Mesajı Okuyun
Old 09-05-2017, 14:41   #64
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Mehmet Soku
arkadaşlar merhaba,
elektrik dosyaları ile ilgili açmış olduğumuz davalar yasa nedeniyle konusuz kaldı malumunuz. bizim açtığımız davalarda davanın konusuz kalması nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ilgili faklı kararlar çıkıyor. bu konuda bir kaç karar için istinafa gittik. bizim kanaatimiz belirsiz alacak davası olarak açılan bu davalarda bilirkişiye dosyanın gitmesine dahi ihtiyaç yok. çünkü HMK 331 DAVANIN AÇILDIĞI TARİHTEKİ HAKLILIK DURUMUNUN tespitini istiyor. bu açıdan YHGK kararı ile yasadan önce bu bedellerin alınmasının haksız olduğu belirtilmiş. dosyada davalı idare tarafından sunulan evraklarda bu bedellerin alındığı ve dava değerinden çok fazla olduğu aşikar. bu nedenle haklılık durumu belli olduğuna göre davalı elektrik şirketinin yargılama giderlerinden sorumlu tutulması ile davacı lehine maktu(1980 tl) vekalet ücreti takdiri gerekir. ancak BAM ın paylaşılan kararında dava değerine göre vekalet ücretine karar verilmiş. sorum şu olacak acaba mevcut dosyalarda bilirkişiye gidip miktarı belirleyip ıslah etmek mi daha mı mantıklı? bu konusuz kalan dava gözetildiğinde kötüniyetli ıslah olmaz mı?


Bana göre tüm mahkemelerin verdiği kararlar hatalı ; çünkü ;

1-)Bir hukuk devletinin bağlı olduğu hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında hiç kimsenin, almadığı hizmetten veya tüketmediği elektrik enerjisi bedeli nedeniyle sorumlu tutulması ve başkalarının külfetlerini yüklenmesi kabul edilemez.
2-)Yasama organı olan TBMM'nin çıkardığı her kanun, her zaman anayasaya ve hukuka uygun olmaz. Anayasa mahkemesi, kişi hak ve hürriyetlerinin bekçisidir.
3-)Elektrik dağıtıcısının teknik kaybı ya da başkalarının hırsızlanmak suretiyle kaçak kullandığı elektriğin bedeli olan kayıp-kaçak bedelinin, ve diğer kalemlerin kurallara uyan abonelerden tahsil edilmesinin hukuk devleti ve adalet anlayışı ile bağdaşmayacağı yerleşik yüksek mahkeme kararları ile sabittir.
4-)Geçici 20. Maddenin anayasa’ya aykırı olmasından cihetle iptal edilmemesi ve yerel mahkemenin bekletici mesele yapmaması halinde kayıp kaçak bedellerinin ve diğer kalem bedellerinin iadesi yönünde halihazırda devam eden davalar ve icra takibatları menfi şekilde son bulacaktır.Bu durum hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
5-)Tahsil edilen kayıp-kaçak bedellerinin ve diğer bedellerin tüketicilere iade edilmesine ilişkin yerleşik Yargıtay Kararları bulunmaktadır.Bu yargı kararlarını değiştirici mahiyette yasal düzenleme yapılmasının, Anayasa’nın 138/4 hükmüne aykırılık oluşturduğu muhakkaktır. Bu yaklaşım aynı zamanda hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.
6-)Anayasa Mahkemesi T: 26.06.2014, E. 2012/931, R.G.T:25.09.2014 “(...) DEVLETİN KENDİSİ TARAF OLSUN YA DA OLMASIN, DAVANIN TARAFLARINDAN BİRİNİ DİĞERİNE NAZARAN ÖNEMLİ ÖLÇÜDE AVANTAJLI HALE GETİREN KANUNİ DÜZENLEMELER YAPMASI, SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ VE DOLAYISIYLA YARGILAMANIN HAKKANİYETE UYGUN YÜRÜTÜLMESİ KURALINA AYKIRILIK OLUŞTURUR. BİR BAŞKA İFADEYLE YASA ORGANININ, YARGILAMADAKİ TARAFLARDAN BİRİNİN LEHİNE SONUÇ DOĞURACAK ŞEKİLDE KANUN ÇIKARTTIĞI DURUMLARDA, DAVANIN TARAFLARININ EŞİT KONUMDA OLDUĞU SÖYLENEMEZ.
7-)Hukuki istikrar ilkesi gereği her dava açıldığı tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerine tabidir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarında belirttiği üzere ; ''Her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.'' şeklinde karar verilmiştir.