Mesajı Okuyun
Old 11-11-2003, 21:53   #4
Yolcu

 
Karar Büyük Şehir Hakimi Olmak

Değerli meslektaşlarıma katılmamak mümkün değil.Gaziantepe geldiğimde,adliyenin ve yargının durumunu özetleyen bir yazı hazırlamıştım.Bu yazıyı aşağıda sunuyorum.Şunun bilinmesini isterim vicdan mesleği olan hakimlik mesleğini icra ederken,adaletin gerçekleşmemesi veya geç kalmasından en büyük vicdani rahatsızlığı çeken bizleriz.Ve kürsüden duruşmayı ileri bir tarihe atmak bizleri, sizlerden daha çok rahatsız ediyor.Bundan önceki görev yerimde duruşma günlerini 3 haftayı geçmeyecek şekilde verirdim ve en fazla 2-3 ay içinde yargılama tamamlanırdı.Ancak şimdi başka bir dünyadayım ve daha fazla adalete ihtiyacı olan büyük şehire hakim oldum.

BÜYÜK ŞEHİR HAKİMİ OLMAK

Stajımı İstanbulda yapmıştım.Staj yıllarında,biz ne zaman büyük yerlerde görev yapacağız diye özlem ve heves duyardık.Çünkü staj sorunsuz ve sorumsuz olarak yürümekteydi.İşin gerçek yüzünü görebilmek için gerçekle yüz yüze gelmek gerekiyordu.

Haziran ayının en son Cuma günü mehil sürem bitiyor ve o gün Antep deki görevime başlamam gerekiyordu.Saat 9.30 da Komisyona başlamak için gittiğimde, daha henüz başlama işlemlerim bile bitmeden ,müdire hanım “Bu gün bir mahkememizin duruşması var ve hakim yok ,çıkabilirmisiniz” diye sordu.Ne diyeyim daha yeni gelmişim ,hayır desem de zaten çıkacağım ,bari gönüllü çıkayım görüntüsü verip “Tamam müdire hanım madem ihiyaç var çıkarım “dedim.Mesleğime başlayalı duruşmalara hiç hazırlıksız çıkmamıştım.Ben Gölyaka da iki mahkemede toplam 40 dosya bırakıp gelmiştim.O gün çıkacağım Asliye Ceza duruşması ise 80 dosyalıydı.Yani benim bir senede baktığım dosyaya ben o gün bakacaktım.Karşımda benim o güne kadar görmediğim sayıda avukat meslektaşım vardı.Ancak onlar benim kürsüdeki şaşkınlığımı anlıyorlardı.Ne de olsa onlar büyük şehir avukatıydılar.Ve böyle şeylere alışıktılar.

Adli tatile kadar olan Sonraki 20 günde , o mahkeme senin bu mahkeme benim seyyar hakim olarak dolaştım.Tabiiki duruşmalarda misafir hakimdim ve benden kimse fazla adalet de beklemiyordu.Yeterki boş mahkemelere çıkayım ve kürsü hakimsiz kalmasın.Müstemir yetkiler belli olunca sevindim.Çünkü Sulh Ceza mahkemesin de yetkilendirilmiştim.Asliye Ceza mahkemelerinde her mahkemeye yaklaşık 3000 e yakın dosya düşmekteydi.Bu sayının olduğu yerde hakimlik mesleğini gereği gibi yapmanın mümkün olmayacağını düşünüyordum.Gerçi benim dosyam da az değildi 1500 ü aşkın derdest dosyam bulunmaktaydı.Bu dosya sayısı bile benim 9 yıllık mesleki yaşamımın tamamında baktığım dosyadan fazlaydı.

Her neyse bu zamana kadar başkaları nasıl başardıysa ben de başarırım diye kendime moral vermekteydim.Nasıl olsa mahkemem belli olmuştu ve yazıişleri müdürüm olmasa da iki tane katipim vardı.Bu duygularla adli tatil sonrasında göreve başladım.Ama ne yazık ki kendi mahkememle başbaşa kalabilmem mümkün olmadı.Mutlaka her hafta bir başka mahkemenin de duruşmasına çıkıyor ve hakimsiz mahkemelerin diğer işlerini de yapmak zorunda kalıyordum-kalıyorduk.Bu arada nöbet görevim geldi.Belki büyük şehirlerdeki Sulh Ceza Hakimlerinin en büyük sorunu bu nöbetlerdir.Gaziantep suç oranının yüksek olduğu şehirlerimizden biri.Günde en az ona yakın ve birden fazla sanıklı evrak tutuklamaya sevk ediliyor ve hazırlık soruşturmasını ilgilendiren pek çok talep de bunlara ek olarak gelmekte.Aynı zamanda mahkemenizin işlerine bakmak ve hafta da 150 yi aşkın dosyanın duruşmasını yapmak bu arada sorgu ,talimat ve diğer işlerle uğraşmak insanın gücünü bitiriyor ve vücudunuzun dengesini bozuyor.Bu nedenle pek çok meslektaşımız hastalıklarla boğuşuyor.Eve giderken sanki kendimi dünyanın en ağır işcisi olarak hissediyorum.Tabii ki adliyede bitiremeyip eve götürdüğüm işler ve hafta sonu dinlenmemiz gerekirken adliyede geçen zamanlar bu ağırlığı arttırmakta.Bu ağırlık; iş yükü daha fazla olan meslektaşlarımızda çekilmezlik sınırının daha ötesinde.

