Mesajı Okuyun
Old 02-05-2008, 19:41   #1
güler ataş

 
Varsayılan Uykucu' ya Utangaç Mektup

Sevgili fok,

Biz insan denen varlık, sen bizim sadece vahşi ve ticari yanımızı tanırsın. Oysa bizim de ilk nefes aldığımız yer "su"ydu. Elimiz, kolumuz, ayağımız bacağımız, daha da önemlisi doymak bilmez EGOlarımız orada oluştu. Herkes oraya anne karnı dedi. Sonra sudaki özgürlüğümüz bitti. Ve 'insan'ın yaşadığı vahşi yerle tanıştık. Anne karnı denen yerde başlayan EGOlarımıza bir sürü yükleme yaptı annemiz, babamız, komşumuz ve onları yönetenler. İnsanlar doğdukları coğrafyaya benzetildiler, oluştukları suya değil.
Yine de suyu çok sevdik. Yaşam için "olmazsa olmaz" olduğunu öğrendik. Bilim öyle gelişti ki, doğal olan her şeye müdahale ettik. Bir gün yeryüzü susuz kalırsa kaygısıyla, laboratuarlarda su üretmek için formülünü çözdük. Ve başardık.
Kendi genlerimizi yeryüzüne hakim kılmaya uğraşırken, seni nasıl katlettiğimizi hiç fark etmedik (belki fark etmek bile istemedik).
Bize bir söz öğrettiler egomuzu kirletmek için "büyük balık küçük balığı yer". İnsan kendini o kadar büyük gördü ki, sadece balıkları değil, doğayla birlikte birbirini yemeye başladı.

Şiirlere şairlere ilham veren denizleri okyanusları kirletirken, seni yok edip, şiiri bile katlettiğimizi görmedik (belki görmek istemedik).
İnsan denizi çok sevdi. Sevdikleri öldüğünde adını yaşatmak için, çocuklarına isimlerini koyarlardı. Demek ki denizi öldürmüşlerdi çocuklarına "Deniz" adını koymaya başladıklarında.
En çok neye üzülüyorum biliyor musun, biz insan hakları mücadelesi verenler, doğa katledilirken sustuk. Bir gün haklarımızı aldığımızda, ama sen olamadığında, yaşayacak dünya kalmayacağını anlamadık (belki de anlamak istemedik).
Kendi savaşlarımızda senin evini de yaktık, yıktık. Savaşlara silah taşıyan gemilerin atıklarını döktük evine ve sadece insana ağladık.
Mücadeleyi insan ve doğa üzerine şekillendirenleri aşağıladık. Küçük burjuva, büyük burjuva diye sınıflandırdık. Sen burjuva ne demek bilmezsin, seni ilgilendirmiyor zaten. Senin korkuların da insanları ilgilendirmedi. Çünkü insanlar, senin düşünce yeteneğinin olmadığını düşünüyorlardı, belki sömürgeci bir sistemi yönetemediğin içindir. Senin silahların insanin silahı kadar toplu katliamlar yapacak güçte değildi. Doğanın muhteşem sistemi, insanın 'muhteşem zekâsına' yenik düşmek zorundaydı.

İnsana göre sen, yaşamak için yenen, süslenmek için giyilen, eğlenmek için avlanan, para kazanmak için satılan tanrılarının onlara sunduğu armağandın. Yani sen insan için yaratılmıştın. (Oysa sen hatırlıyorsun belki de insanın evrimsel bacaklarının üzerinde ilk yükseliş çabalarını)


İnsanı sevmek dünyanın en kolay işi, belki de en büyük yalanı. Ya seni sevmek? Aşağılanmayı dışlanmayı göze alırken, ciddiye alınmamak demek. Hiç bir sistem doğa savunucularına idam cezası vermedi çünkü. Eğer doğa ve insan hakları savunucuları birlikte yürüyebilseydi özgür bir dünya için, ne sen sitem dolu mektuplar yazacaktın insana, ne ben utanacaktım bu kadar.
Çoğunluk seni anladığında çok geç olmasın diye, bazı abiler ablalar hatta bazı çocuklar her şeyi göze alıyor. Hani son mektubunda "bu insanlara son mektubum" demişsin ya.
İşte en azından o abilerin, o ablaların, o çocukların hatırı için bize yazmaya devam et. Bize kendimiz için daha çok şey yapmamız gerektiğini unutturma.

Denizler temizdir temiz kalacak.............Şaka, bu da insanca bir slogandı.
Hayvanı sevmeyen, insanı sevemez.......Hayvanları seviyorum ama karşıdan.(YALAN).
Balıkların üç saniyelikmiş hafızası...........Ya insanın?
.................................................. ..
Güler Ataş
Nisan/ 2008