Mesajı Okuyun
Old 25-08-2006, 15:11   #2
medenikal

 
Varsayılan



1 yıllık süreden maksat ,çocukta doğumdan sonra anlaşılan hususlar,belirtiler icabı ,bu belirtiler başladıktan sonra 1 yıl içinde dava açmak gerekir.her halde öğrenme tarihinden itibaren 5 yıl içinde açmak lazımdır.

peki belirtiler 5.yıldan sonra meydana çıkarsa bu durumda dava açılmayacakmıdır.kanımca açılmalıdır.Çünkü burada öğrenme söz konusu olamamaktadır.imkansızlık söz konusudur.

Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması

Madde 13
1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir.

Danıştay maddi tazminat için ağır hizmet kusuru aramaktadır.Yine yapılan harcamaların belgelendirilmesini aramaktadır.

çocuğun hastane dosyasını bilirkişiye göndermekte ve bu bilirkişi raporu doğrultusunda karar vermektedir.





Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi ONUNCU DAİRE 1994 2502 1993 363 01/06/1994 KARAR METNİENJEKSİYONA BAĞLI OLARAK GELİŞEBİLECEK ŞOKA KARŞI ETKİLİ ÖNLEMLERİN
ALINMAMASI SONUCUNDA MEYDANA GELEN ÖLÜM OLAYINDA DAVALI İDARENİN AĞIR
HİZMET KUSURU VE TANZİM SORUMLULUĞU OLDUĞU HK.<
Dava, davacılardan Saadettin Balay'ın oğlu, Kadriye Balay'ın eşi ve
Serhat Balay'ın babası Yusuf Balay'ın tedavi amacıyla yatırıldığı İz-
mir Gögüs Hastalıkları Hastanesinde yapılan "Streptomicine" enjeksiyo-
nundan kısa bir süre sonra şoka girerek ölmesi olayında idarenin hiz-
met kusuru bulunduğu iddialarıyla uğranılan zarar karşılığı olarak
toplam 10.000.000. lira manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, idare hukuku ilkelerine ve Danıştayın yerleşik
içtihatlarına göre, zarar gören kimsenin hizmetten yararlandığı ve
hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, hizmet sırasında veri-
len ve ağır bir kusurdan ileri gelmemiş olan zararlar için idarenin
tazmin yükümlülüğü bulunmadığı, sağlık hizmetinin de riskli hizmetler-
den biri olduğu, ölüm olayında davalı idarenin ağır bir hizmet kusuru
bulunup bulunmadığının saptanması amacıyla yaptırılan bilirkişi ince-
lemesi sonunda düzenlenen raporda; Stroptomisinin tüberküloz tedavi-
sinde keşfedildiği 1944 yılından beri yaygın olarak kullanıldığı, bu
ilaca bağlı olarak gelişen anafalaktik şokun çok nadir olduğu, uygu-
lamadan önce cilt testi yapılmasının rutin klinik tıpta yer almadığı,
ancak daha önce ilaç allerjisi olduğu bilinen olgunlarda test yapılma-
sı gerektiği, hastanın öyküsünde ise ilaç allerjisinden söz edilmediği
bu nedenle deride ilaç deneme testi yapılmamasının eksiklik olmadığı,
ancak deride ilaç deneme testinin menfi olmasına rağmen ilacın enjek-
siyonu sırasında anaflaksinin yine gelişebileceği, daha önce aynı
ilaçtan defalarca yapılmış ve anaflaksi görülmemiş bir kişide herhangi
bir enjeksiyon sonucunda anaflaksi gelişebileceği ve ölüm olabileceği,
enjeksiyon öncesi ve sonrasında maktule uygulanan tedavinin uygun ve
yeterli olduğu, ancak dosyada stroptomisin enjeksiyonun saat kaçta
yapıldığının not edilmediği, gelişen allerjik reaksiyon tedavisinde
ilk müdahalenin 10.45 de yapıldığının görüldüğü, hastaya erken müdaha-
le edilmesi halinde ölümün ortaya çıkmayabileceğinin düşünüldüğü, an-
cak streptomisin enjeksiyonundan sonra hastanın gözlenmesi ve takibi-
nin rutin bir uygulama olmadığı, bu nedenle hastanın yakınmalarının
Hekim ve Hemşireye yansımasının ifadelere göre geç olması yanında
Streptomisin uygulanması ile acil müdahale arasındaki sürenin belir-
lenmesinin yararlı olacağının belirtildiği, davacı vekili tarafından
bilirkişi raporuna yapılan itirazların yerinde görülmediği ve raporun
hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu, dava dosyasındaki bilgi ve
