Mesajı Okuyun
Old 29-12-2009, 00:52   #48
Adli Tip

 
Varsayılan Konuyla doğrudan ilgili olmayan bir karar. Katkı sağlayabilir diye düşündüm.

Daire:HGK
Tarih:2009
Esas No:2009/4-273
Karar No:2009/314

“…dava manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacılardan Fatma, davalının, kendisi ile evlenme vaadi ile cinsel ilişkiye girip kızlığını bozduğunu, bir hafta sonra kendisini terk ettiğini, bu sebeple sağlığının bozulduğunu, halen tedavi altında olduğunu beyan ederek, diğer davacı ise kızının sağlığının bozulması ve intihar tehlikesi nedeni ile hastanede sürekli yanında kaldığını, bu durumdan fazlası ile üzüntü duyduğu gibi toplumun ahlak anlayışı nedeni ile küçük düştüğünü beyan ederek ayrı ayı manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı, dava konusu olayın meydana geldiği 2004 yılında reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi ile ilişkiye girmeyi kabul etmiştir. Buna rağmen evlilik vaadi ile kandırılıp kızlığının bozulduğu iddiası ile manevi tazminat isteminde bulunamaz. Kaldı ki 5237 sayılı Yeni TCK da ergin ve mümeyyiz kişiler arasında evlenme vaadi ile kızlık bozmak ta suç olmaktan çıkarılmıştır. Şu durumda manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığı…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

….
Hemen belirtmelidir ki, ceza yasalarında suç olarak düzenlenmemesi olgusu, hukuk yargılaması açısından o eylemin haksız eylem olarak nitelendirilmesine engel oluşturmaz. Kaldı ki, somut olayda olduğu gibi, gerçekleştiği tarihte suç olan bir eylemin daha sonra suç olmaktan çıkarılması da varılacak sonuca etkili görülemez. Toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre de gözetildiğinde; davalının davranışları ve iknası sonucunda, evlenecekleri inancına kapılan davacının, taraflar arasında meydana gelen yakınlaşma sonucunda cinsel ilişkiye girerek kızlığının bozulması olgusunun toplumda açığa çıkması halinde gelecekte onun yeni bir evliliğe adım atarken kendine olan güvenini sarsacağı, belki de evleneceği insan veya çevresindekiler tarafından böyle bir durumun varlığının aleyhine kullanılabileceği, kaçınılmaz bir gerçektir. Aynı sosyal çevreyi paylaşan davalının, davacının içine düşeceği bu durumu da gözeterek, daha hassas davranmasının, ondan beklenen ve olması gereken bir davranış modeli olduğu da unutulmamalıdır.
….
O halde, yerel mahkemece davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmiş olması, usul ve yasaya uygun olup, direnme yerindedir. Ne var ki, tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden, dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, tazminat miktarına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 01.07.2009 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI :

….
Öncelikle, “evlenme vaadi ile kızlık bozma” ismi altında gerek hukuk ve gerekse ceza yasalarımızda herhangi müessese ve düzenleme yoktur.
…..
Kadın ile erkek arasında birinin diğerine karşı hak ve borçlar yönünden eksiklik ve üstünlüğü yoktur. Erkek ve kadın haklara ve borçlara ehil olmada, şehirli, taşralı, doğulu, batılı ayırımı yapılmaksızın yasalar önünde eşittir. On sekiz yaşını bitirip ergin olan akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan dolayısıyla ayırt etme gücüne sahip olan her kadın ve erkek eşit olarak fiil ehliyetine sahiptir. Fiil ehliyetine sahip ve eşit olan her kadın ve erkek kendi fiilleri ile hak edinebilir ve borç altına girebilir. İradeyi fesat’a uğratan hata, hile ve ikrah sonucu eylemde bulunmak zorunda kalan kadın ve erkek bu eylemlerinden sorumlu olmazlar. …
Kadın olsun erkek olsun kendisine karşı bir eylem yapılması nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi için ya cismani zarara uğradığını ya da hukuka aykırı bir şekilde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kanıtlaması gerekir tespitleri sonucuna varılır. Bu tespitlerden sonra somut olayımıza döndüğümüzde olayımız, reşit ve mümeyyiz olan kadın ve erkek kendi rızaları ile sonuçlarını da bilerek ve düşünerek arkadaşlık kurmuşlar (evlilik düşüncesi ile de olabilir) bir kadının rızası ile kızlığı bozulmuş ama ne var ki bu birliktelik evlilikle sonuçlanmadan ayrılma ile son bulma şeklinde gerçekleşmiştir. Anlatılan olayımız nedeniyle davacı kadın tarafından manevi tazminat istenebilmesi için yukarıda tek tek yazdığım düzenlemelerden TMK’nun 24/1, BK’nun 47 ve 49 ncu maddelerindeki koşulların oluşması gerekir. Olayımızda, davacı kadın cismani zarara uğramadığı gibi ve bu konuda iddiada olmadığından BK’nun 47 nci maddesinin uygulanmasının koşulları yoktur.

Ergin ve ayırt etme gücüne sahip kadınların erkeklerle eşit olduğunu, seçimlerde iktidarları belirleyecek oy verme hakkının bulunduğunu, evlenme veya evlenmeme veya evlilik harici moda tabirle düzeyli (seviyeli) birlikte yaşama kararını verme hakkının bulunduğunu kabul ettiğimiz kadının somut olayımızda olduğu gibi, cinsel ilişkiye girerken karar vermekten aciz, kandırılmış olabileceğini kabul etmek, yukarıda belirttiğim yasal düzenlemelere aykırı olduğu gibi, kendi içinde çelişkili olan tazminat verilmesine ilişkin gerekçeleri de anlayabilmiş değilim. Her şey bir tarafa ortada hatalı kabul edilebilecek bir davranış varsa bu hata, tamamen erkeklerle eşit olan reşit ayırt etme ve karar verme güç ve yetkisine sahip olan iradesinin hile ve zorla değiştirildiğini iddia ve ispat etmeyen davacı kadına aittir. Ve yukarıda belirttiğim gibi, TMK’nun (3/2) maddesine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamayacağı gibi, TMK’nun (2/2) maddesine göre de böyle bir kimseyi hukuk düzeni korumaz. Bu nedenlerle evlenme vaadi ile kızlık bozulduğu iddiası ile davacı kadın lehine manevi tazminata karar verilmesinin yasal dayanağı ve koşulları bulunmadığından sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum.
Üye Kamil Kancabaş