Mesajı Okuyun
Old 28-11-2007, 11:56   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/1698
Karar: 2004/10818
Karar Tarihi: 04.11.2004

ÖZET: Anonim ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan, tasfiye ve terkin edilmiş olsa bile şirket borcundan dolayı ortakların şahsen dava ve takip edilmelerine olanak bulunmadığından ve dahili dava yolu ile açılmış bir davanın tarafları da değiştirilemeyeceğinden, ihyası istenen şirket ortaklarının davalı olarak gösterilmesi doğru görülmemiştir. Ancak, bu davalarda husumetin terkin işlemini yapan Ticaret Sicil Memurluğu ile şirketin tasfiye memurlarına karşı yöneltilmesi gerektiğinden, davacıya ticaret sicil memurluğuna ve tasfiye memurlarına karşı dava açması için uygun bir süre verilmesi ve davanın açılması halinde açılan davanın eldeki bu dava ile birleştirilerek yargılamanın yürütülmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davadaki pasif taraf sıfatına ilişkin bu eksiklik de giderilmeden işin esasına girilmesi isabetsizdir.

(6762 S. K. m. 445, 449)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Kütahya Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 02.06.2003 tarih ve 2002/358-2003/393 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlupınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili 1998 yılında uğradığı trafik kazasında kazaya karışan aracın davalı şirkete ait olduğunun belirlendiğini, ancak şirketin kendisini feshederek hukuki varlığının ortadan kaldırıldığını ileri sürerek, şirketin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Bir kısım davalılar, davalı olarak gösterilen B Dayanıklı Tüketim Malları ve Gıda San. Tic. A.Ş.nin ticaret sicilinden terkin edildiğini, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Davalı Cemil B vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacının şirketin tasfiyesinden sonra alacak iddia etmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, ticaret sicilinden terkin edilen davalı şirket tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına karar verilmesi istemine ilişkindir.

Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Somut olayda;ihyası istenen anonim şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi tarihinden önce şirkete ait aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacının zarara uğradığının iddia edilmesine göre, şirketin sorumlu tutulmasını gerektirecek bu durum nedeniyle ticaret sicilindeki terkin kaydının kaldırılması isteminde bulunulabilir. Buna göre, davacı tarafın alacaklı olduğunu iddia ettiği ticaret sicilinden terkin edilmiş anonim şirketin yeniden ihyasını istemesinde hukuki yararı mevcut olup, bu davayı açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği gözetilerek, mahkemece davacı delilleri toplanarak sonucuna göre bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2- Ayrıca, anonim ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan, tasfiye ve terkin edilmiş olsa bile şirket borcundan dolayı ortakların şahsen dava ve takip edilmelerine olanak bulunmadığından ve dahili dava yolu ile açılmış bir davanın tarafları da değiştirilemeyeceğinden, ihyası istenen şirket ortaklarının davalı olarak gösterilmesi doğru görülmemiştir. Ancak, bu davalarda husumetin terkin işlemini yapan Ticaret Sicil Memurluğu ile şirketin tasfiye memurlarına karşı yöneltilmesi gerektiğinden, davacıya ticaret sicil memurluğuna ve tasfiye memurlarına karşı dava açması için uygun bir süre verilmesi ve davanın açılması halinde açılan davanın eldeki bu dava ile birleştirilerek yargılamanın yürütülmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davadaki pasif taraf sıfatına ilişkin bu eksiklik de giderilmeden işin esasına girilmesi doğru olmadığından kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************