Mesajı Okuyun
Old 07-07-2007, 17:56   #5
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Konunun farkına şimdi vardık.

Her şeyden önce, Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun kararlarının taraflar dışındakileri hukuksal olarak bağlamayacağını bilmemiz gerekir. Hatta aşağıda da belirteceğimiz üzere, aynı konuda tam da aksi yönde, Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun başka (1.) kararının da olduğunu da bilmeliyiz.

Hukukun, dolayısıyla Vergi Hukukunun da kaynakları arasında Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun kararları sayılmamıştır. Danıştayın İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararları sayılmıştır.



Bu durumu değerlendiren iki önemli metni paylaşmayı önemli görüyoruz.


İlki vergi hukukçusu Dr. A. Bumin Doğrusöz ‘ün http://www.turmob.org.tr/adresindeki basın arşıvinden makalesi, ikincisi ise, http://www.ankara.ymmo.org.tr/Mevzua...AT%20KARARI-69 -10.doc Ankara YMMMO adres çubuğundaki, 04.12.2006 tarih ve 69/10 sayılı Mevzuat İzleme Ve Değerlendirme Komisyonu Kararıdır.

Ayrıca, http://www.bdodenet.com.tr/mehmet_mac.asp adres çubuğundan Mehmet Maçın kitabının 10. maddesiyle ilgili kısmının, 4.5. bölümünü de inceleyebilirsiniz.

Eski karar,



VERGİ DAVA DAİRELERİ
Karar Yılı 1996
Karar No 400
Esas Yılı 1996
Esas No 102
Karar Tarihi 22/11/1996


KARAR METNİ

SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK YAPAN VE MÜŞTERİLERİNDEN BU FAALİYETİNDEN DOLAYI TAHSİL ETTİĞİ ÜCRETLERİ TAHSİLAT DÖNEMİNDE BEYAN EDEN YÜKÜMLÜNÜN VERGİ KAYBINA YOL AÇTIĞINDAN SÖZ EDİLEMEYECEĞİ HK.<

Müşterilerine muhasebecilik ve müşavirlik hizmeti sunan yükümlünün 1991 yılına ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucunda, bu faaliyetinden elde ettiği gelirini geç beyan ederek vergi kaybına sebebiyet verdiği sonucuna varılmış, uygulanacak tarhiyatta katma değer vergisinin aranmaması, ancak, yükümlü adına kaçakçılık cezası kesilmesi önerildiği halde, vergi dairesi müdürlüğünce, inceleme elemanının vergi aslına ilişkin önerisi dikkate alınmadan kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salınmıştır.


Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen Eskişehir 2.Vergi Mahkemesi 23.12.1993 günlü ve 1993/372 sayılı kararıyla; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin (c) bendinde, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında vergiyi doğuran olayın meydana geleceğinin hüküm altına alındığı, olayda, yükümlünün 1991 yılında müşterileriyle yapmış olduğu birer yıllık sözleşme uyarınca her ay müşterilerine mesleki hizmet sunduğu ve sözleşmede yazılı aylık ücrete hak kazandığı halde, katma değer vergisi beyannamelerine sadece o ayda tahsil ettiği ücretleri dahil ettiği, dolayısıyla, bazı aylarda vergiyi eksik beyan ve
tahakkuk ettirdiği, oysa yükümlünün, o ay içinde yaptığı hizmetlerin tamamını katma değer vergisi beyannamesine dahil etmesi ücretin tahsil edilmesini beklememesi gerektiği, ancak, inceleme raporunda tarh edilecek katma değer vergisinin tahsil edilmemesi önerildiğinden, tahsil edilemeyecek verginin tarh edilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle vergi aslını kaldırmış, kaçakçılık cezasını ise, olayın özelliği ve matrah farkının bulunuş biçimini dikkate alarak kusur cezasına çevirmiştir.



Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay 11.Dairesi 18.4.1995 günlü ve 1995/1176 sayılı Kararıyla; vergi dairesi müdürlüğünün temyiz isteminin reddine, yükümlü temyiz isteminin ise, inceleme raporunda yükümlünün ilgili dönemde beyan dışında bıraktığı bir hizmet tesliminin varlığı yolunda yapılmış herhangi bir somut saptama bulunmadığı, dolayısıyla, verginin geç beyan edildiği ve vergi kaybına neden olunduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle kabulü ile cezanın kaldırılması gerektiği sonucuna ulaşarak vergi mahkemesi kararını yükümlü lehine bozmuştur.


