Mesajı Okuyun
Old 31-12-2010, 23:12   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Evlilik dışında koruma-4320 değişiklik tasarısı

Merhaba

KSGM den gelen maili aşağıya alıntıyorum.Keşke ölümler almadan bu değişiklik yapılabilmiş olsaydı.

4 Ocak 2011 tarihine kadar görüş bildirmemiz istenmiş.

Değişiklik önerilerini acele paylaşmamız yararlı olacak.

Önerilerimizi tasarı ile de sınırlı tutmamız gerekmez bence.

Saygıyla

Av.Habibe Yılmaz Kayar



Ek: 1) Kanun Tasan Taslağı ve Genel Gerekçe ile Madde Gerekçeleri (5 Sayfa)

AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI TASLAĞI

MADDE 1- 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına
Dair Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı
olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında
yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık karan
verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına
rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin veya evlilik
birliği boşanma ile sona ermiş olan eski eşlerden birinin veya
çocukların
veya diğer aile bireylerinin ya da resmî evlilik olmaksızın
bir arada yaşayan bireylerden birinin veya bunların müşterek
çocuklarının veya diğer aile bireylerinin aile içi şiddete maruz
kaldığını veya şiddete uğrama tehlikesi altında olduğunu kendilerinin
veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi
Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak kural olarak
duruşma yapmaksızın ve şiddetin belgelenmesini aramaksızın re'sen
aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun
göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:
Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan bireyin;
a) Birinci fıkrada belirtilen bireylere karşı şiddete veya
korkuya ya da tehdide yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin birincifikrada
belirtilen bireylere tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı
oturmakta olduğu eve veya işyerlerine ya da bu bireylere yaklaşmaması,
c) Birinci fıkrada belirtilen bireylerin eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Birinci fıkrada belirtilen bireyleri iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya benzeri araçlarım genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak
şiddet mağduruna yaklaşmaması ya da şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu
konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri
kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı
ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere ayları davranılması
halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu
şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan bireye ihtar
olunur.
Eğer şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunanbirey aym zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi
ise hâkim, bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde
bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya
hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına
hükmedebilir.
Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için
yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir."
MADDE 2- 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2- Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın
uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.
Koruma kararma uyulmaması hâlinde genel kolluk kuvvetleri,
mağdurların şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen
soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına
intikal ettirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan şiddet uygulayan
veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan bireyler
hakkında Sulh Ceza
Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararma aykırı
davranan şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan
bireyler hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına
hükmolunur.
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir."
MADDE 3 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 - Bu Kanun hükümlerim Bakanlar Kurulu yürütür.
GENEL GEREKÇE

17/1/1998 tarihli ve 23233 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına
Dair Kanun, aile içi şiddeti önleme konusunda reform niteliği taşıyan
önemli bir yasal düzenlemedir. Ailenin Korunmasına Dair Kanunla
Devlet, aile içi şiddetin önlenmesi için yükümlülükler üstlenerek;
şiddetin kaynağında önlenmesini amaçlamıştır,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nİn (TBMM) 25/6/2005 tarihli ve 853
sayılı Kararıyla oluşturulan Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara
ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan TBMM Araştırma
Komisyonu Raporu ve anılan Rapora istinaden hazırlanan, 4/7/2006
tarihli ve 26218 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2006/17 sayılı
Başbakanlık Genelgesi ile kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin
en etkin biçimde önlenmesini sağlamak amacıyla 4320 sayılı Kanunda da
değişiklikler yapılması öngörülmüştür. Her ne kadar, 4/5/2007 tarihli
ve 26512 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 26/4/2007
tarihli ve 5636 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunla 4320 sayılı Kanunda önemli değişiklikler
yapılmış ise de gerçekleştirilen bu değişiklikler yeterli olmamıştır.
Tasarı, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesini temel amaç
edinen 4320 sayıb Kanunun daha etkin tedbirler alınarak
uygulanabilmesi, uygulamadan doğan tereddütlerin ve kavram
kargaşasının giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Bilindiği üzere 4320 sayılı Kanunda, Kanunun uygulanmasından
doğan aksaklıkların giderilmesi amacıyla 5636 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle Kanunun kapsamı genişletilmekle birlikte, Kanunla
öngörülen koruma, tedbirleri, uygulamada sadece resmî evlilik bağı
bulunan birlikteliklerdeki şiddeti kapsamakla sınırlı kalmaya devam
etmiştir.
Oysa ki, evrensel bir sorun olan kadına ve çocuğa yönelik
şiddetin sadece resmî evliliklerde değil yakm yaşam arkadaşlığı
şeklinde devam eden birlikteliklerde (zorla yaptırılan çocuk
evlilikleri gibi) de kadına ve çocuğa yönelik olarak önemli bir tehdit
oluşturduğu hatta şiddetin en üst boyutu olan ölümle sonuçlanabildiği
gerçeği karşısında, 4320 sayılı Kanunun genel uygulama sonuçlan
itibariyle sadece resmî beraberlik bağı içerisindeki aile içi şiddeti
kapsaması, şiddet mağdurlarının eşit olarak korunamamasına ve telafisi
imkânsız olumsuz sonuçların doğmasına neden olabilmektedir. Bu
bağlamda, 4320 sayılı Kanunda yapılan olumlu değişiklikler uygulamada
sadece 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamında kurulmuş olan
evliliklerdeki şiddete karşı koruma tedbirleri getirmekte, bu
evlilikler dışındaki şiddet mağdurlarına karşı alınması
gereken önlemleri kapsamamaktadır. Oysa ki, şiddete karşı koruma
amacım taşıyan yasaların öncelikli ana hedefi insan hakları temelinde
"şiddet gören veya şiddete uğrama tehlikesi altındaki kişinin
korunması"dir. Devlet, gerek anayasal sorumluluğunun gerekse taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerinin bir gereği
olarak da şiddet mağduruna bu korumayı sağlamakla yükümlüdür.
Bilindiği Üzere, Türkiye'nin de 1985 yılında imzaladığı ve 1986
yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin (CEDAW) 1 İnci maddesinde, "eşit
haklar ilkesinin medeni durumuna bakılmaksızın bütün kadınlar için
geçerli olduğu" hususu açık olarak düzenlenmiştir. Gerek taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmeler gerekse Anayasa'nın 90 ıncı maddesi
ve iç hukukumuzdaki düzenlemeler, şiddete karşı koruma sağlarken
şiddet mağdurunun medenî durumunun bu korumayı sağlamada araştırılması
gereken yasal bir koşul olamayacağım açıkça göstermektedir.
Her ne kadar bazı mahkemelerce 4320 saydı Kanun hükümleri geniş
yorumlanarak resmî olmayan birlikteliklerde ve özellikle eski eşler
tarafından şiddet uygulanması durumunda koruma tedbirlerine karar
verilmekte ise de 4320 sayılı Kanun kapsamında verilen
koruma kararlarına karşı kural olarak temyiz olanağının bulunmaması
nedeniyle bu konuda uygulamada içtihat birliği sağlanamamıştır.
4320 sayılı Kanun kapsamında koruyucu tedbirlere hükmedebilmek
için şiddetin gerçekleşmiş olması şartı aranmamalıdır. Kanunun ruhuna
uygun olarak "şiddete uğrama tehlikesinin varlığı" koruma tedbirinin
verilmesi için yeterlidir. Tasarı ile uygulamada bu konuda da
yaşanılan tereddütleri gidermek amaçlanmıştır.
Bu bilgiler ışığında Tasarı ile 4320 sayıh Kanunun;
1 inci maddesinin birinci fıkrasına "veya evlilik birliği
boşanma ile sona ermiş olan eski eşlerden birinin veya çocukların veya
diğer aile bireylerinin ya da resmî evlilik olmaksızın bir arada
yaşayan bireylerden birinin veya bunların müşterek çocuklarının veya
diğer aile bireylerinin" İfadesi ile "veya şiddete uğrama tehlikesi
altında olduğunu" İfadesinin,
1 inci maddenin, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına "şiddet
uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan birey",
2 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarına "şiddet
uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan birey"
ifadelerinin eklenmesi uygun bulunmuştur.
MADDE GEREKÇELERİ


