Mesajı Okuyun
Old 07-09-2007, 18:48   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1. Üzerinde taşkın inşaat bulunan taşınmazın el değiştirmesi halinde de yeni malik taşkın inşaat sahibi hakkında müd. önlenmesi ve kal davası açabilir.
2. İyiniyetli taşkın inşaat sahibi de TMK 725 maddesine göre uygun bir beden karşılığı taşan kısmın mülkiyet hakkının kendisine verilmesini isteyebilir.
3. Taşkın inşaat sahibinin ruhsatsız inşaat yapması tek başına kötüniyetini göstermez. Eski malike karşı ileriye sürebileceği itiraz ve defileri yeni malike karşı da ileriye sürebilir. Örneğin eski malikin taşkın inşaata 15 gün içinde itiraz etmemesi , inşaatı gördüğü ve taşkınlığı bildiği halde ses çıkarmaması, bu kısmı haricen satması gibi hususlar da iyiniyetli davranışın delili sayılabilir.Ayrıca imar yönünden ifrazın mümkün olması gerekir.
4. Ödenecek tazminat " uygun bir bedel"dir. Bu bedel sadece arsa bedeli değildir. Diğer zararları da karşılayıcı adalete uygun bedeldir. Bilirkişi raporundan yararlanılarak hakim tarafından tespit edilir.

Saygılarımla.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1991/1-485

K. 1991/542

T. 30.10.1991

• MEN'İ MÜDAHALE VE KAL DAVASI ( Tecavüz Edilen Arsayı Sonradan İktisap Eden Kişinin Tapu Siciline Güven İlkesine Dayanamaması )

• TAŞKIN İNŞAAT ( Tecavüz Edilen Arsayı Sonradan İktisap Eden Kişinin Tapu Siciline Güven İlkesine Dayanamaması )

• İYİNİYET ( Tecavüz Edilen Arsayı Sonradan İktisap Eden Kişinin Tapu Siciline Güven İlkesine Dayanamaması )

• HÜSNÜNİYETLE KAZANIM ( Tecavüz Edilen Arsayı Sonradan İktisap Eden Kişinin Tapu Siciline Güven İlkesine Dayanamaması )

• TAPU KÜTÜĞÜNDE YER ALMAYAN HUSUS ( Tecavüz Edilen Arsayı Sonradan İktisap Eden Kişinin Tapu Siciline Güven İlkesine Dayanamaması )

743/m.651,931

ÖZET : Tecavüz edilen arsayı sonradan iktisap eden kişi MK.nun 931. maddesine dayanamaz ve tapu kütüğünde yer almayan bir hususun kendisine karşı etkili olamayacağını ileri süremez.
DAVA : Taraflar arasındaki "meni müdahale ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elazığ Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.6.1990 gün ve 1990/133- 1990/285 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 31.1.1991 gün ve 103-1039 sayılı ilamıyla; ( ... Davacılar, kayden maliki bulundukları 239 parsel sayılı taşınmazın bir kısım yerine davalının taşkın bina inşa etmek suretiyle elattığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, binayı önceden iyiniyetle inşa ettiğini, davacıların ise bu durumu bile bile sonradan bitişikteki arsayı satın aldıklarını, temliken tescil durumunun kendi yönünden değerlendirilmesini savunmuştur.
Mahkemece, ( ... taşkın bina tecavüzünün saptandığı, davalının kişisel hakkının da ancak önceki malike karşı ileri sürebileceği.. ) gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Gerçekten, davalı tarafından inşa ettirilen binanın davacılara ait 239 parsel sayılı taşınmaza taşırıldığı uzman bilirkişi kurulunun raporu ile saptanmış bulunmaktadır. Esasen değinilen yön yanlar arasında tartışmasızdır. Öte yandan, MK.nun 651. maddesinden kaynaklanan kişisel hakkın kural olarak yeni malike karşı ileri sürülemeyeceği de yargısal uygulamada benimsenmiş durumdadır. Ne var ki, somut olayda davalı binasını davacının iktisabından önce ve ilk malikin rıza göstermesiyle inşa ettiğini, kaldı ki, taraflara ait müfrez parsellerin aynı ana kadastrol, parselden ayrıldıklarını, binasını inşa ettirdikten sonra arsanın geri kalan kısmının davacılar tarafından satın alındığını, davacıların bu olgulardan haberdar olduklarını, uzun yıllar ses çıkarmadıklarını savunmuştur.
Yukarıda değinilen savunma, diğer bir deyişle, davalının kayıt sahibine karşı şahsi hakkı bulunduğunu bile bile, davacıların taşınmazı ( arsayı ) iktisap ettikleri kanıtlandığı takdirde, davacıların kendilerinin üçüncü kişi durumunda olduklarından bahisle davalının kişisel hakkını kendilerine karşı ileri süremeyecekleri yolundaki iddialarına itibar olunamaz.
Bu itibarla, davalının savunmasının incelenmesi, açıklanan ilkeler doğrultusunda iyi niyetle yapılanmanın kanıtlanması halinde imarca ifraza olanak bulunup bulunmadığı hususunun saptanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi doğru değildir ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraf tapuları, aynı kökten ifrazen oluşmuştur.
Davalıya ait 240 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binanın, davacıya ait komşu 239 parsel sayılı taşınmaza taşkın bulunduğu Uzman Bilirkişi aracılığı ile yapılan keşifte saptandığı gibi, taraflar arasında da tartışma konusu değildir. Taşkın yapının 1972 yılında inşa edildiği, 239 parsel sayılı taşınmazın maliki davacının satın aldığı 1973 yılından beri taraflar arasında bir uyuşmazlık çıkmadığı kayden belgelendiği gibi, taraflarında kabulündedir. 239 parsel sayılı taşınmaz maliki davacının kayda dayanarak açtığı elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davada, taşkın yapının maliki davalı tarafından, binanın davacıdan önceki malikin rızası ile iyiniyetle yapıldığı, taşkın yapının oturduğu zeminin bedelinin davacıya ödenmesi koşulu ile bu kısmın adına temliki istenerek karşı çıkılmıştır. Gerçekten taşkın yapı sahibi davalının, muhakeme aşamasında gerek verdiği dilekçeler, gerekse duruşma tutanağına alınan beyanlarının içeriği itibariyle temlik isteğinde bulunduğu duraksanmayacak biçimde açıktır. Taşkın yapı sahibi, yer sahibince aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve kal davasında, karşılık dava açmasına gerek olmaksızın savunma yoluyla MK.nun 651. maddesine dayalı temlik isteğinde bulunabilir ( H.G.K.nun 12.1.1955 gün, 22-13 sayılı kararı ). Bu durumda çözüme ulaştırılması gereken sorun MK.nun 651. maddesinden kaynaklanan ve eski malike karşı kullanılması mümkün olan hakkın, taşınmaza daha sonraki malik olana karşı da ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Temlik davacısı tarafından, esas elatmanın önlenmesi isteğinde bulunan davacıya ait 239 parsel içinde kalan çekişmeli yere, iyi niyetle ve zeminden daha değerli, yıkılması aşırı zarar doğuracak nitelikte bina yapılmasıyla taraflara ait 239 ve 240 sayılı parsellerin, halen ve gelecekteki malikleri arasında ( eşyaya bağlı borç ) ilişkisi kurulmuş olduğundan 239 parselde MK.nun 651. maddesinde düzenlenen yasal kısıtlamaya tabi tutulmuş sayılır. BK.nun temel prensiplerinden biri de, bir borç ilişkisinin ancak taraflarını bağlayıp yükümlülük altına sokmasıdır. Eşyaya bağlı borç ise bu ilkeye bir istisna teşkil etmektedir. Bir kimse borçlanma yolunda irade beyanında bulunmuş olmasa bile, sırf eşya üzerinde bir ayni hakka veya zilyetliğe sahip olduğu için bir edimle yükümlü kılınmaktadır ( Şafak N.Erel, Eşyaya Bağlı Borç, Ankara- 1982, sy. 1.5 vd ).
Yine bilindiği gibi bir taşkın yapı zarureti içinde bulunan taşınmaz mal maliki, ( MK. 619. maddesindeki mütemmim cüz kuralının istisnasını teşkil eden ) MK.nun 651/2. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, üzerine inşaat taşırılan taşınmaz malikinden olumlu bir edimi yasal olarak talep etmek hakkına sahiptir. Bu talep ya bir yasal irtifak anlamında ayni bir taşkın yapı hakkının tanınmasına, ya da üstüne taşılan toprağın mülkiyetinin devrine ilişkin olur. Yasa bu durumlarda bir borç ilişkisi kurmaktadır. Bu borç ilişkisinin eşyaya bağlı olma niteliği itibariyle talep hakkı, asıl taşınmazın daha sonraki bir maliki tarafından üzerine inşaat taşırılan taşınmazın yeni malikine karşı da yürürlüğe konabilir. Yeter ki MK. 651/2. maddenin öngördüğü koşullar taşkın yapının meydana getirildiği anda ilk ( Asli ) malikler arasında gerçekleşmiş bulunsun ( Kemal Oğuzman- Özel Seliçi, Eşya Hukuku, İst.1978, S.483; Suat Bertan, Ayni Haklar, C:1, Ank.1976, S.645 vd.; Selahattin Sulhi Tekinay, Eşya Hukuku, İst.1978, S.611 ). Bu itibarla, MK.nun 651/2. maddesinde belirtilen koşulların bulunması halinde meydana gelen yasal eşyaya bağlı borç, karşılıklı ve iki taraflıdır. Yani bir taşkın yapı zarureti içinde bulunan taşınmaz maliki, bir yandan taşkın yapının üzerinde bulunduğu toprağın mülkiyetinin devredilmesine ilişkin talebin alacaklısı, diğer yandan bunun için ödenmesi gereken tazminatın borçlusudur. Bir Federal Mahkeme Kararında da belirtildiği gibi tecavüz edilen arsayı sonradan iktisap eden kişi MK.nun 931. maddesine dayanamaz ve tapu kütüğünde yer almayan bir hususun kendisine karşı etkili olamayacağını ileri süremez. O, taşınmazı kanundan doğan kayıtlamalarla birlikte iktisap etmiştir. Böyle hallerde tapu kütüğüne iyi inançla güvenen kişinin, güvencesinin korunması söz konusu olamaz ( Karar için Bak., Tekinay, age., sayfa:611 ).
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 16.5.1984 gün, 388-552 sayılı kararında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu durumda, taşkın yapı sahibinin temlik isteğinde bulunabileceği belirtilerek olayda, MK.nun 651/2. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olup olmadığının araştırılması gereğine işaret eden ve HGK.nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.10.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi. (kazancı)