Mesajı Okuyun
Old 23-06-2007, 00:50   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Olayda zamanaşımı def'i ile karşılaşırsanız.. Hem ceza zamanaşımı hem de gelişen durum savunmasında bulunabilirsiniz. Takipsizlik kararı verilmiş olmsası uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/7515
Karar: 2003/8906
Karar Tarihi: 07.07.2003
ÖZET: Haksız eylemin nitelik ve kapsamı itibariyle TCK. nun 102. maddesine göre, ceza zamanaşımı (5) yıldır. Bu süre olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Ancak, olayda gelişen bir durum olması halinde, gelişen durumun sona erdiği tarihten itibaren sürenin gözetilmesi gerekir.
(765 S. K. m. 102) (818 S. K. m. 60) (2918 S. K. m. 109)
Davacı M. N. Erdoğdu vekili Avukat A. Güngör tarafından, davalı F. Turaç ve B. Turaç aleyhine 26.10.1999 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasından doğan maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 2.7.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten soma tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, dava kısmen kabul edilmiştir.
Davacı, daha önce açtığı davada bilirkişi tarafından hesaplanan bakiye tazminat miktarı için 26.10.1999 tarihinde bu davayı açmıştır. Davalı, zamanaşımı definde bulunmuştur.
Olay tarihi 29.3.1992 günü olup, kural olarak bu tür davalar BK.nun 60. maddesine göre 1 yıllık zamanaşımına tabidir. Aynı maddenin 2. fıkrası ve Karayolları Trafik Yasası'nın 109. maddesi hükümlerine göre ise, haksız eylemin suç teşkil etmesi durumunda olayda ceza "uzamış" zamanaşımının uygulanacağı öngörülmüştür. Haksız eylemin nitelik ve kapsamı itibariyle TCK. nun 102. maddesine göre, ceza zamanaşımı (5) yıldır. Bu süre olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Ancak, olayda gelişen bir durum olması halinde, gelişen durumun sona erdiği tarihten itibaren sürenin gözetilmesi gerekir. Somut olayda, davacının yaralandığı ve bunun sonucu daimi işgücü kaybına uğradığı, oranının %38 olduğu Adli Tıp Kurumu'nun 19.12.1997 günlü raporu ile belirlenmiştir. Sonraki raporlar, bu raporun tekrarı niteliğinde olup, ayrıca gelişen bir durum yoktur. Bu nedenle davacının zararını en geç 19.12.1997 tarihinde öğrendiği ve gelişen durumun bu tarihte sona erdiği anlaşıldığından, olay tarihi gözetildiğinde Adli Tıp Raporu'nun verildiği 19.12.1997 tarihinden itibaren davanın (1) yıl içinde açılması gerekirdi. Ancak dava, bu tarihten sonra açılmış olup, davalıda usulüne uygun şekilde zamanaşımı definde bulunmuştur. Şu durumda davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirdi. Mahkemece, davacıda oluşan arızanın süreklilik arzettiği belirtilerek zamanaşımı itirazının reddedilmiş olması doğru değildir. Zira tazminat isteği zaten kalıcı olan bu arızadan dolayı istenmektedir. Davanın zamanaşımı yönünden reddedilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri yerilmesine 7.7.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
(KAYNAK : Av. Talih UYAR)(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************