belgelere, bilirkişi raporunun içerdiği açıklamalara göre davacıların
yakını olan Yusuf Balay'ın ölümü olayında davalı idarenin ağır hizmet
kusuru bulunmadığı gibi, olayın idare hukukuna özgü kusursuz sorumlu-
luk hallerine de girmediği, manevi tazminat isteminin reddinde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın, yerinde ol-
madığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyizen incelenen idare mahkemesi kararına dayanak alınan bilirkişi
raporunda, daha önceden ilaç allerjisi olduğu bilinin olgularda test
yapılması gerektiği, hastanın öyküsünde ise ilaç allerjisinden sözedil
mediği için deride ilaç testi yapılmamasının eksiklik olmadığı, deride
ilaç deneme testinin menfi olmasına rağmen ilacın enjeksiyonu sıra-
sında anaflaksinin yine gelişebileceği, daha önce aynı ilaçtan defa-
larca yapılmış ve anaflaksi görülmemiş bir kişide herhangi bir en-
jeksiyon sonucunda anaflaksi gelişebileceği ve ölüm olabileceği be-
lirtilmektedir.
Bu haliyle, sözkonusu enjeksiyonun belirkişi raporunda da belirtil-
diği gibi ölüme yol açabileceği kabul edilmiş bulunmaktadır. Deride
ilaç testi yapılması gerekmekte ise de, dava konusu olayda olduğu
gibi deride ilaç testi yapılmamış olsa bile enjeksiyondan sonra has-
tanın belli aralıklarla izlenmesi ve enjeksiyona bağlı olarak gelişe-
bilecek şoka karşı yeterli ve etkili önlemlerin alınması gerekmekte-
dir.
Davacıların yakınlarına yapılan streptomisin enjeksiyonundan sonra,
enjeksiyona bağlı olarak gelişebileceği ve ölüme yol açabileceği kabul
edilen şokun önlenmesi amacıyla yeterli gözlemlerin yapılmadığı anla-
şıldığından, bunun sonucunda meydana gelen ölüm olayında davalı idare-
nin ağır hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, olayda idarenin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı gerek-
çesiyle davacıların manevi tazminat istemlerinin reddi yolunda verilen
idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulü ile İzmir
2. İdare Mahkemesince verilen 5.11.1992 tarih ve 1992/1002 sayılı
kararın bozulmasına karar verildi.
AZLIK OYU:
Temyizen incelenen mahkeme kararında da belirtildiği gibi riskli hiz-
metlerden olan sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında ağır bir
kusurdan ileri gelmemiş olan zararlar için idarenin tazmin sorumlu-
luğu bulunmamaktadır.
Bakılan uyuşmazlıkta, zararın doğumuna neden olduğu iddia edilen olayı
iki aşamada incelemek gerekmektedir.
Birincisi, davacıların yakınına uygulanan tedavinin yöntemine uygun
olup olmadığı, ikincisi ise uygulanan tedavi sonucunda meydana gelen
şokta gerekli müdahalenin ilgiliye zamanında yapılıp yapılmadığıdır.
Bilirkişi raporunda belirtilen esaslar çerçevesinde ilaç uygulamasına
bağlı olarak gelişebilen tabloda idareye yüklenebilecek bir kusur bu-
lunmamakla beraber, davacıların temel iddialarından olan hastanın şo-
ka girmesinden sonra acil ve yeterli müdahalenin zamanında yapılmadığı
yolundaki iddianın açıklığa kavuşturulmadığı dosyanın incelenmesinde
anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunun son kısmında... streptomisinin uygulama saati ile
acil müdahale saati arasındaki sürenin hastanın yaşamını belirleyici
bir faktör olduğu ve bu hususun belirlenmesinin yararlı olacağı belir-
tildiğinden, davacıların bu yöndeki iddiaları karşılanmaksızın ve
idarenin bu aşamada bir kusuru olup olmadığı hususu açıklığa kavuştu-
rulmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda hukuki
isabet görülmemiştir.
Davacıları temyiz isteminin belirtilen gerekçeyle kabulü gerektiği gö-
rüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

(DAN-DER; SAYI:90) CP/SE