Bozma kararına uymayan Eskişehir 2.Vergi Mahkemesi, 15.9.1995 günlü ve 1995/268 sayılı kararıyla ilk kararındaki gerekçeye ek olarak, gerek bu olayda gerekse mahkemelerine bu konuda intikal eden uyuşmazlıklarda mükelleflerin söz konusu kazançlarını dönemler itibarıyla verilmesi gereken beyannamelerde değil, yılsonu beyannamelerinde beyan etmek suretiyle vergi kaybına yol açtıklarını belirterek ilk kararında direnmiştir.


Karar, yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve olayda vergi ziyaının bulunmadığı ileri sürülerek direnme kararının bozulması istenmiştir.



Serbest muhasebeci mali müşavirlik yapan ve işlemlerini izlediği müşterilerince ödenen ücretleri, ödendikleri dönemin beyannamesine dahil ederek beyan eden davacı adına salınan katma değer vergisini kaldıran ancak, kesilen cezayı, verginin aylık dönemlerde değil de, ücretin tahsil edildiği dönemde tahakkuk ettirilmesi nedeniyle doğan vergi kaybının varlığını göz önüne alarak kusura çeviren vergi mahkemesi direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.


Israr hükmü sadece cezaya ilişkin olduğundan temyiz isteminin, olayda vergi kaybına yol açılıp açılmadığı saptanarak sonuçlandırılması gerekmektedir.


Vergi ziyaının tanımı, Vergi Usul Kanununun 341 inci maddesinde yapılmış; mükellef veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olduğu, verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanmasının, ceza uygulanmasına engel oluşturmayacağı kurala bağlanmıştır. Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, yükümlünün müşterileriyle yazılı sözleşme yapmadığı, inceleme raporuna ek tutanakta ise incelemenin yükümlü tarafından tutulan müşteri bilgi formlarından yararlanılarak yapıldığı, yükümlünün müşterileriyle yıllık, altı aylık, iki aylık gibi değişken süreli iş anlaşmaları yaptığı anlaşılmaktadır. Yükümlünün yıllık olarak göz önüne alındığında beyan dışında bıraktığı herhangi bir matrah farkı bulunmadığı inceleme elemanınca da kabul edilmiştir. Bu nedenle tartışma, sadece aylık dönemler itibarıyla zaman yönünden geç tahakkukun bulunup bulunmadığı noktasındadır.



3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin ilk fıkrasının (1) işaretli bendinde, serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, bu verginin konusunu teşkil eden işlemler arasına alınmış ve 10 uncu maddesinin (a), (b) ve (c) bentlerinde, kısım kısım mal veya hizmet tesliminde mutabık kalınmadıkça veya fatura ve benzeri belgeler malın teslimi yada hizmetin ifasından önce verilmedikçe vergiyi doğuran olay, malın teslimi ve hizmetin ifasına bağlanmıştır. Bu düzenleme karşısında (b) ve (c) bentlerindeki koşullar gerçekleşmedikçe davacı yönünden katma değer vergisini doğuran olay, işlemleri izlenen müşteriler tarafından gerekli ödemenin kısmen veya tamamen yerine getirilmesi ile tamamlanacaktır. Esasen bu durum, serbest meslek faaliyeti ve kazancına ilişkin Gelir Vergisi Kanununun 67 nci maddesinde ve serbest meslek makbuzunun düzenlenmesiyle ilgili Vergi Usul Kanununun 236 ve 237 nci maddelerinde yer alan kuralların da gereğidir.


Serbest meslek faaliyeti yürüten yükümlünün, bu faaliyeti nedeniyle kendisine yapılan ödemeler için serbest meslek makbuzu düzenleyerek, katma değer vergisini bu makbuzda göstermesi ve tahsilat dönemine ilişkin beyanına dahil etmesinin zorunlu olduğu, yükümlünün işlemlerini bu gerekliliğe uyarak yürüttüğü anlaşıldığından, verginin zaman yönünden geç tahakkukuna yol açtığından söz edilemeyeceğinden,
adına kesilen cezanın kusura çevrilmesi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.



Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle Eskişehir 2. Vergi Mahkemesinin 15.9.1995 günlü ve 1995/268 sayılı direnme kararının bozulmasına karar verildi. (MT/ES)

Not : Alt çizgiler tarafımıza aittir.