Mesajı Okuyun
Old 25-01-2007, 14:00   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

“Davalı satım akdinin tarafı olduğu için önalım davasına konu olan müşterek mülkiyetteki payın temlikinde muvazaa savunmasında bulunması Yargıtay’ca kabul edilmemiştir. Davalı intikalin gerçek bir satım olmadığını ileriye süremez. Kendisi resmi aktin tarafı olduğundan aktin mahiyeti hakkındaki muvazaa iddiası dinlenmez. Yargıtay’ın yerleşen içtihatları bu yöndedir.”

Ancak Yargıtayın 27.03.1957 T. 12/2 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı bu genel kurala bir istisna getirmiştir. Eğer alıcı ile satıcı arasında mirasçılık ilişkisi varsa yani birbirinin mirasçısı olabilecekse, ( karı-koca, evlat, yakın akraba gibi ) temlikin satış olmayıp hibe olduğu iddiası ileriye sürülebilecek ve iddia tanık dahil her türlü delille ispat edilebilecektir. Bu durumda davada her iki tarafa delillerini bildirilmesi için süre tanınması, tanıklarının dinlenmesi , gerekirse keşif yapılması ve durumun ona göre takdiri gerekir.

KAYNAK ; Müslim TUNABOYLU, Önalım Davaları ,2004, Seçkin Yayınları Ankara , sh:194 deki açıklalar ve dev.daki Yargıtay kararları

Somut olayda, alıcı ile satıcı arasında mirasçılık ilişkisi olup olmadığını varsa mahkemenin bu kapsamda bir araştırma yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Bunlara uyulmamış ise yasaya aykırılık ve eksik inceleme söz konusu olabilir.
Soruda ikrardan söz ediliyor. HUMK 236 mad. sine göre ikrar bir davada davacı veya davalının karşı tarafın iddiasının doğru olduğunu bildirmesidir. Alıcı ile satıcı şufa davasında davacı, davalı konumunda değildir. Birbirinin iddiasını doğrulamaları ancak kendilerini bağlar 3. kişi davacıya karşı hüküm ifade etmez. Kaldı ki, tapudaki satım akdinin tarafları olan kişilerin kendi muvazaalarına dayanarak 3. Kişiden hak elde etmeleri mümkün olamaz. Bu yönden satıcının ceza mahkemesindeki beyanı şufa davası için ikrar niteliğinde olmayıp , beyanda bulunanın satım aktinin tarafı olması nedeniyle sözlerinin davacı aleyhine bir delil teşkil etmeyeceği kanısındayım.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/4177
K. 2003/4306
T. 9.6.2003
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Dava, önalım hakkına dayalı olarak payın iptali ve davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece yapılan temlikin satım olmadığından sözedilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamalarından olan önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir payın kısmen ve tamamen üçüncü şahsa satılması halinde diğer paydaşlara öncelikle satın alma yetkisini veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar. Payın satımı ile kullanılabilir hale gelir. Bu hakkın satıma ıttıla tarihinden itibaren bir ay, herhalde on yıl içinde de kullanılması gerekir. Payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlar arasında rızaen bölüşülmüş ve uzun süre o şekilde kullanılmakta ise bu hakkın kullanılması, yerleşen içtihatlara göre iyi niyetle bağdaşmaz.
Davaya konu edilen pay 22.11.1993 tarihinde 15.000.000.-TL bedelle davalı Suat Arslanoğluna satıldığı celbedilen tapu kaydından anlaşılmaktadır. Davalı yapılan temlikin satım olmadığını savunmuş, bu konuda şahit ikame etmiştir. Davalı bu savunmasıyla sözleşmede muvaaza olduğu savunmasına dayanmıştır. Sözleşmede taraf olan davalının bu savunması konusunda şahit dinlenmesi ve yapılan temlikin satım olmadığının kabulü doğru değildir. Davanın süresinde ikame edilmediği ve taşınmazın bölünerek paylaşıldığı yolundaki savunma üzerinde durulması ve bu konuda taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret kararı verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 09.06.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.