Bu çalışma koşullarında,kendini yenileyebilmek,hobiler edinebilmek ,kültürel bir yaşam ve sosyal bir hayatınızın olması çok zor.Fikir-Bilgi ve vicdan mesleği olan hakimlik mesleği sayıları binleri aşan dosyalar ve olumsuz çalışma koşullarında bu özelliklerinden uzaklaşıyor ve sayılarla boğuşan ve sayıların konuşulduğu ,olayların sayılaştığı-sıradanlaştığı bir meslek halini alıyor.

Geçmişe özlemle bakıyorum.O güzel yazdığım kararlar,o esaslı duruşmalar , gerçekten adaleti dağıttığım günler, halk öğretmenlikleri ve vicdanımı yastık yaptığım rahat uykulu geceler geride kaldı.Artık başarılı ve iyi bir hakim olmanın göstergesi sayılan ,sayıların egemen olduğu bir düzen içersine giriyorsunuz.Keşke yaşlanmasaydım,keşke hep o zevk aldığım mesleğimi yapabilseydim.VE EN BÜYÜK KEŞKE DE ŞİMDİ GÖREV YAPTIĞIM YERLERDE DE BU OLANAKLAR OLSAYDI.Bura da kuradan gelen arkadaşlarıma ,biraz sabredin önünüzde güzel günler var diyorum.Evet genç meslektaşlarıma sesleniyorum,küçük yerlerde mesleğinizin keyfini çıkarın.İnanın olumsuz koşullarda bu mesleği yapmaktansa, ülkemin en küçük ilçesinde yapmayı tercih ederim.Zaten büyük şehirlerde sosyal bir hayat için zamanınız yok ve geçim sıkıntısı çekeceğiniz için paranızda olmayacaktır.

Bir şoförün veya tehlikeli bir işte çalışanın azami çalışabileceği süre bile sınırlanmışken .Adalet dağıtan ve kutsal bir mesleğin temsilcisi olan hakimler-Savcılar için böyle bir sınırlama getirilmemiştir.Onlar ne kadar dosya olursa olsun bakmak ve aynı zamanda bir şekilde o dosyaları çıkarmak zorundadırlar.100 kişilik bir sınıfta ne kadar eğitim olursa ,bu dosya yüküyle de ancak o kadar adalet oluyor ve gün geçtikçe adalete olan güven azalıyor.Eğitim ve sağlık gibi adaleti özelleştiremezsiniz.Ancak yaşam koşulları kendi çözümlerini hukuka aykırı da olsa bir şekilde buluyor.Adalet özelleşiyor ve insanlar haklarını ya kendileri yada başkaları aracılığıyla almaya çalışıyorlar.Adalete başvuranlarda geciken adalet yüzünden pişman oluyorlar.Bir ülkenin gelişmişliği otobanlarıyla ,yükselen binalarıyla değerlendirilemez.Eğer böyle bir ülkede adalet yoksa o ülke geri kalmıştır.Artık adalete yatırım zamanı geldi geçiyor.Madem adalet devletin temeli, artık bu “Temel” kelimesine içerik kazandırılmalı.Böyle giderse bir gün yatırım yapılabilecek bir adaleti de bulabilmek güç olabilir.

Yargının sorunlarını bir kaç başlık altında özetlemek mümkün değil.Birden fazla sorunun bileşkesi bu gün adaleti bu hale getiriyor.Yargının sorunları ve çözümleri herkes tarafından biliniyor.Ama çözen yok.Ben-biz bir hakim-savcı olarak gecemizi gündüzümüze katarak,bu sorunların daha da büyümemesi için normalin üstünde gayret ediyoruz .Ama bu iş yalnız bizimle bitmiyor.Ve ayrıca hiç kimsenin de bizden sağlığımızı ve sosyal hayatımızı bozacak böyle bir fedakarlığı bekleme hakkı da yok.Bizde insanız ve çalışan bireyler olarak bizimde en az bir işci kadarhaklarımızolmalı.
---------------------------

Biz hakimler mesleğin gereği ve biraz da güvencesizlikten çok konuşan ve yazan kişiler değiliz.Bu nedenlerle daha özgür olan avukat meslektaşlarımız yargının içinde bulunduğu sorunları daha etkin dile getirmeliler ve çözüme ulaşması için mücadele etmelidirler.Artık adliye hepimiz için zevkle gidilen ve vicdani rahatlılıkla dönülen bir yer olmalıdır.Saygılarımla.Aydın Başar