Mesajı Okuyun
Old 25-03-2010, 10:01   #32
Av. Suzan ŞEN

 
Varsayılan

sayın meslektaşım,
Yargıtay kararları genel olarak rayiç bedeli değerlendiren kararlar vermiş olsa da alıcının alım gücü ve satıcının yani miras bırakanın satış yapmaya ihtiyacı olup olmadığı gibi husuları da değerlendirmektedir. bu kapsamda düşünürseniz sizin işinize yarayacak tarzda Yargıtay kararları da mevcut. birkaç tanesini ekliyorum.
saygılar....

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/5913T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5913

K. 2005/6859

T. 5.6.2005

• MURİS MUVAZAASI ( Tespitinde Ülkenin Gelenek Ve Görenekleri Toplamsal Eğilimleri Miras Bırakanın Sözleşmeyi Yapmakta Haklı Ve Makul Bir Sebebi Olup Olmadığı Davalının Alış Gücü Olup Olmadığı Satış Bedeli İle Rayiç Bedel Arasındaki Farkın Nazara Alınacağı )

• TAPU İPTALİ TESCİL TALEBİ ( Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

• MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA ( Tapu İptali Tescil Talebi - Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

• İSPAT ( Tapu İptali Tescil Talebi - Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

• TANIK ( Muris Muvazaasının Tanık Dahil Her Türlü Delille İspatlanabileceği )

818/m. 18

1086/m.288, 293

ÖZET : Muris muvazaasının tespiti yönünden ülkenin gelenek ve görenekleri, toplamsal eğilimleri, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir sebebi olup olmadığı, davalının alış gücü olup olmadığı, satış bedeli ile rayiç bedel arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olguların nazara alınması gerekir. Muris muvazaası tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Tüm deliller toplanarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürüp; tapu iptali ve tescil istemişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazları muristen ve murisin kardeşlerinden bedellerini ödemek suretiyle satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların yazılı akde dayanılarak yapılan satış ve hibe işlemlerinin muvazaalı olarak davalıya yapıldığını gösterir aynı hukuki mahiyette bir delil ibraz edemedikleri ve iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle açılan davaların reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı A. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.T.'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, temliklerin resmi akitle yapıldığı, iddianın aynı güçte delille kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği Üzere uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı'nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazların miras bırakan tarafından davalıya temlik edildiği, davacı tarafından anılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu iddianın, tanık beyanı dahil her türlü delille ispatlanabileceğinin, yasal ve yargısal uygulamalar gereği olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; öncelikle miras bırakana ait veraset ilamının getirtilmesi ve gerektiğinde Medeni Yasa'nın 640. maddesi uyarınca işlem yapılması, tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tüm delillerin toplanması, bu arada taşınmazların imar görmesi nedeniyle imar evraklarının ve öncesinin getirtilmesi, davanın kanıtlanması halinde, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin ne ölçüde imar parsellerine yansıdığının saptanıp gözetilmesi ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Davacı A'nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2004/8660T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/8660

K. 2004/9607

T. 22.9.2004

• MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Murisin Gerçek İradesinin Tesbiti Usulü - Murisin Paraya İhtiyacının Bulunmaması ve Davalının da Alım Gücünün Bulunmaması )

• MUVAZAA NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Murisin Gerçek İradesinin Tesbiti Usulü - Murisin Paraya İhtiyacının Bulunmaması ve Davalının da Alım Gücünün Bulunmamasının Muvazaaya Delil Teşkil Etmesi )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Muris Muvazaası Nedenine Dayanarak - Murisin Gerçek İradesinin Tesbiti Gereği - Murisin Paraya İhtiyacı Bulunmaması ve Davalının da Alım Gücünün Bulunmamasının Muvazaa Bulunduğunu Göstermesi )

2644/m.26

818/m.18,213

4721/m.706

ÖZET : Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, sağlıklı, adil ve doğru bir sonuca ulaşılabilmesi için miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer olmayacak şekilde tespit edilmesi gerekir. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı bir nedeninin olup olmadığı, davalının alım gücü, satış bedeli ile gerçek bedel arasındaki fark gibi olgulardan yararlanılmalıdır. Somut olaya gelince; dosya içeriği ve mevcut deliller yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; miras bırakanın satış tarihinde mal satmaya ihtiyacı olmadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, miras bırakanın diğer taşınmazlarıyla karşılaştırıldığında malvarlığının yarısını temlik ettiği, mahkeme dışında noterde düzenlenen ifade tespit tutanağına değer verilemeyeceği, aksine muvazaalı işlemi gizleme amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalıya temlik ettiği anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi isabetsizdir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, müşterek miras bırakanları M'nin dava konusu 60 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalıya muvazaalı biçimde devrettiğini ileri sürerek paylan oranında iptal-tescil istemişlerdir.
Davalı, miras bırakanının çekişmeli taşınmazı ihtiyacı nedeniyle satışa çıkardığını, kendisinin de 100.000.- TL'ye bu yeri satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satışın gerçek olup muvazaa bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmişse de duruşma gideri eklenmediğinden istek reddedildi. Tetkik Hakimi'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş YARGITAY içtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı'nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosya içeriği ve mevcut deliller yukarıdaki ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; miras bırakanın satış tarihinde mal satmaya ihtiyacı olmadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, miras bırakanın diğer taşınmazlarıyla karşılaştırıldığında malvarlığının yarısını temlik ettiği, mahkeme dışında noterde düzenlenen ifade tespit tutanağına değer verilemeyeceği, aksine muvazaalı işlemi gizleme amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
SONUÇ : Hal böyle olunca, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalıya temlik ettiği anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 22.09.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.





YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2007/10401T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/10401

K. 2008/336

T. 17.1.2008

• TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI ( Mirasçılardan Mal Kaçırma Amaçlı Muris Muvazaası Nedeniyle )

• GERÇEK SATIŞ ( Temliki İşlemin Muvazaalı Olduğu Kanıtlanamadığı Miras Bırakanın Kendi İhtiyaçlarını Karşılamak için Dava Konusu Taşınmazları Alım Gücü de Bulunan Davalı Damadına Gerçek Değerine Yakın Bir Bedelle Sattığının Anlaşılması Nedeniyle Davanın Reddedilmesi )

818/m.18

ÖZET : Temliki işlemin muvazaalı olduğu kanıtlanamadığı miras bırakanın kendi ihtiyaçlarını karşılamak için dava konusu taşınmazları alım gücü de bulunan davalı damadına gerçek değerine yakın bir bedelle sattığı, satışın gerçek olduğu, dinlenen tanık beyanları ve toplanan diğer elverişli delillerle saptandığına göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan Fatma'nın 270 ve 273 parsel sayılı taşınmazlarını kızı davalı Hasibe'nin eşi davalı Suay'a "satış" suretiyle temlik ettiğini; ancak yapılan işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davalı Hasibe yönünden davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, iddiaların doğru olmadığını, miras bırakan Fatma'nın temliki, gerçek bir satış işlemi olarak yaptığını belirtip; davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı Suay'a yapılan satışın muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı davalı Hasibe'ye de husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine, toplanan delillere hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle temliki işlemin muvazaalı olduğu kanıtlanamadığı miras bırakanın kendi ihtiyaçlarını karşılamak için dava konusu taşınmazları alım gücü de bulunan davalı damadına gerçek değerine yakın bir bedelle sattığı, satışın gerçek olduğu, dinlenen tanık beyanları ve toplanan diğer elverişli delillerle saptandığına göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir.
SONUÇ : Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 00,90 YTL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 17.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
yarx
yarx