Mesajı Okuyun
Old 20-12-2010, 13:08   #4
üye32062

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2009/9-73
Karar: 2009/129
Karar Tarihi: 26.05.2009

ÖZET: Dosyada mevcut olay tutanağında, yangına orman işletmesi itfaiyesinin müdahale ederek söndürdüğü belirtilmesine rağmen, orman işletmesi itfaiye görevlilerince yangın konusunda düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi, yerel mahkemece olay yerinde uygulamalı keşif de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Olay tutanağına ekli basit olay yeri krokisinde denetime olanak verecek şekilde, mesafelerin tayinine elverişli bir ölçülendirme de yapılmamıştır. Orman işletmesinden itfaiye görevlilerince olay hakkında düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı sorulmalı, varsa getirtilmeli ve olay yerinde keşif de yapılmak suretiyle soruşturma genişletilerek, yangının başlangıç noktası itibariyle yanan yerler ile arasındaki mesafeler belirlenmeli, yangının diğer bahçelere sıçramasının sanık tarafından bilinmesinin kaçınılmaz olup olmadığı saptanarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekmektedir.

(5237 S. K. m. 43, 44, 53, 62, 152) (5271 S. K. m. 102)

Dava: Yangın çıkartmak suretiyle mala zarar verme suçundan sanık Mehmet Gayretli'nin, 5237 sayılı TCY'nın 152/1-c, 152/2-a, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 53/1-a, b, d, e bentlerinde sayılan haklardan mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına ilişkin, Ermenek Asliye Ceza Mahkemesi’nce 15.11.2006 gün ve 168-248 sayı ile verilen kararın, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce 28.02.2007 gün ve 533-1571 sayı ile;

<... Oluş ve kabule göre olayda aynı nev'iden suçların değil, farklı nev'iden suçların fikri içtimaının söz konusu olduğu, buna göre 5237 sayılı TCK. nun 44. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında 5237 sayılı TCK. nun 43/1. maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini...> isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 02.05.2007 gün ve 41-51 sayı ile;

<... Her ne kadar Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bozma ilamında 44. madde uygulanmamış gibi düşünülmüş ise de; dosyada 44. maddenin uygulandığının açık olduğu ve sanığın eylemlerinin hem kasten yangın çıkarma hem de mala zarar verme suçlarını oluşturmasına rağmen daha ağır olan yangın çıkarmak suretiyle mala zarar verme suçundan sanık hakkında hüküm kurulduğu, bunun önceki gerekçeli kararda da ifade edildiği, öte yandan 5237 sayılı TCK. nun 43/2. maddesinin uygulanarak sanığa fazla ceza tayin edildiğine dair bozma nedeninin olayımız açısından geçerli olmadığı açıktır. Şöyle ki; sanığın sadece Hakkı Atasoy'un bahçesini yakmak istediği düşünülse bile, bir bahçede yangın çıktığında o bahçe ile bitişik olan diğer bahçelere de sirayet edeceği mevsim şartları da dikkate alındığında üstelik köy yerinde yaşayan normal zekada bir insan tarafından öngörülmesi gerekmektedir. Sanığın aklı ile ilgili herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Sanık bir bahçede yangını çıkardıktan sonra orayı terk etmiştir ve böylelikle diğer bahçelere sıçraması ihtimali olduğunu bile bile herhangi bir önlem almayarak o bahçelerde de zarar meydana gelebilecek olmasını önemsememiştir. Şayet 43. maddenin uygulanmasını kabul etmez isek; bu durum kalabalığa ateş eden bir kişinin 'Ben sadece bir şahsı öldürmek istemiştim, diğerlerini öldürme kastım yoktu' demesine ve bizim de kalabalığa ateş eden şahsın birden fazla kişinin ölümüne veya yaralanmasına sebep olabileceğini öngörmüş olmasına rağmen sadece bir kişiyi öldürmüş gibi düşünerek tek eylemden cezalandırılmasına karar vermemize benzer ki; bunun da hukuki olarak kabulü mümkün değildir, kişi eyleminin başka neticelere de sebep olabileceğini öngörebilecek durumda ise ve bunu önlemeye yönelik herhangi bir eylemde bulunmuyor ise o neticeyi de istemiş sayılır ve bu da kastın isteme unsuru içinde yer alacağından karşılığının olması gerekir, burada sanığın diğer müdahil ve mağdurun bahçesinde meydana gelen zarardan onu sorumlu tutmamak eylemi karşılıksız bırakılmaktır. Yani Hakkı Atasoy'un bahçesinin yanında diğer bahçelerin de zarar görmüş olması sanığın yakma eylemine bağlı olarak oluşan zorunlu neticelerdir. Sanık bu zorunlu neticeleri önlemediği ve orayı terk ederek zararın meydana gelmesine sebep olduğu için belki de onlara zarar vermeyi istememiş dahi olsa (ki bu durumda gerçekten istemediğinden söz edilemez) gerçekleşen neticeler bakımından kasten suç işlemiş sayılması ve kasıtlı suçun cezasına çarptırılması gerekmektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında bozma ilamını kabul etmek mümkün değildir. Sanığın aynı fiille kanunun birden fazla maddesini ihlal ettiği açıktır ve 44. madde uygulanarak içtima kuralı gereği daha ağır olan yangın çıkarmak suretiyle mala zarar vermeden cezalandırılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra aynı suçun birden fazla kişiye tek bir fiile işlenmesi durumu söz konusudur ve bu durumda da 43. maddenin uygulanması kaçınılmazdır...> gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının <onama> istekli 12.03.2009 gün ve 200380 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

