Konu: Ayaküstü
Mesajı Okuyun
Old 22-09-2011, 23:59   #6
Gemici

 
Varsayılan

Homo Erectus`tan Homo sapiens`e
Haftalık Alman dergisi 'Der Spiegel'in online baskısında okuduğum bir makaleye göre homo erectusla homo sapiens arasındaki en büyük fark beyinlerinin hacminde görülüyor. Erectus'un beyni 800 ile 1300 kübik santimetre, sapiensin beyni buna karşılık 1200 ile 1700 kübik santimetre.

Dik durmaya başladığımız andan itibaren beynimizin hacmi çoğalmış anlıyacağınız. Çoğalan beyin hacmi insanı alet yapmaya, toplu şekilde yaşamaya, kendisini dış tehlikelerden ve tabiatın kaprislerinden korunmaya yarıyacak barınaklar yapmaya yöneltmiş. Sadece bununla kalsa iyi, tabiatı ve çevreyi kendi gereksinimlerine ve arzularına uyacak şekilde değiştirmeye başlamış ve değiştirmiş insanoğlu.

Tabiatta ve hayvanlarda halen var olan evolüsyon insanlarda yok olmaya başlıyor yavaş yavaş. Evolüsyona göre zayıflar, çevreye ve çevre koşullarına uyum sağlıyamıyanlar dışlanır. Cılız ve hastalıklı olanlara yaşam şansı tanınmaz. Bunun en iyi örneklerini arılarda gördüm bu sene. Arıcılığa başladıktan sonra bana şimdiye yabancı olan arılar alemini biraz da olsa tanıma fırsatı buldum. Arılar zayıf arıları ve üretime faydası olmayan erkek arıları öldürüyorlar, yahutta kovuyorlar aralarından, diğer kovanlara baskın düzenleyip ballarını yağmalıyorlar, kraliçesiz kaldıklarında yeni kraliçe yetiştiriyorlar, kovanlarını balla doldurduktan sonra balları çalınmasın diye koruyor ve saldırganlaşıyorlar. Misafirperverlikleri de var arıların, ama bu misafirperverlik sadece karnı tok olarak gelip kovanın önünde duran ve sığınma hakkı isteyen arılar için söz konusu, karnı aç olarak gelen arılar zorla geri çevrilir. Kışı ancak kuvvetli olan ve yeteri kadar bal biriktirmiş olan arılar atlatabiliyor.

Hayvanlar aleminde tabii bir seleksiyon olduğu için kuvvetli ve çevreye dayanıklı olanlar yaşama şansı bulabiliyor ve bunların genleri gelecek nesillere geçiyor.

Hayvanlarda ve tabiatta görülen tabii seleksiyon insanlarda yavaş yavaş kayboluyor. İnsan toplumlarında sadece güçlüler ve dayanıklılar değil, teknik ilerleme ve etik değerler sayesinde, zayıflar ve hastalarda yaşayıp genlerini gelecek nesillere verebiliyor. Tıp ve teknik gelişim tabii seleksiyonu geri plana itiyor. Tıp sayesinde hastalıklı olarak doğacağı anlaşılan bebekler daha doğmadan yok ediliyor. Doktorlar suni döllenmeyle göğüs kanseri riski olmayan çocukların doğmasını sağlıyabiliyor. Hasta kişiler ilaçlarla ve teknik aygıtlarla iyileştiriliyor ve çocuk yapabiliyorlar. Salgın hastalıklar binlerce ve milyonlarca insanın ölümüne yol açmıyor artık. Dişleri olmayan kişiler aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya değil artık.
Evolusyon biyologları insanlarda tabii seleksiyon olmadığı için, insanların evolusyonlarının sona erdiğini öne sürüyorlar. İnsan tabii seleksiyonun yerine suni seleksiyon koydu diye belirtiyor bir bilim adamı. Buna dayanarak İnsanların bir evrim devrimi yaptıkları belirtiliyor. Bu devrimin insan yaşamını uzatacağı ve hastalıkları azaltacağı belirtiliyor.

Madalyon'un bir de öteki yüzü var, teknik ilerleme her zaman iyiyi ve güzeli getirmiyor.
Bir bilim adamı şu uyarıda bulunuyor: Önümüzdeki bir milyon sene içinde ne olacak diye sormaya gerek yok, bin sene geçmeden insanlığın sonu gelecek ve insanlara teknikleri bile yardım edemiyecek. İnsanlar aptal çünkü!

Felsefi açıdan: 'Düşünüyorum, öyleyse varım' diyen ve varlığının bilincinde olduğunu belirten insan, etikten yoksun ilerleme ve herşeyi elde etme hırsı ile hızla dünya üzerindeki varlığının sonunu getirdiğini düşünüyor mu acaba?

Saygılarımla