Mesajı Okuyun
Old 20-04-2016, 17:22   #1
Av.CKaran

 
Varsayılan İş Mahkemesi Hakimi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Geçenlerde işveren vekili olduğum bir davada aleyhimize verilen bir kararı Yüce Yargıtay lehimize hüküm kurulması gerektiğinden bahisle hakime yol göstererek bozdu. Hakim de Yüce Yargıtay'ın gösterdiği şekilde karar verdi. Dava basit, küçük miktarlı bir dava olmasına rağmen ofiste kutlama yaptık. Sanırım Yargıtay, hakime kantarın topuzunu fazla kaçırdık demek istedi. Onca kaybedilen davadan sonra basit bir davanın kazanılması hepimizi gülümsetti.

İş davalarında işçi lehine yorum ilkesi eskiden şu şekilde işlerdi; bir hususun ispatında tereddüt hasıl olduğu zaman işçi lehine karar verilirdi. Lehe yorum ilkesi bugün işçi ne isterse verin ilkesine dönmüş durumda. Bazı işçi vekili arkadaşlarım "Size üzülüyorum, sayfalarca dilekçe yazıyorsunuz, doktrinler, kararlar sunuyorsunuz, biz ise arzuhalci gibi miktar bile yazmadan bundan alacağım var deyip dava açıyoruz ve kazanıyoruz" demişlerdi. Hatta dava kazanan işçiler avukat bey izin alacağım olduğunu bilmiyordum mahkeme hesap etmiş siz de helal edin diyor. Üniversitenin iş hukuku hocası danışmanımız olması ve tüm fesihleri, raporları, savunmaları onun isteği doğrultusunda yapmamıza rağmen işveren vekili olduğumuz davaların %90'ını kaybediyoruz.

Duruşmada karar verirken vicdanen rahatsız olan iş hakimlerinden karar sonrası bazı beyanlara örnek: "elim varmıyor ama... siz %100 haklısınız ama... umarım Yargıtay bu kararı bozar... Yargıtay böyle istiyor ne yapalım... işçi işverenini öldürmediği sürece hep haklıdır... işveren karısından boşanır, işçisinden boşanamaz.." Bilirkişilere soruyorum neden bu kadar yanlı yazıyorsun diye, işçi aleyhine yazarsam hakim bana dosya vermiyor diyor.

Tüm bunların üstüne vardığım sonuç: (tahmin sadece, kesin değil) hükümetten iş hakimlerine talimat gelmiş, makarna kömür yetmez, işçi ne isterse verin, işçilerin ekonomik durumlarını düzeltin.