MADDE 1- Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti sadece resmî
beraberlikler çerçevesinde kurulmuş olan aile içinde gerçekleşen
şiddet olarak algılamamak gerekmektedir. Bu gerçeklikten hareketle de
Devlet mağdurların medenî durumuna bakmaksızın, şiddet mağdurlarını
koruma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Gerçekten de Türkiye'nin
taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin (CEDAW) birinci maddesinde "eşit
haklar ilkesinin medenî durumuna bakılmaksızın bütün kadınlar için
geçerli olduğu" hususu açık olarak düzenlenmiştir. Gerek taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmeler gerekse Anayasa'nm 90 mcı maddesi
ve iç hukukumuzdaki düzenlemeler şiddete karşı koruma sağlarken şiddet
mağdurunun medenî durumunun bu korumayı sağlamada araştırılması
gereken yasal bir koşul olamayacağım açıkça göstermektedir. Bu
nedenlerle ve Kanunun uygulanmasında yaşanılan aksaklıkları gidermek
amacıyla maddenin birinci fıkrasına "veya evlilik birliği boşanma ile
sona ermiş olan eski eşlerden birinin veya çocukların veya diğer aile
bireylerinin ya da resmî evlilik olmaksızın bir arada yaşayan
bireylerden birinin veya bunların müşterek çocuklarının veya diğer
aile bireylerinin*' ifadesinin eklenmesi gerekli görülmüştür.
Koruma kanunlarının var olma nedenlerine uygun olarak, 4320
sayılı Kanun kapsamında koruyucu tedbirlere hükmedebilmek için
şiddetin gerçekleşmiş olması şartı aranmamalıdır. Kanunun ruhuna uygun
olarak "şiddete uğrama tehlikesinin varlığı" koruma tedbirinin
verilmesi için yeterlidir. Tasarı ile uygulamada bu konuda da
yaşanılan tereddütleri gidermek amacıyla maddenin birinci fıkrasında
değişiklik yapılması gerekli görülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasına birinci fıkrada yapılan değişikliklere
paralel olarak "şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan
birey" ifadeleri eklenmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasına birinci fıkrada yapılan değişikliklere
paralel olarak "şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan
birey" ifadeleri eklenmiştir.
Maddenin dördüncü fıkrasına birinci fıkrada yapılan
değişikliklere paralel olarak "şiddet uygulayan veya şiddet uygulama
ihtimâli bulunan birey" ifadeleri eklenmiştir.
MADDE 2- 4320 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yapılan
değişikliğe paralel olarak maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına,
"şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimâli bulunan birey"
ifadeleri eklenmiştir.
MADDE 3- Yürürlük maddesidir.
MADDE 4- Yürütme maddesidir.
PAGE 02/06
KSGM SOSYALSTATU
90-312-4302285
17/10/2007 03:12

2

90-312-4302285
KSGM SOSYALSTATU
PAGE 01/06
17/10/2007 03:12