılama gideri, aynı İcra Müdürlüğü'nün 2012/13588 E sayılı dosyasında manevi tazminat alacağı, 2012/12589 E sayılı takip dosyasında manevi tazminat nedeniyle hükmedilen vekalet ücreti alacağı ve 2012/13590 E. sayılı takip dosyasında, ise maddi tazminat nedeniyle hükmedilen vekalet ücreti alacağı olmak üzere 4 ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücreti, icra harç ve masraflarının talep edilmiş olduğu görülmüştür.
Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemlerinin 4 ayrı icra takibiyle istenilmesi fazla vekalet ücreti ve icra masrafına yol açsa da bu şekilde takip yapılmasında yasal bir engel olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak, yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda TMK'nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36. maddesinin, Borçlar Kanununun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanununun 77. maddesinin, HMK'nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.

Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak, yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu durum hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının 4 ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından Kadıköy 2. İcra Müdürlüğü'nün 2012/13587 E. sayılı takip dosyası dışındaki takipler (2012/13588, 2012/13589, 2012/13590 E. sayılı) yönünden şikayetin kabulü gerekir. Aksine kanaatle ve yazılı gerekçe ile ret kararı isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı on gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve temyiz edenden harç alınmasına mahal olmadığına 07.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.