Mesajı Okuyun
Old 24-03-2007, 08:09   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan İğneyi kendimize

Yargıya Baskı ve Denetim
Ali Rıza AYDIN
YARSAV Genel Sekreteri
Cumhuriyet 24.03.2007


Yargıtay Yasa Tasarısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplantılarının yürütme organı tarafından engellenerek Yargıtay ve Danıştay üyelikleri seçimlerinin yapılamaması, Sayıştay seçimlerinin yapılamaması, yargıç ve savcıların kurulu ilk ve tek derneği Yargıçlar ve Savcılar Birliği YARSAV'ın yasayla kapatılması girişimleri, yargıç ve savcıların dernek kurma ve derneklere üye olma özgürlüklerinin engellenmesi, Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği kurulması yoluyla tüm yargıç ve savcıların yürütme organının denetiminde bir örgütlenme modeline bağlı tutulması, UYAP kapsamında yargılama alanının da içinde yer aldığı bir projenin yürütme organı tarafından yönetilmesi, genelgelerle yargıya müdahale, yargıç ve savcılarla adalet mensuplarının sorunlarına gerekli duyarlığın gösterilmemesi, yargıçlara yapılan saldırılar karşısında önlem alınamaması gibi birçok alanda yargı baskı altında tutulmaktadır. Bunların, son dönemde eşzamanlı olarak gündeme gelmesi bir rastlantı değildir. Parçalar bir araya getirildiğinde, yargı üzerindeki baskının sistemli bir programın ürünü olduğu izlenimi ortaya çıkmaktadır. Buna bir de başta avukatlık sınavının kaldırılması olmak üzere birçok alanda, yargının savunma ayağının sorunları eklendiğinde tablo tamamlanmaktadır.

Denetim, "hukuk kurallarına uygunluğun saptanması" şeklindeki dar anlamından kurtarıldığında, "söz ve karar sahibi olmak" demektir. Denetimi elinde tutan, egemenliği de elinde tutar. Anayasa yürütme, yasama ve yargı denetimini öngörürken özellikle yasama ve yargı denetimine yüklediği işlevle toplum ve toplumsal denetim arasındaki bağlantıyı da kurmuştur. Yasama denetimi, demokratik katılım yöntemleri yok sayılarak parmak hesabı yöntemiyle işlevsiz hale getirilmiş, yürütme denetimi de hukuka uygunluk denetiminden kurtarılarak talimatlı incelemeye çevrilmişken yargı denetimiyle oynanmaması düşünülemezdi. Bunun yolu da yargıyı yürütme güdümünde tutmak, güvenceli ve bağımsız yargıç yerine yanlı mensupları çoğaltmak, yargıçların özgür iradeleriyle örgütlenerek sorunlarını dile getirmelerine engel olmak şeklinde ortaya çıkmıştır.

Toplumsal sessizlik, haksız gücün kullanılabilmesi için gerekli ortamı yaratır. Kimi azınlıkta kalan seslerse kaybolur gider. Yargıtay gibi bir yüksek yargı organının yasasını yürütme organının hazırlamasına ve yüksek yargıya müdahale edilmesine sessiz kalınmıştır. Yüksek yargı organlarının seçimlerinin yapılamamasına sessiz kalınmıştır. Yargı kararlarına uyulmamasına, siyasal iktidarın, yargı kararlarının kendilerine karşı alındığı şeklindeki söylemine sessiz kalınmıştır.

Çok sayıda hukuk fakültesi açılarak, niteliksiz hukuk eğitimi yapılmasına sessiz kalınmıştır. Yargıçların, yürütme organına bağlı müfettişler tarafından denetlenmesine sessiz kalınmıştır. Yargıç ve savcıların özgür iradeyle kurdukları derneklerinin, anayasaya aykırı olarak yasayla kapatılması girişimlerine sessiz kalınmıştır.

Yargı denetimi, toplumsal denetimin, hukuk devletinin, hukuksal güvencenin, temel hak ve özgürlükleri korumanın, maddi ve manevi yaşam hakkının ve ulusal egemenlik ve bağımsızlığın korunmasının en etkili yoludur.

Yargı yetkisinin, ulus adına bağımsız mahkemelerce kullanılması yerine belirli kesimlerin adına kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinden ve "Cumhuriyet" olan bir devletten söz edilemez; bırakın "adil yargılanma hakkını" "hak arama özgürlüğünden" söz edilemez. Hele buna bir de uluslararası kuruluşların devlet ve toplum üzerindeki denetimi eklenirse, toplumun söz ve karar sahipliği ve ulusal bağımsızlıktan da söz edilemez.

Yargıya baskıya ve yargı üzerinde oynanan oyunlara bu bütünlük içinde yaklaşılmazsa ve topluca karşı çıkılmazsa, Walter Benjamin 'in deyişiyle, "insanlar, yaşamın kendisi üzerindeki söz haklarını yitirdikleri ölçüde, yaşamın kendisi değil, bazı odaklarca estetize edilmiş replikasını yaşamakla yetinmek zorunda kalırlar".