Mesajı Okuyun
Old 19-02-2007, 23:06   #2
Hekimbaşı

 
Varsayılan Çok zor bir konu

Sn.Kayar,

Bu konu beni hekim adayı olduğum günden beri rahatsız etmektedir.

Aslında, konuyu sadece ilaç şirketleriyle kısıtlamak da bir hata olur; mutlaka tıbbi malzeme ve cihaz üreticilerini de kapsam dahiline almak gerekir.

Tıbbi malzemeler sektörünün büyüklüğü inanılmaz rakkamlara ulaşmaktadır. En güzel tarafı da, hedef kitlenin derli toplu, sınırlı olmasıdır. Bu nedenle pazarlama kolay, amiyane deyimiyle 'tavlama' mümkündür.

Teknik uygunluk ve yeterlilik konusu tıbbi malzemelerdeki en önemli konudur. Bir tıbbi malzemenin mutlaka bu açıdan belgelenmesi istenmektedir. Ülkemizde bunu farklı farklı kuruluşlar yapar. İlaçlar için sağlık bakanlığı, tıbbi cihazlar için sağlık ve sanayi bakanlığı, diğerleri içinse bazen sağlık bakanlığı, bazen de hiç kimse. Örneğin, hasta altı bezleri için bir yetkili yoktur.

TSE hepsine bir belge verir, ama o belgenin tıbbi açıdan aslında hiçbir geçerliği yoktur, çünkü belgelendirme sırasında tıbbi testler uygulanmaz, tıbbi araştırma belgeleri, tutanakları incelenmez.

Bütün bunlardan ayrı olarak, tıbbi malzeme tanıtımının birebir yapılması gibi de bir ucubeyle karşı karşıyayızdır. Halbuki o malzeme için
1. Tanıtım toplantısı düzenlenebilir
2. Broşürler basılıp dağıtılabilir
3. Fazlasını isteyenlere yapılmış tıbbi araştırmaları derleyen kitaplar dağıtılabilir
4. Filmler, slaytlar hazırlanıp, toplu sunumlar düzenlenebilir.

Bunlar dururken, hatta yapılırken, aynı zamanda bir de yüzyüze birebir tanıtım yapılmasının gereğini anlamak herkese güç gelmektedir. Bana da.

Tanıtımcılar hastanelere bagajı ağzına kadar dolu bir araçla gelmekte ve boşalmış olarak çıkmaktadırlar. Dağıttıkları 'promosyon' denen şeylerin en masumları kalem, defter, bloknot, takvim, masa veya duvar saati, ajanda, tenis topu, oyuncak, maket, silgi, sümen takımı, kravat, mendil, ilaç veya malzemenin eşantiyonu, bir kitabın onlara özgü basımıdır. Masumiyet kapsamı içine alamayacağım şeylerse tatil kentlerinde düzenlenen toplantılara davet, yurtdışındaki toplantılara davet, yurtdışındaki kurslara katılım, hastaneye alınacak bir büyük cihazın "yanında" muayenehaneye bir küçüğünün armağan edilmesidir. Küçük armağanların diyeti, çoğunlukla hekimin belli bir ilacı diğerlerinden daha çok, veya belli sürede belli miktarda reçetelerine koymasıdır. Bazen de tam tersine, hekim zaten yazmışsa, "ödül" olarak verilmesidir. Bu elbette kokuşmuş bir ilişkidir. Ve sadece hekimleri kapsamaz.

İlaç broşür ve eşantiyonlarının dağıtımı bu işin başlangıcıdır. Radyo, TV, basın ve diğer halka açık yollarla ilaç reklamının yasak olmasından kaynaklanan bir zorunlulukla ve dağıtımın güçlüğünden dolayı bu kapı aralanmış, sonra da giderek açıldıkça saçılmıştır.

Belli bir grup hekimin zaten yapacakları bir toplantıyı finanse etmek biçiminde başlayan bu toplantı finansmanı furyası, sonradan finansmanın bireysel hale dönüştürüldüğünde bile hoş karşılanmasına, daha sonra da tek bir cihaz veya ihale için yetkililerin inceleme gezisi veya kursa katılımının da kabulune gelmiştir.

Hastaların hekimi görmek için randevu alamadıkları bir ortamda (örneğin Çapa, Cerrahpaşa vb) tanıtımcıların hastane içinde her yere girip çıkmaları ve istedikleri kadar hekimle istedikleri sürece görüşebilmeleri çok hazin bir durumdur. Biraz bundan rahatsız olunan yerlerde tanıtımcıların haftanın belli günü, daha rahatsız olunan yerlerde o belli günün belli bir saatinde izin verilmekte, ama hiçbir zaman önüne geçilememektedir. Halbuki, belki de sadece muayenehanesi olan hekimler için yararlı olan bu yaklaşım, sağlık kuruluşlarında işi aksatmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir. Bu konuda çok titiz davranan şeflerin, yöneticilerin, tanıtımcıları sadece randevuyla ve bütün klinik görevlileriyle biraradayken, toplu tanıtıma davet ettikleri görülür. Ancak, bu yöntemi izleyenler parmakla sayılacak kadar azalmıştır.

Bunun yanısıra bir de ilaç araştırmaları için sağlanan finansman ve bunların yürütülmesi için verilen destekler konuları vardır, ki içler acısıdır.

Ve elbette bunların bir düzene sokulması şarttır. Ama kimin gücü yeter, bilemiyorum. Çünkü bu tıbbi malzeme üreticileri, aracıları, satıcıları, alıcıları, kullandırıcılarından oluşan bir zincirin alıştığı ve istediği bir durumdur; kısacası hastalardan başka herkesin.

Saygılarımla,