Karar: Sanığın, yangın çıkartmak suretiyle mala zarar verme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, sanığın eyleminin sabit olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın sabit olan eylemi sonucunda birden fazla kişiye ait meyve bahçesinin zarar görmesi karşısında, hakkında 5237 sayılı TCY'nın 43/2. maddesinin uygulanması koşullarının bulunup, bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Ancak, uyuşmazlık konusunun görüşülmesine geçilmeden önce, Kurul Başkanı tarafından soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilen kanıtların, uyuşmazlık konusunda bir karar verilmesine elverişli olmadığı ve yeni araştırmaların gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, bu husus Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak değerlendirilmiştir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Dosyada mevcut olay tutanağında, yangına orman işletmesi itfaiyesinin müdahale ederek söndürdüğü belirtilmesine rağmen, orman işletmesi itfaiye görevlilerince yangın konusunda düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi, Yerel Mahkemece olay yerinde uygulamalı keşif de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Olay tutanağına ekli basit olay yeri krokisinde denetime olanak verecek şekilde, mesafelerin tayinine elverişli bir ölçülendirme de yapılmamıştır.

O halde, orman işletmesinden itfaiye görevlilerince olay hakkında düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı sorulmalı, varsa getirtilmeli ve olay yerinde keşif de yapılmak suretiyle soruşturma genişletilerek, yangının başlangıç noktası itibariyle yanan yerler ile arasındaki mesafeler belirlenmeli, yangının diğer bahçelere sıçramasının sanık tarafından bilinmesinin kaçınılmaz olup olmadığı saptanarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün, noksan soruşturma sonucunda hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Öte yandan, sanık 29.08.2006 tarihinden bu yana 2 yıl 9 aydır tutukludur. 5271 sayılı CYY'nın, <Tutuklulukta geçecek süre> başlığını taşıyan 102. maddesinin 1. fıkrası, <Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.> hükmünü taşımaktadır. Somut olayda sanığın eylemi Asliye cezalık suç kapsamında olduğundan 1 yıl 6 aylık azami tutukluluk süresine tabidir. Yasada öngörülen azami süre dolmuş bulunduğundan CYY'nın 102/1. maddesi hükmü uyarınca, sanığın bihakkın tahliyesine de karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Ermenek Asliye Ceza Mahkemesi’nin 02.05.2007 gün ve 41-51 sayılı direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- 5271 sayılı CYY'nın 102/1. maddesi uyarınca, azami tutukluluk süresinin dolduğu nazara alınarak, sanık Mehmet Gayretli'nin bihakkın tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesi için Ermenek C.Başsavcılığına yazı yazılmasına,

3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.05.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları