Mesajı Okuyun
Old 08-02-2017, 15:05   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

17.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/22064
Karar: 2015/2865
Karar Tarihi: 17.02.2015


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - DAVACININ İDDİASINI KANITLAMASI HALİNDE İDDİANIN ALACAĞIN TAHSİLİNE YÖNELİK BULUNDUĞU - İPTAL VE TESCİLE GEREK OLMAKSIZIN DAVACININ TAŞINMAZLARIN HACİZ VE SATIŞINI İSTEYEBİLMESİ YÖNÜNDE HÜKÜM KURULACAĞI

ÖZET: Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.

(6098 S. K. m. 19) (2004 S. K. m. 277, 283)

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptali tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-Karar-

Davacı vekili, müvekkilinin davalı L. ile 2002 yılında evlendiğini, dava konusu taşınmazın evlilik birliği, içinde 2007 yılında müvekkilinin altınlarının bozdurularak ve ailesinin yardımı ile alındığını, davalı L.’ın 19.10.2010 tarihinde açtığı boşanma davasından dört gün önce 15.10.2010 tarihinde dava konusu taşınmazı kardeşinin eşi davalı O. B.'a muvazaalı olarak sattığını belirterek satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı L. K. vekili, dava konusu taşınmazın aile konutu olmadığından davacının dava açma hakkı bulunmadığını, taşınmazın banka kredisi ve davalı O.'dan alınan borç ile satın alındığını, davacının herhangidir geliri ve katkısı bulunmadığını, taşınmazın borca mahsuben davalı O.'a 65.000 TL bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı O. B., 2007 yılında borç olarak davalı L.’a 125 adet altın verdiğini, borç ödenmediği için taşınması borca mahsuben 65.000 TL karşılığı aldığını, satış bedelinin 53.000 TL'sinin altınlar karşılığı, kalan 12.000 TL’nin de nakit olarak ödediğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre davacının iddiasının soyut iddia niteliğinde olduğu, dava konusu taşınmazın borca mahsuben davalı O.’a satıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava TBK'nun 19.maddesi uyarınca muvazaalı işlem yapıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ile borçlu adına tescili istemine ilişkindir.

Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.


Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında İİK’nın 277 ve devamı maddelerin düzenlenmiş olan iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.

Somut olayda davacının iddiasının soyut iddia olduğu, dava konusu taşınmazın borca mahsuben davalı O.’a satıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.

Mahkemece, davacı yararına hükmedilen nafakaya ilişkin olarak Kızıltepe 1.Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesinin 10.4.2014 tarih 2013/837 Esas 2014/342 Karar sayılı ilamının kesinleşmesi beklenerek anılan ilam kesinleştiği takdirde yani davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, dava konusu taşınmaz satışı yönünden davalılar arasındaki akrabalık durumu, satış işleminin boşanma davasından dört gün önce olması, taşınmazın rayiç bedelin altında ve alacağa mahsuben devir edilmesi (mutad ödeme olmadığından)gibi maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirilerek, TBK'nun 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.02.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı