Mesajı Okuyun
Old 24-02-2018, 22:15   #20
Av. Ferman Kaya

 
Varsayılan

Merhaba,

Meslektaşların belirttiği üzere, HMK m. 107/2 hükmü kapsamında "ıslah kurumuna" gitmeden davanın değerini artırmak mümkündür. Anılan fıkraya göre: "Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir."

Aşağıdaki içtihatta görüleceği üzere Yargıtay'da bu yönlü kararlar çıkmaya başlamıştır. Bir içtihat örneğini aşağıda paylaşıyorum:

Yargıtay 11. HD., E. 2017/2457 K. 2017/4734 T. 26.9.2017


MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada ... 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/02/2015 tarih ve 2014/867-2015/98 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 08/03/2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalının yetkilisi olduğu ...... ve Reklamcılık Ltd. Şti. arasında 17/05/2002 tarihinde imzalanan sözleşmenin feshi nedeniyle ortaya çıkan ihtilaftan dolayı müvekkili aleyhine ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/1512 Esas sayılı dosyasında yargılama neticesinde 134.400,00 TL ile 500.000,00 USD'nin ferileri ile birlikte tahsiline karar verilip ilamın ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/110 Esas sayılı dosyasında icraya konulduğunu, müvekkilinin icra takibine 1.679.823,90 TL ödediğini, ancak karar düzeltme aşamasında hükmün müvekkili lehine bozulmasından sonra davanın reddine karar verilip kararın kesinleştiğini, paranın iadesi için .......... ve Reklamcılık Ltd. Şti'ne muhtıra gönderildiğini, ancak muhtıraya icabet edilmediğini, şirketin bankalarda herhangi bir hesabı olmadığı gibi şirket üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkul malın da bulunmadığını, davalının icra dosyasına yatan parayı şirket adına bizzat tahsil ettiğini, ancak bu parayı şirket hesaplarına intikal ettirmeyip uhdesine geçirdiğini, davalının TTK'nın 309.maddesine göre zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 1.000,00 TL'nin zarar doğurucu eylem tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile doğrudan zarara uğrayan müvekkili şirkete, aksi halde dolaylı zarar nedeniyle davalının yetkilisi olduğu ......... ve Reklamcılık Ltd. Şti'ye verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 04/10/2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava değerini 1.584.846,90 TL'ye yükseltmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin ...... Şirketinin % 98 paya sahip hissedarı olduğunu, bu nedenle tahsil olunan alacak üzerinde tasarruf etme yetkisinin bulunduğunu, davacının doğrudan bir zararının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava dışı ..... ve Reklamcılık Ltd. Şti'nin ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin kesinleşen 2012/1512 Esas sayılı dosyası gereğince tahsil edilen paranın davacı ...Ş. 'ne iade etmesi gerektiği, ancak ... 3. İcra Müdürlüğünün 2005/110 Esas sayılı dosyası üzerinden gönderilen 23/05/2011 tarihli muhtıraya rağmen paranın iade edilmediği, söz konusu paranın dava dışı şirketin ortağı ve yetkilisi olan davalı tarafından bizzat tahsil edildiği, paranın şirket kayıtlarına girmediği, ticari defterlerine de işlenmediği, davalının parayı şirkete teslim ettiğini herhangi bir şekilde de belgelendiremediği, bu nedenle paranın davalının uhdesinde kaldığı, davacının iade alması gereken parayı şirketten tahsil edemeyerek zarara uğradığı, zarara davalının sebebiyet verdiği, bu nedenle davalının TTK'nın 309-336. maddeleri gereğince davacı şirkete karşı sorumlu olduğu, icra dosyasında bulunan reddiyat makbuzlarından davacıya ödenen tutarın(tahsil edilen paradan tüm harçlar ve giderler düşüldükten sonra ) 1.493.910,20 TL olduğu, davalının uhdesine geçmiş olan bu tutardan sorumlu bulunduğu, davalının temerrüdünün ise muhtıranın tebliğ edildiği 28/05/2011 tarihinden muhtıra ile tanınan 7 günlük süre geçtikten sonra 07/06/2011 tarihinde oluştuğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 1.493.910,20 TL nin 07/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK'nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davasında dava değerinin ıslaha gerek olmaksızın artırılabilecek olmasına ve arttırılan kısım yönünden zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyecek olmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 76.509,31 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 26/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.